Gönderi

332 syf.
·
Puan vermedi
Ahlakın Ufuk Çizgileri
Ahlakın Ufuk Çizgileri          ❊ ❊ ❊ Medeniyetler arası etkileşimin önemli bir örneği mağripler havzasında tarihsel süreç boyunca kendini göstermiştir. Zihinsel faaliyetlerin teknik ve teorik gelişim ve aktarımı İslâmî değer ve kaideleriyle mağrip kültürünün karakteristik oluşumunu yüksek bir temsil boyutuna getirdi. Avrupa ile Afrika bağlantı konumu; mağrip havzasını kültürlerarası kaynaşma ve geçişin merkezi haline getirdi. Batı eli, klasik medeniyeti yıkarak Batı merkezli bir medeniyet uğraşına girdi. Kavramlar, idrak ve yasayışımızda etkisi ve aktarımı güçlü bir meseledir . Ahlâk kavramı Batı ve İslâm inancı çerçevesinde değişim ve dönüşüm, uzlaşım ve çatışmaları olmuş, buna felsefî, epistemolojik yorum getirmek mühimdir. Mağrip Devletlerden Faslı dil, mantık ve ahlak filozofu Taha Abdurrahman (1944 Cedide – ... ); İslâm dünyasındaki felsefe pratiğini yeniden biçimlendirme girişimiyle farklılaşıyor. Bütüncül bir bakış açısına ve sistemli bir filozof olan Taha Abdurrahman; İnsan, bilgi, yaşam ve varoluş konularını her şeyle ele alarak zihnini parçalamamış, bütün bu alanları tek hakikat olan tevhide, Allah'a kulluğa, ahlâka, manevî yetkinliğe ve ruhun tezkiyesine bağlamıştır. Taha Abdurrahman’ın ileri sürdüğü tezlerden bir tanesi de “Ahlâk Sorunsalı - Batı Modernitesinin Ahlâkî Eleştirisine Bir Katkı” kitabındaki günümüzün ahlâk krizine büyük ölçüde ahlâkî öz benliğin teşekkülü üzerindedir. Böyle ki hususlardan bir tanesi: insan, aklıyla değil, ahlakıyla hayvanlardan ayrılır, ileri sürer. Ahlakın geniş ufuklarının karakteristik yönleri bulma çabaları; genel geçer kaidelerin var oluş sancısıdır. Ortak değerlerin sonsuz fiiller ve olduğundan önce idrak; ahlakın karakteristik ufkunun çizgileridir. İnsan yapısının ahlak değerinin hakikat arayışında dinamik ilişki vardır. Akıl ve kalbim kabulü ile ilâhî emir ve hükümlerle dini inanç ortaya çıkması; ilâhî emrin dışında akıl ve kalbim kabul ve uyumuyla ahlâk anlayışı varlık bulmuştur. Din ile ahlakın ilişkisindeki; Tanrı’ya iman, Tanrı’nın iradesi, iyi irade ilkesinin gereği, ahlakın dine bağlı ve bağımsız oluşu yönleriyle Taha kitabın birinci bölümünde; Müslüman ve Hristiyan inanç kaideleri ve düşünürlerin fikirleri çerçevesinde irdelemekte. İnsan selameti için dini inanç kaideleri ile ahlâkî değer kabulleri varoluş hakikatine sahiptirler. Ancak bu iki değerler kabulleri sınırları ve ilişkileri sorgulama ihtiyacı vardır. Bu noktada Taha fiiller çerçevesinde dini inanç ve güzel ahlâk disiplerinin yaklaşım benzerliklerini ve farklarını anlatmaya çalışmaktadır. Ahlâk – din ilişkisi hususunda Taha tamamlayıcı fiilleri ve sınırlı sayıda fiilleri hususlarını Batılı ahlâk filozofların fikirlerini anlatırken, konuyla alakalı kendi geliştirdiği esasları da ayrıntılı anlatmakta. Erdemlerin ilke ve esasları Taha’nın deyimiyle birkaç tanesi şöyledir: - Ahlâk, insan fiillerinin sayısı kadardır. - Bir ahlâkî fiil tek bir derece değil, bir sınırda durmayacak kadar pek çok dereceden oluşur. - Ahlâk, sonsuz olanı idrak etme yoludur; inanıldığının aksine sayma işlemi değildir. - İnsanın fiillerine bazen kendinden olan anlaşılırlık yönünden bakarız ki biz