Ali Teoman’ın büyük ihtimalle Konstantiniyye üçlemesinin ikinci kitabı Karadelik Güncesi’ni yazarken yazdığı ve bu yüzden bazı kısımların benzer olduğu, her zamanki gibi nevi şahsına münhasır bir novelladır. Ali Teoman’ın üslubu, beslendiği kaynaklar ve bunları harmanlandığı ortamlar ve karakterler beni kendisine en çok çeken unsurlar. Bu kitapta da üslup konusunda yine her zamanki kendine has ve akıcı üslubu hiç güç kaybetmeden kendine yer buluyor. Bu kitaptaki üslubunun kendine haslığının yanı sıra, aynı zamanda farklı eserleri çağrıştıran bir yanı da mevcut. Kitabı okurken sanki Ağır Roman’ı Holden Caulfield’tan okuyorsunuz gibi bir hava oluşuyor. Gerek üslubu gerek işlenişi neticesinde Ağır Roman havasının bu kadar hissedildiği bir kitabı The Catcher İn the Rye’a benzetebilmek de Ali Teoman’ın yeteneğini ortaya koyuyor. Okulda ve hayatta dikiş tutturamayan Holden’ın kirişi kırıp ona göre takılmasını izlediğimiz bir hava yakalayan bu kitaptaki gidişat 11. sayfadaki hikayenin dümeninin kırıldığı yerden itibaren belli oluyor. Gerçek ile gerçeküstünün aynı anda varolduğu, abartı ile sadeliğin bir arada buluştuğu bu kitapta rasyonel gidişata uymayan kısımlar hiç rahatsız etmiyor. Üslubun ve işlenişin böylesine güzel olmasından kaynaklandığını düşündüğüm bu durum karşısında, başka yazarlar tarafından yapılsa amatörlük ve çiğlik olarak addedilecek bu durumlar Ali Teoman’da kurgulanan evrenin gerçekliği olarak kendine yer ediniyor. Zaten bir yazarın kalitesi, eğer kitap bir yolculuk olarak kabul edilirse, yolculuk sonu varılan yer değil yolculuğun kendisinin zevk vermesinden, yolculuk boyunca hissedilenler ve anlaşılanlardan belli oluyor. Ali Teoman'da yolculuğun kendisini güzel kılan yazarlardan. Kesinlikle okuma tavsiyeli bir eser :)

Bir Garip Cindi ZümrüdüankaAli Teoman · Yapı Kredi Yayınları · 2013179 okunma

·

101 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Kasketli