Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

400 syf.
·
Puan vermedi
·
24 günde okudu
Bir tilkinin yemek arayışı ile başlıyor hikaye. İlk sayfalarda Sarı-Özek adında bir köyden, Karanar adlı deveden bahsedince yazar evet gariban bir bozkır hikayesi okuyacağız dedim. Birkaç sayfa çevirince o bozkırdan bir anda uzay üslerine, dünya dışı varlıklara, Orman-Göğsü gezegenine geçtik aniden. Birkaç sayfa sonra tekrar yazar bizi dünya dışı bir gezegenden bozkıra fakat eskiye 1940lı 1950li yıllara götürdü. Kitabın ismi bundan kaynaklanıyor sanırım. Tüm hikaye aslında bir günde yaşanıyor. Yedigey eşi Ukubala'dan kadim dostu Kazangap'ın ölüm haberini alıyor ve onu vasiyet ettiği Ana-Beyit mezarlığına defnetmeye karar veriyor. Tüm kitap işte bu bir günün içinde geçiyor. Yedigey Ana-Beyit yolunda geçmiş anılarını hatırlıyor ve bu bozkıra nasıl geldiğini, Kazangap'la nasıl tanıştığını, Abutalip'i, Zarife'yi, Yelizarov'u böyle tanıyoruz. Sonra günümüze dönüyor ve yolculukta o gün içindeki olayları takip ediyoruz. Kazangap'ın kızı Ayzede ile oğlu Sabitcan ile tanışıyoruz. O anda da Ana-Beyit mezarlığının alanına yapılan uzay üssü ile geleceği yaşıyoruz. Geçmiş, günümüz ve geleceği bir günde yaşamış oluyoruz böylece. Kitap başta sarmadı. Nedeni yazarın sürekli başa sarıp anlatması, hikayenin ilerlememesi, söylenen şeylerin tekrarlanmasıydı. Bununla beraber dili çok akıcı olduğu için devam edebildim. Kitapta galiba herkesin en çok ilgisini çeken 'mankurtlaştırma' olayıydı. Aslında benim ilgimi çeken ise bizimde bir nevi 'modern mankurtlaştırma' diyebileceğimiz bir sistemim içinde özümüze, kültürümüze yabancılaştığımızı görmemdi. Geçmişini bilmeyen, dost kim düşman kim bilmeyen, verilen her emri yerine getirip sorgulamayan herkes mankurtlaşıyordu farkına bile varmadan.
Gün Olur Asra Bedel
Gün Olur Asra BedelCengiz Aytmatov · Elips Yayınları · 200745,5bin okunma
·
109 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.