Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Batılı Ekonomi Anlayışı
Ekonomi nedir? Ekonomi, ✓ Servetin üretiminin, yani iş ve iş tekniklerinin; ✓ Servetlerin tüketiminin, yani ihtiyaçların ve bunların tarihi gelişiminin; *Servetlerin dağılımının, yani sosyal ilişkilerin ve bu dağılımın doğurduğu eşitsizliklerin incelenmesidir. "Klasik" denilen kapitalist ekonominin ve Marksizmin ortak karakteri, ekonomiyi saf bir "pozitif" bilim olarak ileri sürmesidir. Onlara göre, ekonomi tabiat bilimleriyle aynı metodlara bağlıdır. Neticede, ekonomi, insanlar arasındaki iliş kileri eşyalar arasındaki ilişkiler sözkonusuymuş gibi ele alıp inceler. Klasik (yani kapitalist) "ekonomi bilimi'nin ve "bilimsel denilen "sosyalizm"in bu ortak inancı, gerçekte itiraf edilmemiş bir insan anlayışına dayanır. Klasik "ekonomi bilimi ne göre, sırf menfaatinden dolayı harekete geçen ve yalnızca üretici ve tüketici boyutuna indirgenen bir "homo ecomomicus" vardır. ☆"Bilimsel" denilen "Sosyalizm'e göre, insan kavramı da ha bir zengindir. Adam Smith veya Ricardo gibi, Karl Marks için de toplum, esas itibariyle bir çalışma düzenidir. Ne var ki Marks'a göre bu çalışma, kapitalist sistem yüzünden "yabancılaşmıştır. Çünkü bu sistemde işçi, bu çalışmanın asıl insani boyutlarından yoksun bırakılmaktadır. Yani bu çalışmanın gayesinin tesbiti, bu çalışmanın düzenlenişi ve bu çalışmanın meyvesinden yararlanma, ücretlinin zararına olarak, (ferdi ve kolektif) kapitalistin mülkiyeti ve imtiyazı haline gelirler. Tıpkı eski zamanlarda derebeyinin toprak işçisine veya efendinin kölesi aleyhine gelişmesi gibi. Fakat, iki bakış açısında da, servetlerin pay edilmesi farklı şekilde tasarlanmakla birlikte, servetin miktar yonun5den artan üretimi, "kendi kendine yetmesiyle kibirlenen hir adamın Faust'çu ve "Firavunvari" ihtirası olarak devam etmektedir. Bu adam, Allah karşısında bir bağımlılığı bulunduğu bilincinden yoksundur. Kendisininkinden yüksek bir iradeye boyun eğmek gereğini duymamaktadır. O'nun işaretlerinu/âyetlerini bulup çıkarmaya çalışma, O'nun çağrılarını duyma ve bunlara cevap verme ihtiyacı hissetmemektedir. Böyle gözükapalı bir insan anlayışından hareket eden Batı ekonomisi, (kapitalist veya "sosyalist") bütünü itibariyle, su öldürücü çelişkilere sürüklenmiştir. ☆ Ihtiyaçlar, düzensiz ve şiddetli bir şekilde, hızla çoğalmış ve sadece güçlenme ve büyüme isteğiyle yönlendirilen bir üretimin gereklerine göre ayarlanmıştır. İhtiyaçların miktar yönünden bu artışı, kaynakların gelişimiyle ters orantılı olarak ilerlemektedir, çünkü: ☆ Kaynaklar zıt bir kanuna, yani entropi kanununa boyun eğerler. Aynı kâr için üretimin gerekleri yüzünden yine düzensiz bir şekilde sömürülmüş ve saçıp savurulmuş olan bu kaynaklar, hammadde kaynaklarının tükenmesi ve tabiatin kirlenmesi yüzünden durmadan azalıyor. Aynı şekilde, şu iki hususta da ters yönde ve körü körüne bir gelişme gözleniyor: ☆ Teknikler: Hakimiyet ihtirası ve büyüme hırsının itmesiyle, teknikler bizi, silahlarımızla, yeryüzündeki her türlü hayat izini silebilecek imkânlarla donattılar. İşte bu güce "gelişme" adını verdiler, yaratma gücü olmaktan çok yok etme gücü olarak görünmesine rağmen... çünkü, ☆ Eşitsizlikler: Uleşimdeki eşitsizlik habire artıyor. Özelliklede sanayileşmiş ülkelerle diğerleri arasındaki eşitsizlik... Çünkü milletlerarası bir iş bölümü, "Üçüncü Dünya"nın insan ve madde kaynaklarını yağmalamaya, hammaddeler ile mamul maddeler arasında gitgide artan ve eşit olmayan bir değiş tokusa, tuzu kuruların artık yapmak istemedikleri işlerde çalışmak üzere, en yoksul kesimlerin göç etmelerine, sömürüye, baskıya ve dünyanın dörtte üçünü açlığa sevket- mektedir.
Sayfa 160 - PınarKitabı okudu
·
47 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.