Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Paul Valery üzerine bir inceleme;
20.yy en büyük şairlerinden biridir. 1894’te başlayıp ölünceye kadar her gün düşüncelerini not ettiği defterler yazarın aynası sayılır. 51 yıl boyunca uğraş verdiği bu alanda ortaya 271 defter dolusu yazı ortaya çıkmıştır. “Cahiers” adıyla yayınlanan bu defter post modern dönem insanının bilinç analizidir. “Andre Gide” ile arkadaşlığını yaşam boyu sürdüren Valery, adı geçen yazarla mektuplaşmalarından “Cahiers’lerin” düşüncelerine hakim olmak için bir olanak sağladığını ifade etmiştir. Bu defterler kültür, politika, din ve felsefe konuşarındaki düşüncelerini olduğu gibi düzyazı, şiir, karakalem çalışmalarını ve suluboya resimlerini içermektedir. En üst düzeydeki soyut düşüncelerini tam bir sanatsal yaratıcı güçle birleştirerek seçkinleşen “Leonardo da Vinci” en ideal insan tipi olarak gören valery, “leonardo da vinci yöntemine giriş” adlı kitabında bu hayranlığını dile getirmiştir. Edebiyatçılardan Edgar Allen Poe, J.K. Huysmans ve Stephane Mallarme’yi beğeniyordu. 1891’de Mallarme ile tanıştı ve sık sık onun çevresinde görülmeye başladı. 1888 - 1891 yılları arasında birçok şiir yazdı, bu şiirler sembolist dergilerde yayınlandı. Olumlu eleştiriler alıyordu. Sanatçı tedirginliği ve karşılıksız kalan bir aşkın üzüntüsü 1892’de Valery’nin her türlü duygusal uğraşı bırakıp kendini “Akılcı İşlere” vermesine yol açtı. Kitaplarının birçoğunu elden çıkardı ve 1894’te hergün şafakta uyanıp saatler boyu bilimsel yöntem, bilinçlilik ve dilin yapısı gibi konularda meditasyon yoluyla düşünce geliştirmeye, sonra da düşünce ve özdeyişlerini defterlere geçirmeye başladı. Bir eserinde şöyle diyor valery; “hiçlik duygusu, küçümseme ve can sıkıntısı hemen pek yoktur bizde; kendimizi sanatlarda, törenlerde politika’da ve düşüncelerde hep daha ileri olmaya zorlarız; şaşırma ve anlık afallamalarda başka hiçbir şeye değer vermemeye alıştırmışız kendimizi.” Ona göre şiirin ilk dizesi tanrı vergisi bir ilham olduğu ondan sonrasının ise şairin çabasına bağlı kaldığı bir yazım türü olduğunu belirtir. Sürrealist olmayacak kadar rasyonalist ama şiirlerinde sürrealist öğeler vardır. O bir sembolist. Güzellikle ve gerçeklik konusundaki düşlerinin şiirle gerçekleşmeyeceğini anlayınca derin bir ruhsal bunalıma girer. 1892’de edebiyat alanında kariyer yapmaktan vazgeçer. Bunun yerine daha çok matematik ile ilgilenmeye karar verir. Büyüler adlı yapıtı “Poesie Pure” denilen arı şiir akımına dayanan ve estetiğin otonom dünyasını üretmeyi amaçlayan sembolik şiir antolojisi içinde yayınlandı. Bu antolojinin en ünlü şiiri ölüm ve yaşam, zaman ve edebiyat konularındaki şiirsel bir meditasyon olan “deniz mezarlığı” adlı rainer maria rilke tarafından almancaya çevrilen şiirdir. Valery için her zaman çalışma süreci, sağlanan sonuçtan daha önemli olmuştur. Bu nedenle “Palmiye” şiirinde de şiir çalışmalarını ele almıştır. Sonraki yıllarında deneme yazarlığına ağırlık veren Paul Valery, bu yazılarıyla şiirin birçok modern kavramına öncülük etti. 1925 yılında “academie française” üye seçilen yazar, bir yıl sonra “rhumbs” adlı aforizma denemesini yayınladı. 1927’de denemenin ikinci cildi olan “autre rhumbs” çıktı. 