#spoiler
Her yeni doğan günü ilk kez yaşıyormuşçasına yaşamayı, hiçbir şeyden korkmamayı, her zaman her yaşta meraklı olmayı soru sormayı , hayatı ve insanları tüm olanca çirkinliğiyle kabullenip sevmeyi öğreniyoruz Zorba'dan.
Bir yanda hayatını okumaya adamış (ona kazancakis diyelim) ve hayatı bu şekilde öğrenen kazancakis ile diğer tarafı okuduğu tek kitap Denizci Simbad olup hayatı doya doya yaşayan Zorba'nın bambaşka yaşamlar sürmelerine rağmen pek çok konuda hem fikir olmaları bizi şaşırtıyor. Onları birbirinden ayıran en önemli özellik ise Zorba'nın hayatın hazlarını doyasıya yaşamak gerektiğini savunurken Kazancakis'in bedensel tüm zevklerden uzaklaştıkça ruha yoğunlaşmayı amaç edinmesi.
Bu iki insanın aylarca sürecek olan birlikte yaşamında aşktan , Tanrıya; hayatın anlamından kadının gizine kadar sayısız konu hakkında tartışmalarını okuyoruz.
Kitabı uzun süredir okumayı planlıyordum. Kitapta hiç beklemediğim şekilde "kadın " teması çok fazla işleniyor. Zorba 'nın kadına olan düşkünlüğü her yerde kendini belli ediyor.
Zorba benim yaşam felsefemin birkaç kat üstünde bir farkındalığa ve bunu uygulamaya sahip. Onu bir rehber gibi gördüm okudukça ve şimdi de benim için unutulmaz bir karakter olarak kalıcak. Her şeyiyle hayatı kabullenişi , altmış beşine gelmiş olmasına rağmen hala da bir karıncanın bile gizini öğrenmeye çalışması, küçük hazlarla mutlu olması ve dünya gerçek anlamıyla savaşta olsa dahi bunu umursamayıp yaşamaya devam etmesi onda en sevdiğim birkaç özellik.
Kitapta dul bir kadının tüm köy tarafından vahşice öldürüldüğü kısımda midem bulandı. Ve bir kez daha insanların ne derece aptal olabileceğini ne derece aşağılık olabileceklerini anladım.
Kitabın bitmesi dostlarımdan ayrılmama neden oldu. Nedense Zorba'nın ölümü beni hiç üzmedi sonuçta o şimdi "Hiç bir şey ummuyor, hiçbir şeyden korkmuyor ve özgür."