Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Christopher Marlowe: üzerine bir inceleme.
Oyun yazarı, şair, tanrıtanımaz, eşcinsel, casus, alkolik, uyuşturucu bağımlısı, küfürbaz her bir tanım birebir marlowe için söylenebilir. Ancak 29 yaşında ölmesine rağmen ingiliz edebiyatına muhteşem söylenebilecek eserler bırakmıştır. Başta william shakespeare olmak üzere bir çok kişiyi etkilemiş, johm milton’un sık sık rüyalarıma girdiğini söylediği o müthiş deha… kişilik olarak çabuk sinirlenen, her daim içen ve kliseyle, inançlar hususunda arası pek iyi olmayan bir insandır. İçtiği zaman herkesin ortasında olup olmadık şeyler konuşması ve dilinin ayarı olmaması nedeniyle zamanında bir kişi olmuştur. Ancak marlowe bir dahiydi ve muhteşem oyunlar ve şiirler yazmıştır. Karanlık kişilerle düşüp kalkmış, meyhanelerde ve genelevlerinden çıkmamış, küfürlü konuşmalardan hoşlanan ve kavgacı bir kişiliğe sahiptir. Hatta hollanda’da kalpazanlıktan tutuklanıp sonrasında serbest bırakılmıştır. 1598 yılında bir alacak meselesi yüzünden “william bradley” adlı bir kişiyi öldürmüş aynı yıl “william corkine” adlı bir birini de bıçaklamıştır. Bir genelevde içki içtikleri sırada arkadaşı “frizer” ile din konusunda tartışmış ve aralarında yaşanan arbede sonucunda frizer’in elindeki bıçak marlowe’un sağ güzüne saplanmış. Denilene göre marlowe son nefesine kadar küfürler etmiştir. Anthony Burgess’in ölümünden önce yazdığı son romanı, “a dead man is deptford” marlowe’un hayatına dair yazılmış en iyi kitaplardan biridir. Burgess’e göre marlowe, “yeni bir din yaratmak için çok iyi yollar bildiğini ve incil’in çok kötü bir biçimde yazıldığını, kendisinin ingiltere kraliçesi gibi para basma yetkisi bulunduğunu, klise’de ki törenlerin tütün içilerek yönetilmesinin daha iyi olacağını, tütünden ve oğlanlardan hoşlanmayanların aptal olduğunu… her yerde söyler dururmuş. Yine, Anthony Burgess; marlowe için şöyle der, “eğer genç yaşta ölmeseydi, shakespeare’in kendisine bizzat rakip olacak nitelikteydi.” der. Tuhaf, ilginç bir adam öyle ki “william shakespeare’e romeo ve juliet için akıl bile veriyor; aileler, mekan, karakterler, kan davası hep marlowe’un fikri, böyle de yardımsever bir insan… evvela marlowe’u yadırgamadan önce şu hususları göz önünde bulunduralım. Canterbury’li bir kunduracının evladı imiş. Şairin memleketi canterbury’i anlamaya çalışalım; ingiltere’de kraliçe elizabeth çağı, rönesans devrini temsil ettiği halde; zevk ve içtimai hayat bakımından bazı ahlaki düşüklükler söz konusudur. Hatta o dönem halkın eğlence niyetine, horoz dövüşleri, köpek dövüşleri, boğa dövüşleri gibi halkın şiddete yönelmesiyle, kanlı sahnelere bürünmesiyle vuku bulmuştur. University wits grubunun en cesur ve yetenekli üyesi olan marlowe, ingiliz edebiyatına pek çok yenilik ve gelişme getirmiş, kendi neslinden olan shakespeare gibi yazarların ufkunu açmıştır. Shakespeare’i en çok etkileyen kişi olarak kabul edilir. Bir çok eseri shakespeare ilham kaynağı olmuştur. Eğer yaşasaydı shakespeare’den daha başarılı olacağı iddia ediliyor. Söylentiye göre Geothe, faust’unu; marlowe’dan esinlenerek yazmıştır. Dramaya getirdiği cesur yenilikler shakespeare’in tregadyalarını derinden etkilemiştir. Ölmeden önce üzerinde bitirmek için uğraştığı son eseri, “paris katliamı” ya da bir yıl önce kaleme aldığı “edward” shakespeare’e esin kaynağı olmuş bir oyundur. Marlowe’un ölümü akıllara şüpheli düşünceleri getirir. O dönemde ki en büyük rakibi shakespeare’in, marlowe’un ölümüyle bir ilgisi olduğu dedikodusu dolaşmaktadır. Yine kendisi hakkında çok kuvvetli inanışlardan, shakespeare’in eserlerini asıl sahibi olduğudur. Yasa dışı işleri nedeniyle ülkeden kaçması gerekir ve italya taraflarına kaçar. Buradan shakespeare tarafından yazıldığı sanılan eserlerin hepsini kaleme aldığı rivayet olunur ve buna inanan hatırı sayılı bir kitle vardır, işi ilginç yanı, marlowe’u o kadar yetenekli görürler ki shakespeare’in eserlerinde bilerek bambaşka bir üslup ile yazmaya devam ettiği söylenir. Benim çok sevdiğim bir sözü vardır onu buraya eklemeden geçemeyeceğim. “Para aşkı satın alamaz ama seni iyi bir pazarlık pozisyonuna sokar.” Ne söz ama! Marlowe’, hırslı, gözü kara karakterlerin yaratacısıdır. Kötü olsalarda bu özellikleriyle devleşir. Marlowe’un karakterleri oyunlarında o kadar devleşir ki tutkuları nihayet kendi mezarlarını kazarlar ama okuyucu/seyirciyi büyüleyerek. Marlowe’un olağan üstü bir dil’i vardır, oyunları gerçekten yüksek düzeyde sanat eserleridir. Bir nevi ingiliz edebiyatının ve oyununun kurucusudur. Oyunlarında olay genelde yaşamı ve hayalleri arasında sıkışıp kalmış insanların ikilemlerini konu alır. İngiliz edebiyatına açık ölçüyü o getirdi. Marlowe olmadan ingiliz edebiyatında trajedi’den ve açık ölçüden söz edilemez. “gel benle yaşa, aşkım ol, ve tüm hazları kanıtlayalım senle, orman ya da sarp dağların sunduğu o vadiler, korular, tepeler ve tarlalarla. ve kayalara oturup, çobanların sürülerini güdüşüne bakalım, ahenkli kuşların şelalerine madrigaller söylediği sığ derelerin yanında. ve ben sana güllerden bir yatak yapayım, binlerce kokulu şiir, çiçeklerden bir taç ve elbise, mersin yapraklarıyla işlenmiş baştan aşağıya...
·
1 artı 1'leme
·
157 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.