Gönderi

302 syf.
·
Puan vermedi
·
10 saatte okudu
Hayat dersi niteliğinde bir kitap arayanlara duyrulur...
Geç yaşımda okumuş olsam da okuduğum andan itibaren hayata bambaşka bakıyorum. Bambaşka bakmamın sebebini sizlere açıklayamam, zira bu sebebi insanların kendileri bulması gerekiyor diye düşünüyorum. Momo'nun ve hatta Küçük Prens'in hedefi de budur zaten. Ama size bir ipucu vereyim: Kessiopeia'nın kabuğunda beliren "Yol benim içimde!" cümlesini iyi düşünün. Sonra bunu, Küçük Prens'te geçen şu cümle ile harmanlayın: "Gerçeğin mayası gözle görülmez". Bu iki cümleyi beraber benimseyebilirseniz, ortaya çıkacak yepyeni insana hayranlıkla bakacaksınız. Şimdi kitap hakkında konuşmaya başlayabiliriz. Bu inceleme şahsımın kitaptan alabildiği alt metindir. Kitap evrensel bir alt metne sahip olduğu için alınan mesajlar okurdan okura değişecektir. Kitap muazzam bir sistem eleştirisi barındırır. Ama bu eleştirinin sadece kapitalist sisteme olduğunu zannetmeyin. Dünyadaki tüm ideolojilerin arzuladığı bütün sistemlere bir eleştiridir bu. İlkçağdaki köleci sisteme, Ortaçağdaki feodal sisteme, şimdiki burjuva sistemine; hayallerdeki sosyalist sisteme, nasyonal sosyalist sisteme, faşist sisteme... Hepsine beraber eleştiri içerir. Peki biz bunu nereden çıkartıyoruz? Eleştiriye dayanak noktası olarak "zaman" gibi kavramın seçilmesinden çıkartıyoruz. Hatırlayalım, insanı çalışmaya iten bütün ideolojilerde "zamanını boşa geçirme" gibi bir slogan vardır. Bu slogan her ne kadar kapitalist sistemde ön plana çıkmış olsa da hemen hemen bütün uygulanmış sistemlerde de mevcuttur. Köleci sistemde kölelerin, feodal sistemde serflerin, burjuva sisteminde de işçilerin beyinlerine kazınmıştır bu slogan, "ne kadar emek harcarsanız, o kadar iyiliğinize çalışmış olursunuz" denilerek. Bu, 1848 devrimi'nden sonra da böyleydi, SSCB döneminde de böyleydi. Evet, çalışma saatleri düşürülmüştür fakat emek harcama zorunluluğu ortadan kaldırılmamıştır. Bir insana, başka bir insan -onun iradesi dışında- külfet yüklüyorsa "zorunlu olarak" emek harcama kavramı ortaya çıkar. "İnsanın iyiliği ve mutluluğu için" ortaya çıkan bütün ideolojilerde de bu külfet insanlara yüklenir. Bu yüzden duman adamlar, kapitalistleri çağrıştırsa da aslında insanlara külfet yükleyen bütün sistemlerin mümessilidirler. Sistem koyucuların, sistemi yok etmek isteyenlere karşı aldığı tedbirlere bakılacak olursa; günümüz kapitalistlerinin yaptıklarının aynısını görürüz. Mesela, insana çok küçük bir "yükselme" umudu verirler ve bunun da çok çalışmaktan geçtiğini iddia ederler. İnsanların hepsi, bu küçücük yükselme umuduna sarılırlar, ama yerinde saydıklarını bilmezler. Bu sırada, harcadıkları emekten kapitalistler parayı götürmüşlerdir ve sistemleri sorunsuz bir şekilde çalışmaya devam ediyordur. Oysa benliklerinden bir anlık kurtulsalar ve dışarıdan benliklerine baksalar, ne kadar komik görüneceklerinin ve insanlıktan ne denli çıktıklarının farkında olacaklar. Ama bunu yapmak yerine, o küçücük umuda sarılmaya devam ederler. Onlarda bu farkındalığı oluşturacak imkânlar sınırlıdır: Çocuklarının mutsuzluğu, eşlerinin "bana hiç zaman ayırmıyorsun" şeklindeki serzenişleri, bir otobüse işe yetişmek için koşarken çarptığı insana dilemediği özür... Bunların sebepleri üzerine sağlıklı bir şekilde kafa yorsa, kendinden ne denli uzaklaştığını, adeta bir makineye dönüştüğünü, diğer insanların benlikleri için o umuttan daha önemsiz hâle geldiğini dehşetle fark edeceklerdir. Ama sistem bu farkındalık hâlini insanlardan uzak tutmak için elinden gelen her şeyi yapmaktadır: Farklı ses çıkaranları yok etmekte, insanları bir nesneye bağımlı hâle getirmekte, çocukların ileride sisteme uyum sağlamaları için onları saçma bir eğitim sistemine maruz bırakmaktadır... İşte Momo, insanlara tekrar "insan olun" çağrısının bir kitabıdır, bu farkındalığı yaratma amacı taşımaktadır. Şimdiden keyifli okumalar :)
Momo
MomoMichael Ende · Kabalcı Yayınevi · 201366,6bin okunma
·
57 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.