Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

şubat - 17. bölüm
samim akça: isaac christin novak'ın kim biliyor musun? arif komiser: bilmiyorum, kimmiş? samim akça: al tahra diye bir yer duydun mu hiç? peki bağdat diye bir yer duydun mu? al tahra, bağdat yakınında küçük bir kasaba. adem babamızla havva annemiz hani elmayı yediler falan, o hikayeyi de hatırlıyorsundur herhalde. neyse, o elmayı yiyip dünyaya sürgüne gönderildiklerinde ilk geldikleri yer bu altahra'ydı. altahra ül-cem, yani- arif komiser: cennet bahçesi mi demek? samim akça: saçmalama komiser, zaten cennetten kovulmuşlardı ne cennet bahçesi? altahra ül-cem sonsuz uyku demektir. yani dünyaya düştüler ve hakikatle ilişkileri kesildi ve aslında sonsuz bir uykuya daldılar, gibi. --- samim akça (2): adem babamız orada ilk bilinen evi yaptı, kam ağacı diye bir ağacın kütüklerini kullanarak. adem babamızın evi yaparken o ağacı seçmesi tesadüfi değildi. kam ağacı normal şartlarda asla ölmez. bir durum hariç; yanına kendisinden daha uzun bir ağaç ya da bina ya da onun gibi bir şey dikilirse onu geçmek için hızla uzamaya çalışır. ve geçemeyince gücü tükenir ve ölür. şubat: hırsından ölen bir ağaç yani, kam ağacı? --- samim akça: bu yüzden gerçek imparatorların tahtları hep kam ağacından yapılmıştır. hükümdarlığın ölümsüzlüğünü fakat hükümdarın sonuçta bir insan olduğunu vurgulamak için. büyük iskender'in tahtı da kam ağacındandı, hayatı boyunca onu hep yanında taşıdı. hindistan seferine de götürdü, iskenderiye'de de ona oturdu. kartacalı hannibal'ın da, aslan yürekli richard'ın da kılıçlarının kabzaları hep kam ağacındandı. hitler'in dolma kalemi, pers imparatoru mukavkas’ın yatağı... hepsi kam ağacındandı. napolyon'un büyük mısır seferine çıkarken tek bir amacı vardı. arif komiser: durun tahmin edeyim, kam ağacı? samim akça: hayır, isaac christin novak'ın çalışma notlarını ele geçirmek. novak, macar asıllı bir kimyagerdir. ona simyager diyerek aşağılamaya çalıştırlar ama o gerçek bir kimyagerdi. maddenin içi ile ilgilenirdi. içiyle diyorum bak, bu mühim. 15. yüzyılda yaşadı. ölümsüzlük ile ilgili bir kitap yazdı ve sonra onu yaktılar. arif komiser: berbat bir ölümmüş. --- samim akça (2): novak ölmedi. öldü sanıp bıraktılar. kıbrıs üzerinden orta doğuya kaçtı, bağdat yakınlarına. şubat: altahra ül-cem'e? samim akça (2): burada hayatı boyunca duyduğu ama bir kez bile görmediği kam ağaçlarını buldu. hem de düşündüğünün on kat fazlasını. novak gibi urban da macardı. şubat: urban istanbul'un fethi sırasında top ustasıydı, aziz bey anlatmıştı. samim akça (2): peki sana şunu da sordu mu hiç madenci? fetih sırasında kullanılan ve surların yıkılmasını sağlayan 14 tane büyük toptan şu anda eser yoktur, niye? --- arif komiser: çünkü o bombalar sanıldığı gibi demirden dökülmedi. samim akça: bravo! urban'ın ustası novak'tı. bağdat'ta kam ağaçlarıyla ilgilendikten sonra urban'la yazışmaya başladılar. ona ağaçları anlatmaya başladı çünkü kendisini yakan kiliseden nefret ediyordu, istanbul'un düşmesini istiyordu. urban ustasının mektuplarını okuyunca tonlarca kam ağacı getirtti ve topları yaptı. arif komiser: