Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

450 syf.
·
Puan vermedi
"Sence soğuk... böylesine yakar mı James?".... "Ya da lacivert böyle bir renk mi? Böylesine soğuk ama soğuğunda kaybolmayı arzulatan?" Yıllar önce okumuş olduğum ve vazgeçilmez kitaplarım arasında yer alan Lacivert'in yorumuyla geldim.. Önce biraz konusundan bahsedeyim; Beren, abisinin şiddet ve baskısına dayanamayıp evden kaçar. Tek isteği üniversiteyi bitirip tıp bölümünü kazanmaktır. Fakat genç kız yolunu kaybeder ve gizli bir birlik olan Isolation Unity'nin lideri olan James Hunter'la karşılaşır. James'in yapması gereken şey, genç kızı birliğe bildirmektir ancak, james bu masum kadını korumayı seçer. Onun güvenliği için çoğu kuralı çiğnemek zorunda kalır. Genç kızı ekip arkadaşı sıfatıyla yanında tutmaya başlar. Beren ise kendini uçsuz bucaksız bir teknolojinin içinde bulur. Yepyeni bir bilinmezliğin içine hapsolan genç kız, bir yandan bu duruma alışmaya çalışır, bir yandan da sırlarla dolu olan James'e umutsuzca aşık olmaya başlar. Ne kadar kaçmak istese de, her seferinde kendini bir uçurumdan farksız olan Lacivert gözlerin esiri olarak bulacaktır. James'in soğuk ve duygusuz kalbini umutsuzca yoklayacak ve duvarlarının ardına geçmek için çaresizce çırpınacaktır. Peki ya duygusuz bir katil olan James, içinde yeşermeye başlayan hislerden kaçabilecek midir? Kurgusunu gerçekten seviyorum, kitap ilk 200 sayfa haricinde su gibi akıyor. Olayların geçişi tam yerinde, heyecanla okumaktan kendimi alamıyorum her seferinde. Tabi ki baş karakterimiz Beren'in beni bazı yerlerde sinir etmesini söylemeden geçemeyeceğim. Yani tamam, onun durumunu anlıyorum, ya da anlamaya çalışıyorum diyeyim. Kendini akıl almaz bir teknolojinin içinde bulması, adapte olmakta zorlanması vs.. Bunlara diyecek bir şeyim yok ama bu kadar da saf olmak üstün bir başarı olsa gerek. Ufacık bir olayda dahi ağlamasını saymıyorum bile. Biraz daha güçlü bir kadın karakter okumak isterdim. Ama olsun, seviyorum yine de kendisini. James'e gelecek olursak, soğuk ve mekanik tavırları buzdan yaratılmış hissi veriyordu insana, ama bir o kadar da merhametli olması Beren'in deyimiyle -yakıcı sıcaklığına- çağırıyordu. Bunların dışında, çıktıkları görev sahneleri azdı bu kitapta ikinci kitapta daha fazla var diye biliyorum. Kitaba ayrı bir heyecan katıyor görevler o yüzden hiç bekletmeden ikincisine başlayın derim. Zaten sonu çok heyecanlı bir yerde bitti. Son olarak da kitabın belki de en sevdiğim karakterine değinmek istiyorum. Tabi ki Mike'tan bahsediyorum.. Bitmek tükenmeyen neşesi ve her daim etrafına yaydığı enerjisiyle beni benden aldı. Onun için yazılan kitabı okumak için sabırsızlanıyorum. ..... -Deirdre, diye haykırdı göğsümden gelen ses. Deirdre. Çünkü zihnimi bulandıran bu can alıcı görüntünün başka bir tarifi yoktu. O, iliklerine kadar Deirdre'ydi. İnatçılığı, savaşçılığı, uğruna her şeyi yapabileceği dostları ve lanet kaderiyle... Ve ben de kendi lanetimle onu daha derin bataklığa sürüklediğime neredeyse emindim... -Milyonlarca simaya aşinaydı, ama yine de gördüğü yüze karşı hissettiği tanıdıklık hissi rahatsız olmasına neden oldu ...(8) -Onu bazen. rüzgâra karşı kanat çırpan kuşlara benzetiyordum. Yanımdayken verdiği tepkiler, ipekten kanatlarını havalandırdığını hissettiriyordu. Ancak benim rüzgârımın ne kadar keskin ve ölümcül olduğunun hâlâ farkında değildi..., -Kusursuz, lacivert gözlerinde sonsuza dek kaybolmak istiyordum.(209) -Sakinliğimi korumak her adımda daha çok zorlaşıyordu. Beni otomatik olarak mantığa çağıran zihnimle, son zamanlarda bana çokça sorun çıkaran göğsümdeki ağrı büyük bir çatışma halindeydi. -Gözlerinden geçen fırtınalar o kadar hızlıydı ki onu tanımaya başlamamış olsam ifadesizlikten başka bir şey göremezdim. Ama Lacivert'in tek aynası vardı. Gözleri. Ve ben de onları her gün ezberliyordum.(391) -Gözleri üzerimdeydi. Göremesem de biliyordum çünkü bir tek onun bakışları değdiği anda tenimi yakacak etkiye sahipti. Bir tek o varlığıyla yine kendi yarattığı buzdan dünyamı kırıp geçiriyor, güneşi doğuruyordu.(382) -"Bir gün sana dokunabiliyorken, ertesi gün ifadesizlikle maskelediğin yüzünle karşılaşıyorum."(381) -Ben gülümsemeyi severdim, gülen insanlara her zaman daha çok yakınlık duyardım. Ama şimdi yazın ortasında bile beni soğuk fırtınalara feda eden bir adama tutulmuştum.(358) -içimde açan çiçekler minik bir bahçeden kocaman bir fidanlığa dönüşmüştü. Varlığı her zerreme hayat suyu veriyordu.(352) -Daha önce böyle hissetmemiştim. Bu duygunun ne olduğunu da tanımlayamıyordum. Aynı anda milyon parçaya bölünmüş gibiydim. Bir parçam korku, bir parçam heyecan, bir parçam dehşet ve var olduğunu bile bilmediğim bir parçam da, bu adama karşı hissettiğim çekimi taşıyordu.(74) -"Deirdre," dedi yutkunarak. Sanki ilk defa konuşmakta zorlanıyordu. "Sen ateş değilsin. Sen ateşten çok daha kuvvetli bir fırtınasın." Bir süre duraksadı. "Ve ben bu fırtınaya karşı gelemiyorum. Akışına bırakıp sığ bir limanda kurtulup gitmek istiyorum ama buna izin vermiyorsun," dedi. "Bu fırtınada ikimize de kurtuluş yok, Deirdre ve ben senin ölmeni istemiyorum,"(472)
Lacivert
LacivertT. Y. Mazer · Artemis Yayınları · 20202,268 okunma
·
217 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.