Gönderi

216 syf.
·
Not rated
·
Read in 8 days
Süreyya Ağaoğlu
Süreyya Ağaoğlu
Bir Ömür Böyle Geçti - Sessiz Gemiyi Beklerken
Bir Ömür Böyle Geçti - Sessiz Gemiyi Beklerken
Fikir insanlarını kendi kalemlerinden tanımak gerekir. Bu nedenle Türkiye'nin ilk kadın avukatı, kadın hakları savunucusu Süreyya Ağaoğlu kalemiyle şöyle demiştir: ''Ben de, bu sene artık yaşımın çok ilerlediğini, hadiseleri unutma ihtimali belirdiğini görüp, benden sonra gelenlere faydalı olur düşüncesi ile hatırlayabildiklerimi yazmaya başladım.'' O aslında yaşadığı dönem itibariyle Osmanlı İmparatorluğu'nun son zamanlarını, Kuva-yı Milliye'yi, Cumhuriyet'i anlatmayı hedeflemiştir fakat bir avukat olarak ben bu sayfalardan, kendisinin faydalı olmasını istediğinden daha fazla istifade ettim. 1903'te Azerbaycan'da dünyaya gelmiş, 5 kardeşin en büyüğü, çocukluğundan beri avukat olmak ister. Babası ünlü bir anayasa hukuku profesörü, aynı zamanda gazeteci ve siyasetçi. Yedi yaşında Türkiye'ye -İstanbul'a- gelir ve tahsil hayatı burada başlar. Son derece zeki, sosyal hatta biraz yaramaz bir öğrencidir. Kendi deyimiyle öğrencilik yıllarındaki yaramazlığını ruhunu kaplayan isyan hislerinin bir tezahürü olarak ifade etmektedir. Çünkü o yıllarda vatanın işgal altında olması ve siyasi meseleler yüzünden bir süre babasından uzakta kalması sebebiyle üzgündür. Buna rağmen kardeşi Tezer ile birlikte öyle bir ortamda dahi eğitim hayatlarına başarıyla devam etmişlerdir. (Kız kardeşi Tezer Taşkıran; ünlü felsefeci, eğitimci ve siyasetçidir. Mantık ile ilgili, Atatürk'ün de sonradan okuyup katkıda bulunduğu- bir kitabı bulunmaktadır. Bununla birlikte diğer kardeşleri Abdurrahman, Samet ve Gültekin Ağaoğlu: yine ülkenin önemli hukukçu, siyaset ve bilim insanlarıdır.) Liseyi bitirdiğinde ise, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesine öğrenci olarak kayıt olabilmek için üç kız arkadaşını ikna etmeye çalışıp başarmış ve Türkiye'nin ilk kadın hukukçuları olarak onlar için ayrı bir sınıf oluşturulmuştur. Fakülteyi bitirdikten sonra aile dostu olmaları sebebiyle pek çok misafirlikte Atatürk ve eşi Latife Hanım ile tanışmıştır. Atatürk ile olan anıları her Türk gencinin gıpta ettiği hatta kıskanacağı türden özel ve değerlidir, okurken duygulanmamak mümkün değil... Ayrıca Atatürk’ü anlatan dünya edebiyatındaki birçok eserde Süreyya Ağaoğlu’nun bizzat kendisine ve anılarına yer verilmiştir. Cumhuriyet öncesi ve sonrası dönemlerde de büyük ses getiren siyasi olayları araştırmak isteyenler için de bu eserin önemli bir antoloji niteliğinde olduğunu da söyleyebiliriz. Hayatı boyunca Türkiye'yi, Türk kadınının Cumhuriyet ile sahip olduğu hakları uluslararası kongrelerde, toplantılarda tanıtmaya çalışmış; dünya çapında önemli hukukçularla fikir alışverişlerinde bulunmuştur. Gidip gördüğü ülkelerdeki gözlemlerini, en genel anlamda çağdaş Türkiye'yi ilerletmek ve geliştirmek amacıyla kullanmıştır. Örneğin; gelişmiş ülkelerdeki adliyeleri, cezaevlerini gezmiş, duruşmaları izlemiş ve o dönem ülkemizde henüz bulunmayan çocuk mahkemelerini