Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Felaketlerin Kaynağı Özel Mülkiyet Toprağa, taşınmaz mülklere tapu dağıtmak uygarlığın ve çağdaş olmanın değil özel mülkiyet ve dolayısıyla miras yoluyla vahşi sömürgeye kaynak aktarmanın bir aracı olarak felaketlerin yaşanmasının başlangıç noktasıdır. Çok yakın zamanda Kahramanmaraş ve civar on bir ilde çok yıkıcı bir deprem bize özel mülkiyet ile insanların üzerine yıkılanın bina olmadığını asıl insanların altında kalarak yaşamını yitirdiği gerçeğin ihmal, sömürü, hile, hırsızlık, rant, tefecilik ve doyumsuzluk olduğunu ortaya çıkardı. Hırs doyumsuzdur. Hırsı artıran her yöntem ahlaksızlaştırır insanı. İtibar görmenin ve saygınlığın maddi zenginlikten geçtiği inancı insanlığın en büyük utancı olmalıdır. Dünyada geçici olanların kalıcıymış gibi tapu vb araçlarla toprak ve mülk sahipliği doğru olmadığı gibi ahlaklı bir tutum da değildir. İnsanları birbirlerine karşı güç savaşına sokacağı için böyle bir toplumda ve ailelerde huzur ve mutluluğun yaşama şansı yoktur. Bize kalmayacak dünya için bizden sonrakilere kalacak günahlar biriktiriyoruz. Özel mülkiyet ve mirasın sömürgeye çıkar sağlamak amacıyla üretilmiş bir dayatma olduğunu insanlar arasında bu tür bir mülk sahibi ve zengin olma yarışı bu sömürgeyi ayakta tutan araç olduğunu son yıllarda konuşmaya başladık. Toprak reformu ile bütün toprakların ve gayrimenkullerin halkın adına devletin kullanım hakkının eşit ve adil bir şekilde halkın olması gerektiği kaçınılmaz bir durumdur. Aksi takdirde dünyada yaşam insan yüzünden son bulacaktır. Biz görmesek bile bir gün bu gerçekleşecek. Atatürk'ün ömrü yetmedi eğer yetseydi toprak reformu ile bu aşılabilseydi toprak ağalığı ortadan kalmadan yanına bu yolla para ağalığı eklenemezdi. Bizim yarım kalan bu devrimi toprak ve mülkiyet reformu ile tamamlamak gibi bir görevimiz var. İlk işimizde toprak reformu ile toprak ağalığına, özel mülkiyet ve mirasa son vermek, kamulaştırma ile para ağalığına son vermek olmalıdır. Toprak ağalığına son vermemek özel mülk sahibi olma iştahını canlı tutarak sömürgeci ve tefeci bankalara kaynak aktarmak demektir. Para ağalığının halka ve devlete karşı tehdide dönüşme sebebi budur. Sosyal devlet halkını bu tür soygunlara karşı koruyan devlettir. Bu fikir, bu soygundan nemalananların işine gelmediği için bugün rağbet görmüyor olabilir. Doğru fikirler hiçbir zaman ölmez. Bakın bir asır önce söylenmiş bir fikir bir asır sonra sahip bulabiliyor. Yarın bunu gerçekleştirecek birinin çıkmayacağı anlamına gelmiyor. Bazen insanlığı kendi yararına bir adım atmak, cesurca herkesi ilk başta korkutan bir fikri ortaya koymak, tartışmaya açmak kurtarabilir. John Fire Lame Deer bir sözünde diyor ki; ✓ Özel mülkiyete çok büyük önem verecek kadar uygarlaşmamıştık. Para nedir bilmiyorduk. Bu yüzden bir insanın değeri serveti ile ölçülmezdi. Yazılı hiçbir yasamız, dolayısıyla avukatlarımız ve politikacılarımız da yoktu. Bu yüzden birbirimizi aldatmak ve kazıklamak durumunda kalmazdık. John Fire Lame Deer sadece özel mülkiyet, yasalar, hukuk ve politikacılardan şikayetçi değildi. ✓ Beyaz kardeşlerimiz bizi uygarlaştırmak için gelmeden önce, hiç hapishanemiz yoktu. Bu