1937 yılında “college de france” şiir sanatı kürsüsü profesörü olarak atandı. Valery daha çok düşünsel konularla uğraşmış, şiirde esin konusundaki keskin eleştirilerden ötürü özellikle “gerçeküstcülerin” şimşeklerini üzerine çekmiştir. Bütün bunlara karşın, yapıtlarında yaşamı boyunca duyumsal tatlara açık olduğunun kanıtları vardır. Şehvetli çıplak kadın betimlemeleri aşkların, kucaklaşmalarını çoşkuyla anlatışı ve akdeniz kıyısında geçen çocukluğundan beri güneş, deniz ve gökyüzüne olan tutkunluğu göz önünde tutulursa onun, kendi yarattığı “monsieur teste” ile benzeşmediği anlaşılır. Şiir ve düzyazılarının çarpıcı özelliği, en soyut konularda bile ortaya koyduğu duygusallıktır. Dünyazısı ince, kısa ve özlüdür. Şiiri doğal imgeler ve araştırmalarla dolu, biçim olarak her zaman klasiktir. Yapıtlarındaki güçlü ritim ve ustalıkla uyum “Racine’in” ya da “Verlaine’in” en iyi şiirinden hiç de aşağı kalmaz. Ahmet Hamdi Tanpınar kendisini üstad olarak tanımlamıştır. Andre Gide’ye adadığı “la jeune parkue” ile “deniz mezarlığı” adındaki şiirleri, fransız çağdaşlarını olduğu kadar yahya kemal ve ahmet hamdi gibi şairleri de çok etkilemiştir. edip cansever, kendisiyle tanışma hikayesini şu şekilde anlatır: üstad, ilk şiir kitabı basıldıktan sonra bir tanıdık sayesinde ahmet hamdi tanpınar'la buluşmaya gider. narmanlı handa buluşurlar ve tanpınar, edip'in şiirlerini okuduktan sonra; "bunlar muhteşem şeyler ama şiir değiller" der. okuması için valery'nin bir kitabını verir. edip cansever, o sıralarda fransızca dersi almaktadır ancak fransızcası valery okuyacak kadar iyi değildir. fransızca dersi aldığı hocasından bazı şiirleri çevirmesini ister ve fakat hocasının yaptığı çevirileri okuyunca hayal kırıklığı yaşar. bu olaydan sonra uzun süre valery'nin şiirleriyle ilgilenmez. anlattığı bu anısını şu cümlelerle tamamlar; "yıllar sonra anladım ki, hocamın fransızcası kusursuzdu ama hiç şiirce bilmiyordu. bu yüzden valery'i uzun süre farkedemedim". Edebiyata “poesie pure” anlayışı getirmiş ve S. Mallerme’nin etkisi ile şiirde şekle ve ahenge de anlam katar ve hatta daha fazla önem vermiştir. Valery’i diğer şairlerden farklı yapan poetika’ya olan bakış açısıdır. O poetika’yı yaratma sanatı olarak görüyordu ve poetika’yı şiir’in dışına taşıyordu. Ona göre bir eserin yaratımı onun çözülecek kadar sıkı örülmesinden geçiyordu. Bu nokta da aklıma ilham berk’in şiirler ile ilgili bir sözü geldi; “şiir duvarlarından zerre ışık sızmayan bir oda gibidir.” Bu Valery’in poetika kavramına uyan bir tanım. 20 temmuz 1945’de cenazesi devlet töreniyle defnedildi. Kitap ve bilgi ile kalın. "güzel olan hiçbir şey hülâsa edilemez".
·
1 artı 1'leme
·
293 görüntüleme
Onur Bayazıt okurunun profil resmi
edip cansever, Paul Valery ile tanışma hikayesini şu şekilde anlatır: üstad, ilk şiir kitabı basıldıktan sonra bir tanıdık sayesinde ahmet hamdi tanpınar'la buluşmaya gider. narmanlı handa buluşurlar ve tanpınar, edip'in şiirlerini okuduktan sonra; "bunlar muhteşem şeyler ama şiir değiller" der. okuması için valery'nin bir kitabını verir. edip cansever, o sıralarda fransızca dersi almaktadır ancak fransızcası valery okuyacak kadar iyi değildir. fransızca dersi aldığı hocasından bazı şiirleri çevirmesini ister ve fakat hocasının yaptığı çevirileri okuyunca hayal kırıklığı yaşar. bu olaydan sonra uzun süre valery'nin şiirleriyle ilgilenmez. anlattığı bu anısını şu cümlelerle tamamlar; "yıllar sonra anladım ki, hocamın fransızcası kusursuzdu ama hiç şiirce bilmiyordu. bu yüzden valery'i uzun süre farkedemedim".
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.