Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

342 syf.
·
Puan vermedi
·
29 günde okudu
Başlığı itibariyle bir “Yasak Aşk” konusunu barındıran bu kitabın asıl önemli mevzusu bu yasak aşkları anlatmak değil, yasak aşklara konu olan karakterlerin psikolojilerindeki ve iç dünyalarındaki değişimin tezahürünü göstermek. Öncelikli olarak roman Servet-i Fünun edebiyatı anlayışınca yazılmış, toplumun herhangi bir sorununa değinmemiş, “estetik” anlayışının ön planda olduğu bir romandır. Bu sebeple romanda toplumun sorunlarıyla alakalı pek bir ibare bulamıyoruz. Bugün yapılan bazı yorumlarda görülen “Yaşça büyük bir adamın yaşça küçük bir kızla evlenmesi bir sorundur.” anlayışı romanda toplumsal bir konunun işlendiğine işaret etmiyor. Berna Moran’ın da Türk Romanına Toplumsal Bir Bakış kitabında bahsettiği üzere “Aşk-ı Memnu topluma değil, bireye ve bireyler arası ilişkiye dönük romanlardandır.” anlayışı roman için çok doğru bir tanımlama. Keza bu roman anlayışına paralel olarak da romandaki zaman, mekân ve karakterler kendi içine kapanmış durumdadır. Romandaki mekân Melih bey takımının evi, Adnan beyin yalısı, Göksu deresi, Adalar ve kısmen de Beyoğlu olarak nitelenebilir. Karakterler bu mekânın dışına çıkmamışlar, toplumdan uzak yaşamışlardır. Olaylar da aynı şekilde bu mekânların dışında gelişmemiştir. Halit Ziya mekân, zaman ve karakter üçgenini muvazeneli bir şekilde romanda ilerletmeyi başarmış. Yani bundan kastım şudur: Karakterlerin psikolojik ve ruhsal durumları ve karakterlerin gelişimi mekânla ve zamanla birlikte özdeş bir şekilde ilerlemiştir. DİKKAT! BU BÖLÜMDE ROMAN HAKKINDA İPUÇLARI MEVCUTTUR. Roman Adnan beyin bir sandal gezisinde Melih bey takımını görmesiyle başlar. Bu tesadüften belli manalar çıkarmaya çalışan Firdevs hanıma kızları yaşını başını almış olduğu için gülerler. Bu tesadüfün asıl sebebi ise bir gün Nihat beyin, Adnan beyin izdivaç teklifini getirmesi müjdesiyle neticeye erer. Adnan bey Bihter’e taliptir. Bu izdivaç Firdevs hanımın kızına karşı bir düşmanlık beslemesine sebep olur. Bihter hem bu rakipleşmenin hem de Adnan beyin yalısının hamisi olmanın hayaliyle izdivaç teklifini kabul eder. Bihter’in hayatındaki kırılma noktası bu evlilikle birlikte başlar. Kaderi de aynı şekilde Adnan beyin yalısına geçişiyle yeniden şekillenir. Bihter’deki bu değişimin en bariz örneği ise “Melih bey takımından” unvanını kaybetmektir. Halbuki bu unvanı Firdevs hanım korumasını başarmıştır. Mekân değişiminin başlangıcıyla birlikte karakterdeki değişimi de gözlemlemekteyiz. Bu evliliği sıkıntıya düşürecek iki durum mevcuttur: Nihal’in ve Bülent’in varlığı. Bununla beraber bu problemin çözümü de bulunmuştur, Nihal zaten evlilik çağına yaklaşmış bir kızdır; Bülent ise yatılı okula gönderilecektir. Bihter ile Adnan bey yalısı sakinlerinin ilk karşılaşmalarının pek olumlu olduğu söylenemez fakat bu durum gitgide bir müddet olumlu bir çizgiye doğru eğilir. Nihal ona karşı nasıl davranacağını ve ne diyeceğini bilememesine rağmen Bihter ona bir kolaylık sağlayıp “Bana Bihter, diyebilirsin” diyerek Nihal’i içindeki çatışmadan kurtarır. Nihal’in içindeki çatışma ise bir üvey anne problemidir. Bihter’e “Anne” demek onun için ne kadar doğru olur? Sonrasında bu ikilinin arasında yavaş yavaş çatırdamalar başlar, yalıdaki hizmetlilerin birkaçının gitmesi (Matmazel de Courton dışında) -ki bunların gitmesinin Bihter’in varlığıyla pek ilgisi olmasa da Nihal öyle karşılayacaktır- ve Nihal’in içinde bastırdığı “babasının ondan çalınması” fikri bu çatırdamaların dış sesi olmuştur. Bihter ise Nihal’in sevgisini kazanma fikrine sadık kalmıştır. Birçok kişinin kötü gözle baktığı Bihter karakteri aslında kötü olmaktan ziyade “bahtsız” bir karakterdir. Göksu deresindeki piknikten sonra Bihter’in ve Nihal’in hayatlarındaki kırılmaların etkilerini yavaş yavaş görmekteyiz. Piknik alanında Peyker’i öpmeye kalkışan Behlül’e Peyker engel olur. Peyker bu davranışıyla “Kocasına sadık bir eş olduğunu” gösterir. Bu duruma Bihter de şahit olur ve bence romanın düğümü diyebileceğimiz nokta bu sahnedir çünkü ileride Bihter kendi iç hesaplaşmasında bu “sadık eş” mevzusu üzerinden kendini hesaba çekecektir. Göksu deresindeki maceradan sonra Behlül ve Bihter arasındaki yasak aşkın meyveleri görülmeye başlar. Bihter bu aşkın hem