Gönderi

139 syf.
·
Not rated
·
Read in 3 days
Öncelikle belirtmek istediğim bir husus var. Dünya'da şu ana kadar 109 milyar insanın yaşamış olduğu iddia ediliyor. Nasıl ki herkesin gülüşü, yüzü ve parmak izi farklıysa, düşüncelerinin de farklı olması, öyle absürt bir husus değildir. Şahsımca asıl absürt olan, bunu kabul edemiyor olmaktır. Asıl absürt olan inançlardan ziyade insanların inandığına, inanışına saygı göstermemektir. Saramago farklı düşüncelere sahip olabilir yahut Saramago ölmeden önce bi göze gelmek istemiş olabilir, nitekim bu eseri son eseriydi. Bu ve türevleri hususunda belirtmiş olduğum birkaç görüşü okuduktan sonra ortak paydada olmadığımızı düşünen kişilerin bu yazının geri kalanını okumamasını önemle istirham ediyorum. Toplumumuzun genelinde, hatta insanlığın genelinde ortak bir tavır vardır. Herkes "Niçin böylesin" der ve kolay kolay kimse, "Ne yaşadın, ne düşündün de böylesin" demeyi tercih etmez. John Steinbeck "Bir insana dengesini kaybettirip, sonra da normal davranmasını bekleyemezsiniz." diyerek, bu olguyu güzel bir biçimde dile getirmiştir esasen. Bi bakalım bakalım Jose'ye, birazdan belki de eleştireceğimiz Jose'yi ele alalım. Bu arada iki defa bakalım yazdım, bilerek. Bu tamlama, Akasya Durağı'ndaki Sinan'dan dilime dolandı, senelerdir düşürmedim dilimden. Böyle mesaj ve yazılarda hata olarak iki defa söylediğim anlaşılıyor ama esasen öyle değil.. Bu gereksiz bilgiyi sizlere sunarak biraz nefes almanızı sağlamak istedim.. Jose, yoksul bir ailede doğmuştur. Ki bu hemen hemen tüm büyük yazarların makus talihidir. Lizbon'da öğrenim görmüş; ekonomik nedenlerle okulu bırakmak zorunda kalmıştır. Makinistlik eğitimi alan Jose, teknik ressamlıktan redaktörlüğe, editörlükten çevirmenliğe kadar birçok alanda çalışmıştır. Bir yayınevinin yayın hazırlığı ve üretim departmanında görev alan Jose, 1976'dan sonra ise kendisini tamamıyla kitaplarına adamıştır. Jose ile ilgili ulaşılabilen genel bilgiler böyle kısıtlı olsa da aslında herkesin kafasındaki asıl soruların bunlar olmadığı pek âşikar. Jose, neden böyle düşünüyor? Aslına bakarsak Jose'nin kendini önce Kabil’in yerine koyması ve “efendi” diye bahsettiği tanrısıyla baş başa kalması, tanrıyla son bir hesaplaşma arzusunda olduğunu gösteriyordur belki de. Ölümünü kendi de hissetmiş olmalı ki son kitabın son cümlesi de "Hikaye bitti, anlatacak başka bir şey olmayacak." olmuştu. Kitap kısa gibi görünse de zaman dilimi olarak geniş bir zaman dilimine hitap ediyor. Kabil'in Hepimizin bildiği Habil ve Kabil meselesinden zaman yolculuklarıyla Nuh Peygamberden ve Lilith dönemine, akabinden İbrahim peygambere ardından Sodom ve Gomore ve Eyüp Peygambere. Her bir zaman sürecinde de kötülüklerinin anlatıldığı bu kitapta Sineklerin Tanrısı’ndaki o meşhur soru getirir akla Jose; "Kötülük ne zaman başladı?" Tüm olaylarda, satırlarda biz okurlardan bizim bunu bulmamızı ister zannımca. Onun menzilinde dinin, din büyüklerinin olduğunu bu nedenle düşünmüyorum. Kitap boyu Tanrı'nın adaletsizliği, aslında insanları özgür kılmadığı düşüncesiyle boğuşturdu okurlarını. Beynin içine direkt kurşun gibi geçirdiği bir kesiti burda paylaşmak isterim. "Sonuç olarak, ya şeytan bizim sandığımızdan daha güçlü ya da biz, dünyanın kötücül tarafı ile iyicil tarafı arasında çok ciddi bir zımni -en azından zımni-bir suç ortaklığıyla karşı karşıyayız." Jose'yi o kadar çok eleştiren ve o kadar çok sahiplenen var ki.. İnsanları anlamakta güçlük çekiyorum bazen. Eleştiren tarafa hak vermiyor değilim, insanlar tuttuğu futbol takımının bile bir oyuncusuna ya da hocasına laf getirtmiyorken, din gibi hassas konuda dinine bu denli yaklaşıma şahit olmak, elbette onları rahatsız eder. Nitekim beni de rahatsız eden kısımlar oldu. Belki bu kitabı 4-5 sene önce okusam, öyle eleştirmekten yerin dibine gömen herhangi bir okurdan birisi olurdum. Nitekim sahip çıkanlara da hak vermiyor değilim. Sonuçta herkes en azından düşüncesini belli etmeye, kendi doğruları doğrultusunda yaşamaya hür, din bir takım oyunu da değil. O tarafında pek hoşuna giden kısımların bulunduğu bu kitabı savunmaları, pek normal. Ben hangi taraftayım, bilmiyorum esasen. Ben tam bu iki tarafın ortasındayım. Belki sahtekarlıktır yaptığım, kimine göre samimiyetsizlik ama benim de doğrum bu. İnsanları düşünceleri doğrultusunda yargılamamak ve uygun bulmadığıma saldırmamak. Lakin yine de insanların inanışları ve bunun paralelinde bulunan hususlarda biraz hassas olunması gerektiği kanısındayım. Arkadaşlarıma hep derim, Sen Beşiktaşlısın. Senin takımınla dalga geçiyorum, küçümsüyorum, senin Beşiktaşlılığınla değil, ona saygı duyuyorum diye. İnsanlar elbette dine karşı bazı olumsuz düşüncelere sahip olabilir lakin dine inananlara yahut inanmayanlara saygı duyulması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü her ne olursa olsun, onun inancı da o.. Epey konuştum.. Buraya kadar okuyan, buraya kadar gelen varsa çok teşekkür ederim gerçekten. Buraya gelenler bi el kaldırırsa, onlara bi çikolata almak isterim :D Son olarak sevgili okurlar. Yüzbinlerce yazar ve kitap var. Yüzbinlerce düşünce, yüzbinlerce inanış ve yüzbinlerce yaşantı... Biz okurlar olarak onları okuyalım ve sevdiklerimizi ayıralım kenara. Her ne kadar eleştirme hakkına sahip olsak da; ne bizler yargıcız ne onlar yaşıyor.. Esen kalın.
Kabil
KabilJosé Saramago · Kırmızı Kedi Yayınevi · 201811.2k okunma
··
911 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.