Gönderi

383 syf.
10/10 puan verdi
Öncelikle Enel Hak'ın tanımından başlamak gerekirse; Allah (Hakk)-İnsan-Doğa üçlüsünün; varoluş çemberinin ikinci yarısını oluşturan kavs-i uruc’ta aslına dönmek için yanıp tutuşan insanda somutlanması, dünyalaşması bağlamında Hallac-ı Mansur’un, kendini aşarak Hakk’a ulaştığını ve Hakk’ın kendisinde tecelli ettiğini kanıtlamak için söylediği, "Ben Hakk'ta, Hakk da bendedir.'' anlamındaki ünlü sözüdür. 26 Mart 922 yılında Bağdat’ta idam edilen şehit-mistik Hallac-ı Mansur, sonra gelen sûfi kuşaklar için bağlanma kaynağı olmuştur: Allah aşkının sonuçlarını ve Allah'a boyun eğişin sır anlamını, yaşam deneyimi durumuna getirmiş ve bu sır içinde yaşamayı ve uğruna ölmeyi amaç edinmiştir. Ortodoks dünyanın bu baş zındığı(!) yasaklı kültürler açısından, acı çekmenin örnek kimliği olarak öne çıkmıştır. Alevilikte yeri çok özeldir. Şahsından çok batni anlamı ve felsefesi noktasında ceme duranların kılavuzu niteliğindedir. Alevilikte Dâr, Hallac-ı Mansur’un asıldığı direk anlamında darağacıdır; Yol’la ilgili törenlerin yapıldığı meydan ya da meydan odasının orta yeri; Dâr-ı Mansur adını alır. Dâr ya da Dâr-ı Mansur, Enel Hak diyen Hallac-ı Mansur’un anısına, Yol’a bağlanmanın ve Yol uğruna canını feda etmenin bir simgesi olarak algılanır. Bir hizmetin konusu olan ya da bir hizmeti yerine getirmek isteyen her can, önce buraya gelir, ayaklarını mühürler, kollarını göğüste çapraz tutar, başını hafif sağa kesik biçimde öne eğer ve teslim olur. Bu duruş, Dâr’ı Mansur olarak adlandırılır. Diğer dâr pirlerine gelince, bunlar; Yol’u için sırtından bıçaklanarak öldürülen ve yüzüstü yere kapanma duruşuyla temsil edilen Fazlullah Hurûfi ile derisi yüzülerek öldürülen ve dizüstü duruşuyla temsil edilen Seyyid Nesimi, Yol’u için Kerbelâ’da canını veren ve ayak mühürleme duruşuyla temsil edilen Hz. Hüseyin’dir. 26 Mart 922 yılında idam cezası infaz edilen Hallac'ın bu eserinin kısa ve net bir şekilde anlaşılması için idam gerekçesine bakmak yeterli olacaktır. Gerekçe, mucizeler göstermek, Tanrı’nın gücünü ele geçirip kötü amaçla kullanmak, Tanrı ile insan arasında aşk bağlantısı kurulabileceğini öne sürmesiydi. Hallac’ın elleri ayakları kesilmiş, darağacına çekilmiştir. Ardından boynu vurulmuş ve vücudu yakılarak külleri Dicle Nehri’ne savrulmuştur. Yaşamı boyunca söylemi davranışlarıyla bu sonun hazırlığını yapmıştı Hallac: Öldürün beni ey sadık dostlarım; çünkü öldürülmemdedir benim hayatım, diye haykırmıyor muydu? İşte âşk haliyle serden geçmenin anlatımıdır bu. İdam gerekçesi, gerekçemizdir. Yâ hû.
Ene'l Hak
Ene'l HakHallac-ı Mansur · Gece Kitaplığı Yayınları · 201687 okunma
·
123 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.