Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

401 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
59 günde okudu
''...ruhuna kendi öz benliğinden şahitlik etti. Ölmek ile bu şekil yaşamanın neden bu denli yakın ve kolay olduğunu anladı. Azıcık ile yaşıyor o azıcık kesilince de arada büyük fark olmaksızın ölüyordu.'' Azizin gölgesi miydim bu romanda yoksa ta kendisi mi ? Kimdim ki okurken ayna karşısında idim. Veyahut insan kendisine ayna olan insanların karşısına geçtiğinde de kendini izlerdi ve muhakkak öyle olmuştu ki karşımda duran ayna değil Azizdi. Elbette ona bakarken kendi içime bakıyordum. Kendimi izlerken bende birçok benliğe bürünüyordum. Buluşmak da rast gelmek de, aramak da, kalbine dönmek de buydu. Hayatın mucizesi, esrarı, yazgısı, kaderi, çilesi ve teri buydu. Kim neyi arıyorsa onun tuzağına da yem oluyordu. Günün birin de Aziz içinde bir göz açıp kapama süresince geçen hayatının içerisinde bir aile yemeğinde farkında olmadığını acı bir yüzleşme ile gördü. Azizin babası yılın bazı zamanlarında susma orucuna bürünür evde herkes ona eşlik etmek zorunda kalırdı. Ağabeyi adem ile aralarında bir araya gelemeyecekleri farklılıklar olsa da içlerinden o çocukluğun neşesini yaşamak gelince tüm o heyecanı, çocukluğu ve ilk defa bir araya gelmenin o tadını annelerinin buna müsaade etmemesi ile başlamadan son bulurdu. Annesi evi sessizliğe bırakırdı; susma orucuna. Aziz de böyle anların çok yaşandığı evde kendini tek konuştuğu kedisine açardı. Bir ses bulmaktı niyeti... Ailesi ile arasındaki bağ bir akşam yemeğinde koptu Azizin, aslında öncesinde bir bağ var mıydı onu da bilmiyordu Aziz. Farkında olmadığı kendisinin farkına vardığı, kendi diye bir varlığın olduğunu o sofrada ezilerek/ ufalanarak öğrendi. Bir hayatı olduğunu bilmiyordu. Hayatı için ne yapması gerektiğini bilmiyor, hayat zaten onu yaptı zannediyordu. Bu zannetmelerin içerisindeyken Azizin yolu Baba ile kesişir, iyi ki de kesişir ve birlikte görülen benlikleri, kendini bilmeyi, insan olmayı, varlığı, yokluğu, yaşamı, ölümü...sorgulamak ve bulmak biz okurların okumasına bırakılır. Şule Gürbüz öyle bir varlığa sahip ki, her çiçekten bir koku geliyor okurken. Psikolojik betimlemeleri, felsefi yaklaşımı, tasavvufun vuruculuğu... Aradığım tüm anlatımları bu yazarda buldum. Son olarak, Azizin benliklerini keşfettiği bu yolda ne olmak istediğini, nereye varacağını ikinci ciltte göreceğim. Zaten İnsan ne değilse o olmak ister, nasıl değilse öyle olmak... Kendisini kendine hikaye etmek ister. Kendisini kendine hikâye etmek isteyen; rûhuma. Ama doğrusu şu ki yahu bir de ben varım, bir de bana bakın, asıl ben varım. Bir de ben varım. ''Şans zaten insanın hep kendi kendineyken bir çala gördüğü ve var zannettiği, onun da varım dediği ama ele karışınca gaib olan bir şeydi.'' "İçinin sessizliği senin servetindir, onu kaybetme de neyi kaybedersen kaybet, zaten başka kayıp da yoktur, hadi bakalım," ''Sen kendini o saymadan evvel yok sayarak gerçek varlığa ereceksin, sana bir şey yapamayacaklar, yalnızlığa öyle alışacaksın ki tek bırakılmak sana dokunmayacak ve güzel haberi veriyorum, eğer sona iyi gelirsen onları bir daha görmeyecek, iniltilerini duymayacaksın."
Kıyamet Emeklisi - 1. Cilt
Kıyamet Emeklisi - 1. CiltŞule Gürbüz · İletişim Yayınları · 2022516 okunma
·
83 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.