buna ‘parçalı anlaşılırlık’ demiştik; bazen de başkası bütün sebebiyle anlaşılır olması yönünden bakarız ki ona da ‘bütünleyici anlaşılırlık’ adı verilir. Nerede bütünleyici anlaşılırlık varsa, orada sonsuz bir durum vardır. - Dinî ibadetlerin anlaşılırlığı kendine özgü bir şekilde bütünleyici olduğundan, sonsuzu idrak etmeye götüren en kestirme ve en doğru yoldur. Böylece ibadetleri sürekli yerine getirmek sayesinde ibadetlerde sonsuzu idrak etmek, sınırsızlığının bir sınırı olmayan yasa koyucusunu idrak etmektir. - Ahlakın hakikatine en yakın iki çeşit ahlâk vardır: Yüzeysel Ahlak ve Derin Ahlâk. Yüzeysel ahlak, sonluyla ilişkili olmakla sınırlı fiillerdir. Derin ahlâk ise sonsuzu aramaya yükselen fiillerdir. Ahlâk sorunsalı meselesinde soyut akılcılığın ahlâkî fiiller bakımından ilişkisi çerçevesinde Taha kitabın ikinci bölümünde ele almakta. Etkililik, değer belirleme ve bütünlük ölçütleriyle akılcılığın tanımının ölçütleri hususlarına değinir. Aristotelesçi, Descartesçı akıl tanımlarını izah ederek şöyle ki: Batı akılcılığın seçtiği amaçların faydası bakımından kesinlikten yoksun olduğunu söyler. Buna karşı Taha amelî akılcılık ile rehber edilmiş akıl sistematiklerini geliştirir. Soyut akılcılıktan kurtulmanın yolu amelî değerleri kullanmak olduğudur. Daha açık bir ifadeyle: amel, akılcı geleneğin aşılanıp yenilenmesi yoluyla oluşur; böylece akılcı gelenekten, kendisine yeni bilişsel ufuklar açacak bir kuvvet doğar. Üç şartın yerine getirilmesiyle ahlâkileşmiş kimsenin etkili araçları elde etmesi mümkün olur. Bunlar: a) Söz ve davranışının bir olması gerekir. Aklî bilginin soyut ayırt etme seviyesinden, o bilgiyi davranışsal açıdan kuşanma seviyesine geçmesi gerekir. b) İncelediği konuya ilişkin bilgi ile Allah bilgisini birleştirmelidir. Her bilimsel bilgi Allah yoluna doğru ilerlemenin anahtarlarından biri olur. Çünkü varlıklar, onun kudretinin ve sanatının göründüğü yer olup düşüncesini varlıklara salıveren herkesin onu onlarda bulması gerekir. c) Araçların etkililik derecesini idrak eden her aklî bilginin, ufukları açık ve kucaklayıcılığı geniş olur; bu bilgi ilgilenme ve derinleşme bakımından ne kadar artarsa, bu bilginin sahiplerinin etkili araca ilişkin idraki de artar. Ahlâk sorunsalı çerçevesinde soyut aklın irdelenmesi konusunda yukarıdaki üç maddeden Taha, “Desteklenmiş Akıl” kavramını ortaya çıkartmakta. Ahlâkileşmiş kimsenin sözün fiilden ayrılmaması, Allah'ı bilmenin eşyayı bilmekten ayrılmaması ve bilgide artışın faydadan ayrılmaması şartlarıyla faydalı amaçlara ulaştıran araçları getirir. Etkili araçlar ve faydalı amaçlara doğru götüren akıl; “Desteklenmiş Akıl”dır. Ahlâk sorunsalı kapsamında Taha, insani varlığının hayat meşgalesinde ki iki dinamik yönü olan ‘söz’ ve ‘fiil’ hakikatlerini irdelemekte. Söz ve fiil medeniyetlerinin ahlâkî sorunlarını kitabın üçüncü bölümünde ele alarak; desteklenmiş ahlakın gücü, söz medeniyetinin insana yaptığı kötülük ve zulümlere galip gelebilir. Ahlâkî fiil ile mutluluk arasında ki ilişkiyi belirginleştirmek, insana bakışı genişletmekle ve estetik zevki geliştirmekle desteklenmiş ahlakın sonuçlarının söz medeniyetini ahlâkî fiilin konumunu düzeltme ve yetkin haline getirmeyi