yüzden aramızdan serseri de çıkmazdı. Hapishane yoksa serseri de yoktur. Kapılarımızın kilidi de olmazdı bu yüzden, hırsızlar da bulunmazdı. Bilmem ki, sömürgeci beyaz adamın uygar bir toplum için son derece gerekli olduğunu söylediği bu temel şeyler olmadan binlerce yıl hayatta kalmayı biz nasıl başarabildik? Bugün şu şekilde bir soru sormak gerekir; vahşi sömürgenin bu acımasız tutumuna biz bugüne kadar nasıl dayanabildik? Bugün ki hukuk ve adalet anlayışı sömürgecilerin çıkarını sömürülenlere karşı devlet ve yasalar aracılığıyla korumak üzerine tasarlanmış bir düzenektir. Burada bir asır sonra olsa bile Jean Jacques Rousseaau'ya kulak vermekte yarar var. Bir sözünde diyor ki; ✓ Tarihte ilk kez bir toprak parçasının etrafını çitle çevirip burası benimdir diyen ve buna inanacak kadar saf insanlar bulabilen ilk insan, uygar toplumun gerçek kurucusu oldu. O zaman biri çıkıp çitleri söküp atacak ya da hendeği dolduracak, sonra da insanlara; sakın dinlemeyin bu sahtekarı, meyveler herkesindir, toprak hiç kimsenin değildir bunu unutursanız mahvolursunuz diye haykırsaydı işte o adam insan türünü nice suçlardan, nice savaşlardan nice cinayetlerden kurtaracaktı. Jean Jacques Rousseaau'ya bir konuda katılmam mümkün değil. Özel mülkiyet uygarlığın başlangıç noktası değil vahşi sömürgenin yöntem değiştirme çabasıdır. Bundan otuz yıl önce ülkemizde hazine arazileri üzerine ev yapan insanlara gidip bize oy verir bizi iktidar yaparsanız bu evlerin tapusunu size vereceğiz diye insanları aldatanlar ülkemizde iktidar olmakla kalmadı. İmara uygun olmayan yapılara imar barışı yasası ile para toplayıp tapu karşılığı oy alıp insanların depremde o yapıların altında can vermelerine sebep olanlar bugün hala ülkeyi yönetmeye devam ediyorlar. Aynı yöntemler ile inşaat yapacaklarının sözünü vererek yeniden destek isteyip destek görmüş olmalarını izah edebilmek bu yazının konusu değil. Demografik yapı değişikliğinin yapılmasına yönelik niyetin bir aracı olarak yabancıya mülk satışı yasası devreye alındı. Oysa topraklar, mülkler, maden ruhsatları halk yararına devletin olması gerekir. Hiç bir kimsenin özel mülkü olmamalıdır. Mülkler herkesin eşit ve adil bir şekilde kullanımına verilmelidir. Bu yolla yabancıya toprak, mülk maden ruhsatları ve yurttaşlık satışı son bulacak. Tefeci bankalar özel mülk satışını finanse etmek aracılığıyla kendilerine kaynak aktarmaktan mahrum kalacak ve halk yaşam boyu bankalara borç ödemek zorunda kalmayacak. Sömürge her gittiği yere demokrasi, özgürlük, hak ve hukuk vaadi ile gitti. Gittiği her yerde de insanlık bunca tecrübeye rağmen onlara kandı/kanmaya da devam ediyor. Tefeciden temiz para buldum diyen birini Cumhurbaşkanı adayı yaptılar! Ülkemiz sandık ile yeni bir tezgaha daha düşürülmek üzereyken yazıldı bu yazı. Ülkeyi yönetmeye talip hiçbir siyasi partinin gündeminde kamulaştırmalar, toprak, mülk, maden ruhsatları ve yurttaşlık satışı yasası iptali ve reformu yok. Çünkü tüm siyasi partiler vahşi sömürgenin şövalyelerine teslim edilmiş medya ile halk onlara güç vermeleri konusunda hipnoz ediliyor. ] Önder KARAÇAY [
İkinci Adam YayınlarıKitabı okudu
·
67 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.