Ömür arefesindeki bir tanıklıktı bizimkisi. İnsan küçük yaşlardan itibaren etrafını tanımak ve bilmek arzusu ile çıktığı bir yolda, içindeki çocuğu anlamlandırabilme çabası ile hep bir örnek arar. Bu örnek ki; huy, ahlak,bilgi ve insani birçok konuda hayranlık duygusu ile beslenir. İşte bu noktada yüzlerce özelliklerini sayabileceğimiz, örnek kişiliğiyle tüm insanlığa rehber olan Efendimiz s.a.v. karşımıza çıkmaktadır. Müslüman bir coğrafyada doğmuş olmanın bereketiyle küçük yaşlarda duymaya başladığımız ismiyle kazınmıştır hep zihnimize Muhammed’ül Emin (s.a.v). Lakin hepimiz duymanın vermiş olduğu doygunlukla okul kitaplarının belirlediği noktada bildiğimizi sanırız. Tam da böyle düşünceler içerisinde; bir cümle ile tanışmıştım ; “Sevmek ancak bilmekle olur, insan aslında ne kadar çok bilirse o kadar sever.” O zaman bir kendine gelmişlik yaşıyordum, seviyorum diyordum fakat ne kadar bir bilgiye sahiptimi sorguluyordum.Böyle bir tanıklılık neye yetebilirdi derken eser arayışına giriyor insan ; işte bu eserde tanımak isteyenler için başlıca bir yer tutuyor. Küçük yaşta çeşitli acılarla sınanıp, güzel özelliklerle bezenip, olaylara ,insanlara ve tutumlara karşı ne olursa olsun merhametiyle yaklaşabilmenin güzelliğini , enlerin en güzel; evladını, akrabasını, dostunu, eşini, babasını, insanını, kulunu gibi özellikleri O’nu okuyarak anlayabiliyoruz. Hayat böylece biraz daha katlanılabilir acılar ise biraz daha hafif bir hal alıyor. Okudukça hayretimin, hayranlığımın, isteklerimin hedeflerinin baş mimarının Efendimiz (s.a.v) olduğunu anladığımda başladığım serüven umarım okumak isteyenlere bir tavsiye olsun. Bildiğimizi düşünsekte kendimizi bilmekten aciz olduğumuz şu dünyada böyle güzelliklere muhtaç gönüllerimiz. Ne anlatsak yeterli gelmeyecek bir hal bu, bu mümkün mü demeyin, okuyunca daha fazla mübalağa etmeliyiz diyecek bana hak vereceksiniz. Şimdiden keyifli, istifadeli okumalar dilerim..✿