Aşkın trajik yönünün bir başka kaynağı vardır. Bu da, birbirimizi sürekli arzulamamıza, geçici olmaya mahkum tamamlanma hasretine yol açan, kadın ve erkek olarak yaratılmış olduğumuz gerçeğidir. Bu, neşe ve düş kırıklığının, esriklik ve umutsuzluğun diğer bir kaynağıdır.
Günümüzde aşk ve iradeyle ilgili sorunları tümüyle ortaya çıkarmaz mı?” diye sormak isterim.
Godot’yu Beklerken'de canlı bir biçimde resmedilen çelişkiyi ele alalım.
Didi “gidelim” der ve oyunun sahne talimatları, “kıpırdamazlar” diye belirtir. Çağdaş insanın irade sorununu, önemli eylemlerde bulunamamasını daha iyi anlatan bir
parça yoktur. Godot’yu beklerler: Fakat bu beklemede beklenti vardır; beklemenin kendisi umudu ve inancı ima eder ve birlikte beklerler. Ya da Kim Korkar Virginia Woolf’tan? ’daki evli çiftlerin kıyasıya kavgalarında aşkı bağnazca inkar edişlerini alalım. İçimdeki aşk ve şefkatle
yüzleşememenin bu sunumu, çağdaş insanın aşk sorunun ne olduğunu, araştırma yığınlarından çok daha canlı ve ikna edici bir biçimde gösterir.