fetihten sonra da hepsini yaktılar. samim akça: urban'ı da bir daha istanbul dışına bırakmadılar. hep istanbul'da kaldı, hep. arif komiser: peki novak n'oldu? samim akça: son gördüğümde bel ağrılarından yakınıyordu. kemikler... kemiklerle ilgili birtakım komplikasyonlar oluşuyor. bunu tam olarak çözemiyoruz. çünkü kemikte canlı doku bulunmaz. arif komiser: novak diyorum, novak. n'oldu? samim akça: müslüman oldu. --- samim akça (2): daha doğrusu müslüman olmuş gibi yaptı. novak'ın fatih'in topçusunun ustası olduğu haberi çevreye hemen yayıldı. bu da novak'a bir çeşit dokunulmazlık sağladı. ama buna rağmen kam ağaçlarına bu kadar kafayı takması, ağaçların bulunduğu arazileri satın alıp ağaçları tek tek kestirmeye başlaması bir süre sonra inanları rahatsız etti. o da durumu idare etmek için müslüman olduğunu ilan etti. ama o da yetmedi. canını kurtardı evet ama onu sürdüler. şubat: mısır'a mı? samim akça (2): ağaçlara ne yaptığını sormayacak mısın? şubat: ağaçlara n'aptı? --- samim akça: hepsini yedi. ağaç yemek bildiğin gibi bir şey değildir. bütün ağacı olduğu gibi yiyemezsin. 25 metrelik ağaçtan yaklaşık 22 gram öz çıkar. ağacın özü, bilir misin? arif komiser: çam balı gibi mi? samim akça: hiçbir şeyden haberin yok değil mi? kainatın sırlarıyla ilgili hiçbir şeyden anlamıyorsun. arif komiser: karşıma oturmuş fatih'in topçusunun ustası bağdat yakınlarında yüzlerce ağaç yedi diyorsun. bunun nesini anlayayım ulan ben? samim akça: bunu anlasaydın zaten bana bağırmaya cüret edemezdin. komiser: otur yerine! samim akça: özür dilerim. arif komiser: sonra? samim akça: sonra ne? arif komiser: novak n'oldu? samim akça: kam ağacının özünün etkisi ile hızla gençleşmeye başladı. yanıklardan dolayı çektiği acılar tamamen dindi fakat yanık yaraları asla geçmedi. arif komiser: şubat'ınki gibi? samim akça: biraz daha güneye indi, beyrut yakınlarına. orada müslüman olduğunu söylemedi. çünkü zaten hristiyan-arap nüfusu oldukça fazlaydı, kimliğini de gizliyordu zaten. fakat aklı hep ağaçlardaydı çünkü formülünde hâlâ bir eksik vardı. arif komiser: neymiş o? samim akça: bunu söyleyemem, o kadar da değil. fakat kendisini yakanlara karşı duyduğu kin bitecek gibi değildi. dönemin fransa kralına bir mektup yazdı, durumu anlattı. ona ölümsüzlüğü vaat etti ama çok cüretkârdı. karşılığında kilisenin tamamen ortadan kaldırılmasını istiyordu. --- şubat: sonra? samim akça (2): sonra, fransa kralı onu yakalatmak için ajanlarını gönderdi. son anda kaçıp kurtuldu. sırra kadem bastı. kaçarken yanında kam ağacının tohumlarından da götürdüğü biliniyor. --- arif komiser: tüm bu anlattıklarınız sizi tutuklamam için yeterli değil, samim bey. samim akça: belki bu işine yarar. arif komiser: neymiş bu? samim akça: adolf hitler'in dolma kalemi, kam ağacından. arif komiser: niye inanayım sana? samim akça: hitler'in nasıl öldüğünü hatırlıyor musun? arif komiser: evet, intihar etti. sonra da cesedini yaktılar. samim akça: peki adolf çam ağacına ulaştıysa novak gibi, o da yaşıyor olabilir mi? bu kalemi yakmak ister misin? belki o zaman inanırsın bana.
·
47 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.