kurmak için büyük çaba göstermiştir. İstanbul Barosunu Uluslararası Barolar Birliğine kaydettirmiş ve burada uzun süre tek kadın yönetim kurulu üyesi olmuştur. İnsan hakları konusunda dönemin önemli davalarının duruşmalarında yurt dışından uzman hukukçuları gözlemci olarak davet etmiş ve görüşlerini dinlemiştir. Dünya barışı ve milletlerin eşitliği ile adaleti sağlamak için uluslararası kuruluşların ve sivil toplum örgütlerinin önemine değinmiştir. Kadın ve çocuk hakları konusunda yine birden fazla dernek ve vakıf kurmuş, kurulmasına destek olmuştur. Özellikle çocuklar ile ilgili olarak ne kadar duyarlı olduğunu kendisinin yazdığı şu cümlelerden anlaşılabilir: ''Başıboş, kimsesiz, kötü yola yönelmiş birçok çocuğu yetiştirip onları manen, maddeten kendilerine ve topluma yararlı insanlar yapmak bana olduğu gibi arkadaşlarıma da sınırsız bir haz ve sevgi vesilesi oluyordu.'' İnandığı amaç uğruna her daim fikirlerine saygı duyan ve ona destek olan güvenilir dostlara sahip olmak da büyük bir şanstır hukukçu için. Elbette ki Süreyya Ağaoğlu da yalnız değildi. Gezmeyi, yeni yerler ve kişiler keşfetmeyi çok severdi: ''Ben gittiğim yerlerden azami istifade etmek isteyen, her şeyi görmeyi, birçok şey öğrenmeyi arzulayan bir insanım.'' Öyle ki eser salt bir anı yazısı olmanın yanı sıra; Hindistan'dan Amerika'ya, Finlandiya'dan Afrika'ya gezip gördüğü her coğrafyayı sözcüklerle adeta resmetmesi anlamında bir gezi yazısıdır da. Hiç aklınızda olmayan ülkelerde, adını bile bilmediğiniz müze ve tarihi yerleri ölmeden önce gezip görülmesi gereken yerler listenize kaydetme ihtiyacı hissedebilirsiniz. Farklı milletler, kültürler, hukuk sistemleri ile ilgili merak uyandırabilir sizde de. Bana kalırsa; dünyanın neredeyse her yerini gezen bir kişinin izlenimlerini başka kişilere aktarması okuyan herkes için büyük şans... Kitapta beni en çok etkileyen ise; Süreyya Ağaoğlu'nun bir hukukçu gözüyle toplumsal olaylar üzerinden yapmış olduğu siyasi yorumlardır. Vasıflarla, kurumlarla hatta kendimizin de dahil olmak üzere pek çok milletle ilgili olan çok değerli eleştirileri bulunmakta. Hatta bir çoğuyla ilgili geleceğe atıf yapıp gerçekten de sonraki nesiller için bu eseri yazmış olduğunu ispatlamıştır. Aslında Süreyya Ağaoğlu siyaset ile hiç uğraşmak istememiş ancak babası ve kardeşi dolayısıyla hayatı boyunca istemeden ve daha sonra isteyerek hep siyasetin içinde yer almıştır. Hukuk fakültesine başladığımdan beri, şahsen en iyi siyasetçilerin daima kendini birçok anlamda yetiştirmiş hukukçulardan olabileceğini düşünmüşümdür. İşte ''İyi ki okudum'' dediğim bu eser bana bu düşüncemin doğru olduğunu somut bir şekilde göstermiştir. Kendi deyimiyle; nereden geldiğimizi ve nereye gidiyor olabileceğimizi anlattığı, yediden yetmişe herkesin -en çok da gençlerin- okuması gereken eşsiz bir eser. Ruhu şad olsun!
Bir Ömür Böyle Geçti - Sessiz Gemiyi Beklerken
Bir Ömür Böyle Geçti - Sessiz Gemiyi BeklerkenSüreyya Ağaoğlu · Yapı Kredi Yayınları · 202325 okunma
·
143 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.