sakıncasının farkındadır hem de keyfini çıkarmaktadır. İzdivaç teklifinin kendisine geldiği vakit paranın mutlu bir evlilik getireceği düşüncesi bu yasak aşkla son bulur. Bu yasak aşk giderek büyürken Nihal derin bir yalnızlığın içerinde bocalamaya başlar. Durduk yere sinirlenir ve bütün olumsuzlukların ucunu Bihter’e bağlar. Bu da Nihal’in kendisiyle olan bir iç savaşımıdır. Hem Bihter’in herhangi bir suçu olmadığını kabul etmekte hem de ona karşı büyük bir düşmanlık beslemektedir. Ayrıca Bülent’in idaresinin kendisinden Bihter’e geçmesi amiyane tabiriyle elinden çalınması Bihter’e karşı daha da düşmanlık beslemesine sebep olur. Bir yasak aşkın peşinden gitmekle Bihter suçlu mudur peki? Olaylar onu bu noktaya kadar sürükler ne yazık ki! Bihter istemese de bu batağa bir gün düşecekti çünkü onun tahayyülünde mutluluğu tatmak vardı ve bu Adnan beyle mümkün olmuyordu. Yasak aşkın devamında Matmazel de Courton’a yakalanma ve onun bir şeyleri sezmiş olma korkusuyla Bihter onu yalıdan göndertir. Nihal’in son tutunacak dalı da böylelikle kırılmış olur. Bununla birlikte Bihter’in kendi iç hesaplaşması başlamaktadır. Bihter burada evliliğine olan sadakatini sorgular ve namuslu kalmak için çabalar. Bihter kalıtımsal olarak annesine benzer. Halit Ziya bu kavramı romanlarındaki karakterlere sıklıkla uygular. Peyker babasına, Bihter ise annesine benzemektedir. Bihter burada suçlu olarak Firdevs hanımı da görür. Onun gibi olmak istemez fakat kaderi buna mani olmaz. Ahlaki açıdan bir iç çatışmanın içerisine girer. Behlül’ün Beyoğlu sefalarının tekrar başlamasıyla birlikte Bihter’in kıskançlıkları başlar ve kendisine vurulan bu darbeden sonra annesi de Adnan bey yalısına yerleşince kendisine bir darbe daha vurulmuş olur. Firdevs hanımın bu olup biten yasak aşktan ve kızı (aynı zamanda rakibi) Bihter’den intikam almak için Behlül’ün ve Nihal’in izdivacını kararlaştırarak Adnan beye iletir. Bu Bihter’e vurulmuş olan en kuvvetli en son darbedir. Bu olaydan sonra Behlül ve Nihal arasında birtakım konuşmalar geçer, Nihal Behlül’ün cebinden düşen kâğıt parçasıyla yasak aşkın ortaya çıkmasına neden olur. Ardından da Adnan beye anlatılan bütün bu olaylardan sonra Bihter hem annesinden hem de Behlül’den intikam almak adına kendisini onlardan mahrum bırakarak hayatına son verir. Nihal ve Adnan bey ise romanın devamında hayatlarına kaldıkları yerden devam ederek, romanın başındaki sahneye aynen geri dönerler. Behlül ise yalıdan kaçarak yeni bir hayata başlar. Genel Bir Değerlendirme ve Bazı İncelemelere Karşı Yorumlar Birçoğumuz romanda birinin kötü olduğunu ya da kötülüklerin sebebini bir kişiye bağlamaya çalışırız. Çoğu kişinin de bu konu minvalindeki seçimini Bihter üzerinde yapmış olduğunu görürüz. Halbuki Bihter kötücül olmaktan ziyade trajik bir karakterdir. Bihter’i suçlamak abes bir yorum olurdu. Romanı okurken karakterlerin iç hallerine ve ruhsal durumlarına bakarak okumanın daha doğru olduğunu düşünüyorum. Gelişen olaylar karakterleri belli bir yolda ilerlemekte zorlar. Bihter’in evlilikteki mutsuzluğu ve başarısızlığı ardından Behlül’ün bu eksikliği gidermesi annesinin ona rakip olması vs. Bihter’in hep kötü olduğunu düşündüren olaylardandır. Aynı şekilde Nihal de süregelen olaylar çerçevesinde daha asabi ve ayakları yerden kesilmiş bir kız haline dönüşür. Adnan bey keza kızı ve eşi arasında kalmış bir adam olmak istemez bu sebeple daha geri planda kalır. Onun da kendisiyle bir iç hesaplaşması mevcut. Bence roman bütün bu yönleriyle toplumsal olmaktan ziyade yukarıda da bahsettiğim üzere bireylerin kendileriyle ve karşılarındakilerle olan çatışması penceresinden okunmalıdır. Yapılan bazı incelemelerde yazarın toplumsal olarak “kadının yeri” “aşktaki yaş farkı” “yasak aşk konusu” vs. gibi sorunlara eğildiği yorumları yapılsa da ben bunların doğru yorumlar olduğu kanaatinde değilim. Ayrıca bundan yaklaşık 130 yıl önce yazılmış bir eseri günümüzde popüler olan bir diziyle kıyaslayıp, eseri bu minvalde yorumlamanın da doğru olmadığını düşünüyorum. Benim tavsiyem eseri okurken, bulunduğu ve yazıldığı muhitin dışına çıkmadan okumak ve öyle tahlil etmektir.
Aşk-ı Memnu
Aşk-ı MemnuHalid Ziya Uşaklıgil · Yapı Kredi Yayınları · 201817,9bin okunma
·
1 artı 1'leme
·
465 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.