sağlayacaktır. Modern epistemolojik modelin kriz temellerinin ahlâk sorunsalı bağlamında; iki esas kalıpla başlar. Bunlar: “Bilimde ahlâk yoktur.” ve “Akılda metafizik yoktur.” Esasları bağlamında türevleri olan doğruluk krizi ve kastetme krizi ile konuyu ayrıntılı ele alınır. Taha, kitabın bu dördüncü bölümünde modern epistemolojik modeline karşılık “Desteklenmiş Ahlâkîleştirme” tavrını geliştirerek krizden çıkış ve araçları yanında örnek insan ve işaretleri anlatmakta. İşârî ifadeyle; anlam ve amelle bağlantısı, tecrübenin değişkenliği, hikmet ve müşahede alt başlıklar ele alınarak; düşünce – amel birliğinin gerçekleşmesiyle kendine, yenileme gücünü kazanma kapısı açılır. Bilimin faydası ve aklın kemali birleşmesiyle ahlâkîleşen kişi mükemmel bilginin yolları bilincine ve anlayışına yerleşir. Ahlâk sorunsalı kitabın son bölümlerinde ahlâkî kimlik olarak yerini almaya başlamakta. Âlemin ufkunda ahlâkî bir tanımla insanın kimliği üzerinde durduğu kitabın altıncı bölümünde; akıl – kalp ayrımı, akıl – duyu ayrımı varsayımlarını geliştirir. Kalbin fiili, sahibinin insanlığını tanımlayan ahlâkî bir fiil olmasıyla akıl – kalp ayrımı varsayımını kapsar. Duyusal fiil, aklî fiil kalpten kaynaklanan aklî sebepler ve duyusal sebepler taşıyarak akıl – duyu ayırımın varsayımını izah eder. Bu bölümün devamında İslâm ahlâk teorisinin esasları, evrensel ahlâk, derinlik ahlâkı ve dinamik ahlâk alt konular işlenmiş. Bu bölüm için: İslâm ahlâk teorisinin, şu ilkenin gereğini benimsemesi gerekir: İslâm ahlâkı yerel değil, evrenseldir; yüzeysel değil, derindir; statik değil, dinamiktir. Bu işaretlerle Taha; insanın bu özelliklere sahip ahlâkı, ancak güzel ahlâk olabilir, tezini geliştirir. İslâm’a dönüş çağrısının esasları, kavramı, hakkında kullandığı hususlar, üzerindeki kuşatma çeşitleri, kuşatmayı kaldırmanın yolları, gerekleri ve sonuçları alt başlıklarla “İslâm Ahlakına Dönmeye Çağrı” kitabının yedinci bölümünü kapsamakta. Dinî düşüncenin yenilenmesinin şartları, amelî ve teorik şartları, geleceği kitabın sekizinci bölümünde anlatılarak; ilâhî beraberlik dilinden yüz çevirme ve İslâm dinin felsefesini yenileme alt başlıklarıyla devam etmektedir. Desteklenmiş Ahlâkîleştirme, bireyin akıl ve kalbin kabulü ile amel aracılığıyla kendini gerçekleştirme hâlidir. Desteklenmiş aklın, ahlâkî ufkun çizgilerine ulaşması için süregelen ahlâkî sorunsalı sancı ve kurtuluş yolunu bulması ehemmiyetlidir. Dil, mantık ve ahlak filozofu Taha Abdurrahman (1944 Cedide – ... ); güzel ahlâkın dinle ilişkisi, soyut akılcılığın sınırları, modern bilgi yönetimin ahlâkî krizleri ve tekno – bilimsel dünyanın ahlâken güçlendirilmesi konularıyla “Ahlak sorununu” irdelemekte. İslâm ahlâkına dönme çağrısı ve dinî düşüncenin yenilenmesi konularıyla da “Ahlâk Sorunsalı – Batı Modernitesinin Ahlâkî Eleştirisine Bir Katkı” kitabıyla çözüm ve alternatif bir düşünce sunmaktadır. Kitabın Künyesi: Taha Abdurrahman, Ahlak Sorunsalı: Batı Modernitesinin Ahlâkî Eleştirisine Bir Katkı, çev. Tahir Uluç, Pınar Yayınları, 1. Baskı Kasım 2020, 332 sayfa. Yunus Özdemir
Ahlak Sorunsalı
Ahlak SorunsalıTaha Abdurrahman · Pınar Yayınları · 202036 okunma
··
253 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.