Evreni anlama çabamızda aşamadığımız bir engel var. Einstein'ın uzay
zaman yaklaşımıyla kuantum mekaniği hala iki birbirinden uzak kamp
olarak karşımızda duruyor. Yıllardır çözülemeyen bu problem, Einstein'ı
da çok rahatsız etmişti hatta "ürkütmüştü". Peki insanlık tarihindeki en zeki insanlardan biri olan Albert Einstein, neden bu problemden ürkmek
veya uzak durmaya çalışmak yerine bunu çözmeye çalışmamıştı? Eins
tein elbette bu problemi çözmeye çalıştı fakat 20. yüzytlın başlarındald
fizik bilgimiz sınırlıydı ve elinde bu problemin çözümü için hipotez üret
meye yetecek argüman yoktu.
Modem fiziğe göre evrende dört temel kuvvet olduğunu biliyoruz:
Elektromanyetik kuvvet. kütle çekimi kuvveti, güçlü nükleer kuvvet ve
zayıf nükleer kuvvet. Einstein ise o dönemdeki bilgiyle sadece elektro·
manyetik kuvvetin ve kütle çekimi kuvvetinin varlığından haberdardı.
Bilmediği nükleer kuvvetler, kuantum mekaniği için anahtar role sahip
kuvvetlerdi. Dolayısıyla ciddi bir bilim insanı olarak anlayamadığı bir im·
nuda iddialarda bulunmak yerine kenara çekilmeyi tercih etti ve bu ko
nunun onu huzursuz ettiğini belirtmekle yetindi.
Einstein huzursuz olmakta haklıydı. Zira aradan yaklaşık 120 yıl geç
mesine rağmen hala kuantum mekaniğine dair anlam veremediğimiz
pek çok şey var. Dolanıklık ve süperpozisyon gibi fenomenlerin var olduğunu biliyoruz hatta bunları kullanan bilgisayarlar yapıyoruz fakat nasıl
gerçekleştiklerini mevcut bilgimizle açıklayamıyoruz. Bu durum tıpkı
Einstein'ı ettiği gibi bizi de huzursuz ediyor. Dolayısıyla evrenin dokusu
ve onu oluşturan parçacıklar arasındaki ilişldyi doğru bir şekilde kurma·
mızı sağlayacak bu "Her şeyin teorisi" için bilim dünyası yıllardır humma·
lı bir çalışma içinde. Bazı aday teoriler var fakat görünen o ki çözüme ulaş·
mak için mevcut yaklaşımımızı değiştirmemiz gerekebilir. Bu bağlamda
Einstein'ın yanılmış olabileceği olasılığını dikkate almak aslında oldukça
iyi bir başlangıç