Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Ciğerpâre
“Bunu kimseye anlatamadım, sadece sizinle paylaşıyorum.” diyor; gözlerinden akan yaş selinin arasında, dudaklarını mecalsizce kıpırdatarak ve böylece kelimelerinin düğümünü çözüp onlara bir çıkış, bir yol, bir anahtar bularak. Damlalar nasıl oluyor da daha aklında belirmeden bende doğuyor biliyorum: gözleri, daha içeriye girer girmez onları ele veriyor. Cümleleri nasıl oluyor da defalarca okuduğum bir kitabın bir satırı gibi daha ilk heceden zihnime kazınıyor biliyorum: iki dudağı arasındaki titreyiş onları her defasında ondan önce anlatıyor, tekrar ve tekrar. Her cümlede, her zerreme bir damlası damlıyor. Paylaşıyor tüm olanı biteni; tüm taşanı, taşınanı ve de taşınamayanı. Damarlarıma doluşuyor damlalar, hızla hareket eden bir karınca sürüsü misali. Damarlarımdan oluk oluk akıyorlar, ta ki vücudumun her yerine ulaşana, her yerde aynı anda var olana kadar. Ayak tırnaklarımdan alnıma, parmak uçlarımdan karnıma, kalbimden beynime ve beynimden kalbime… “Siz kimsiniz?” diyorum sonra kendime. Siz, diyor çünkü; sadece sizinle paylaştım, diyor. ”Anneme anlatamam, ablama anlatamam, kimseye anlatamadım...” diyerek devam ediyor. “Siz, kimse değilsiniz? Siz, kimsiniz?” diye sormaktan başka çare bırakmıyor bana. Ben kim olduğumu ararken köşe bucak; her söz söylenip her yaş döküldükten sonra, cevap yine kendiliğinden beliriyor: Siz “günlüksünüz”, yani ben bir “günlüğüm”. Günlerden birinde, yine bir çift damla müptelası dudaktan dökülenleri hatırlamanın vesilesiyle varıyorum bu kanıya: “Biz” demişti, “Bundan sonra birbirimizin günlüğüyüz tamam mı? Sen her şeyi bana anlatacaksın, ben de sana.” Ben… Günlük. Zaman zaman benim de bir günlüğe ihtiyacım oluyor anımsıyorum bunu hemen sonra. Anlatılacaklar birikiyor zira, taşmak istiyor. Böyle zamanlarda, güvenilir bir liman bulup orada yükümü boşaltıp soluklanıyorum dilediğimce. Liman bana bir şart sunmuyor çünkü, dinlenmek için en iyi yerin orası olduğunu bu yüzden çok iyi biliyorum. Liman sadece yükümü hafifletiyor, paylaşıyor. Kalbim, bize biçtiği süreye ulaştığımızı hissedince “Yavaş yavaş kalkalım.” diyor. Bazen damlalarım o an çoktan kurumuş, kaybolmuş oluyor. Bazen onları cebime koyup taşıyorum yine, ihtiyaç olursa tekrar ortaya çıkartmam gerekecek hissediyorum. Fakat ben yükünü boşaltmış bir gemi veya suyunu yanında taşıyan bir deniz… Her ne isem o olarak limanın her daim orada bekleyeceğini, beklediğini biliyorum. Bu nedenledir: “Siz kimsiniz?” diye sorduğumda, siz bir “limansınız” yani ben bir “limanım”; diyen bir cevap da buluyorum. Ben… Liman. Nihayetinde: Ben, bir liman oluyorum. Bazen gemi olan, bazense bir deniz… Fakat her daim bir liman. Ben, bir günlük oluyorum. Bazen damlaları olan, bazen taşmak isteyen… Fakat her daim bir günlük. … Ve altını çizdiğim cümleleri biriktiriyorum, en nadide sayfalarımda. Ve kıyıma vuran hikâyeleri dinlendiriyorum, en güçlü tarafımda.
·
158 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.