Gönderi

160 syf.
·
Not rated
Ömer İzgeç eseri nasıl anlatılır bilemiyorum. Kendine has bir tarzı var yazarın. Tıpkı çizdiği resimler gibi, biraz gotik, biraz masal, biraz fantastik ve bolca düşündürücü.  Yazarın ilk okuduğum eseri bir öykü kitabıydı. İkisinde de ortak hissim, "yazar bize her şeyi anlatmıyor". Okuru olarak sonları hep merak ediyorum. Bir de bu kitapta şunu hissettim. Karakterlerden ressam olanın beyaza tahammülü olmaması, resimlerinde boş alan bırakmamasını, İzgeç kelimeleriyle yapmış sanki.  Fevkalbeşer Sair Bey ve Suskunluğu'nu kısaca anlatmaya çalışayım.  Kitap üç farklı zamanda geçiyor. Birincisi Osmanlıda, 4. Murat döneminde. Bir Celladın ardına düşüp, ejderhalı bir kolyenin bizi gizli bir tarikata götürmesini izliyoruz.  İkinci zaman şimdide, bir yazar/ressamın tarikatlar hakkında bir eser yazmasını, yazmaya çalışmasını okuyoruz. Aslında bu kısmı, kendi içinde iki farklı zamana ayrılıyor desem yanılmış olmam.  Üçüncü ve sonuncu zamanda ise bir dedektifin, çözümlemeye çalıştığı davada yolunun aynı tarikata çıktığına tanık oluyoruz.  Oldukça karmaşık olaylar anlayacağınız. Hatta Cellat ile Seyit Beyin tanıştığı sahneyi dönüp bir daha okudum. Nedeni şuydu, ama burada bir spoiler uyarısı vereyim, kitabı okuyacaksanız lütfen yorumun devamını okuyup aklınızı karıştırmayın.  Evet uyarımı yaptığıma göre söyleyebilirim. Kitabın adında Fevkalbeşer ile Sair Bey arasında virgül olmamasına takıldım. Sair beyin Aynalı Odada eriştiği makam ile tayy-ı zaman, tayy-ı mekan yapıp çok eskilere gittiğini düşündüm. O zamanlarda Seyit ismini almış olabilir mi acaba? Yoksa ben çok mu kuruyorum? Neyse efendim bir kitabın daha sonuna gelmiş bulunuyoruz. Yeni güzelliklerde görüşmek üzere, hoşça bakın zatınıza.
Fevkalbeşer Sair Bey ve Suskunluğu
Fevkalbeşer Sair Bey ve SuskunluğuÖmer İzgeç · İthaki Yayınları · 202363 okunma
·
70 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.