Gönderi

Çürümüş
çürümüş çürümemiş bütün tahtaları kim yakar yerli yersiz kim bakar dolunaya durmadan kim kullanır siyasal partiler yelpazesini yaz sıcağında kimin sağında karaciğeri solunda yüreği var kimdir eskimolarla üşüyüp zencilerle terleyen kim ha havuza girildiğinde su sıcaktı daha eskiden çok eskiden bir eski kaplıcada sandalyeleri yaz boyu bahçede unutulmuş kurnaları kara palmiyeleri cılız bir kaplıca şöyle avuç içi kadar bornozları kirli garsonları yalnız herkesi bir ücret olarak belirleyen tarifesiyle oda kapılarının arkasında sorulan nedir kimdir umutlandıran kişiyi kimin hakkı var buna belki iri bir çakıltaşı bahçede iyi yürekli bir yaşlının düşünden arta kalan şimdi caddelerdeyiz ya da alanlarda çoluk çocukmuş arkadaşmış masanın üstünde zeytin çekirdeği dolu bir tabak yanında sıkılmış bir limon görkemli bir taze yarım ekmek gittiğin her yere taşıdın bunları şimdi kim ne yapacak ha bütün hüznün elinde kaldı devredemedin paylaşamadın bile otobüs yolcularıyla bütün tahtaları yaktım çürümüş çürümemiş kokusu iyiydi gümüş kolyeleri aydınlattı ışığı ne güzel ışıktı ama kimse görmedi bir insanın böyle öldüğünü biri bir dağda kendi öldüğünden bu yana
22 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.