Gönderi

104 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 24 hours
Big Data, Kendini Sayan Nihilist Öznenin Olaysız Dağılması
Byung-Chul Han
Byung-Chul Han
youtu.be/6vZAi9vDij4 Yazarın bugüne kadar okumuş olduğum en kolay kitaplarından biri bu kitaptı aldığım notlardan bahsedecek olursam; Özgürlüğün krizi adlı başlıkta subject'in kelime anlamı tabi olandır diye bir tanımlama yapıyor ve özgürlüğü özgürlükten tabiliğe geçiş sırasındaki arada kalan zaman olarak tanımlıyor ancak bugün biz bir özne değil projeyiz önemli olan bugün ne olduğumuz değil potansiyelimizdir. Bu potansiyel Her yeni kendi icadımızda yani kendiliğimizi yeniden icat ettiğimizde kendimizi özgür zannetmekle sonlanıyor. Bu yüzden özgürlük bizzat kendisi bir zorlamaya yol açıyor e bilme ile. Disiplin toplumunun edilmesi yoktur meli malısı vardır. Meli malının sınırları varken e bilmenin yoktur. Bu durumda performans öznesi olarak biz efendisiz köleyizdir. Yazar bir girişimci olarak neoliberal özneyi başkalarıyla amaçtan yoksun ilişkilere girmekten aciz varsayar girişimciler arasında amaçtan yoksun bir dostluk olamaz diye de açıklar ve daha sonra özgürlüğün tartışmalı bir tanımını yapar.! Yazara göre özgür olmak köken olarak "dostlar arasında olmak anlamına gelir" ancak burası yazara katılmadığım yer: etimolojik olarak yanlış bulduğum bir yön. Yazar özgürlüğü bir ilişki kelimesi olarak açıklamaya devam ederken yanlış bir kavramsallaştırma yapar etimolojik kökeni yanlış kurar özgür olmak kesinlikle "dostlar arasında olmak"demek değildir. Etimolojik olarak bu mümkün değil ama yazar böyle bir kavramsallaştırma yapmak istiyorsa itiraz etmemiz doğru olmaz tabii yazar bu durumda tümden tekilleşme olarak idealize edilen özgürlüğe karşı çıkmıştır. Neoliberalizmin özgür rekabetinin özgür olan bireylerle bir ilgisi yoktur özgür olan sadece sermayedir. Hatta daha da ileri giderek birey sermayenin cinsel organıdır onu üremeye yöneltir der. Bugün herkes kendi şirketinin kendini sömüren işçisidir artık sınıf mücadelesi insanın kendisiyle bir iç savaşına dönüşmüştür. Bir öz sömürü vardır. Bu durumda özne yani biz sorumlu olarak sistemi değil kendimizi sorumlu tutarız ve bundan utanç duyarız. Öfkemiz artık otoriteye değil kendimizedir. Özgür olmak zorunluluktan azade olmaktır yüksek düzeydeki borçlanma özgürlüğün düşmandır. Siyasetle olan ilişkimiz ise bir tüketici gibidir günümüz seçmeni toplumu şekillendirmek gibi bir amaca sahip değildir siyaset artık homurdandığımız şikayet ettiğimiz bir lokantaya dönüşmüştür siyasetçiler de bizi tatmin etmek için bir tedarikçi gibi davranır. Bu resmen bir seyirci demokrasidir. Telefon kutsal bir nesne olarak tesbihi bile andırabilir. Günümüz gençleri telefonu bir tesbih gibi çekerler. Facebook aynı zamanda taşınabilir bir günah çıkarma sandalyesidir. Her like bir amindir. Akıllı iktidar başlığında ise iktidarın kudreti kendisinin bizzat konu edilmediği yerde mevcut olması ile zirve yapar diye başlar. Yani iktidar ne kadar çok bilinmezse o kadar kudretidir ancak bugün iktidar geçmişteki gibi baskıcı olmaktan ziyade müsamahacı bir biçim almıştır. Bu akıllı iktidar olumsuzluktan sıyrılır ve kendisini bir özgürlük olarak sunar. Böylece iktidar baskıcı değil ayırtıcıdır. Özgür seçim ise sunulanlardan birini seçme meselesine dönüşür. Böylelikle özgürlüğe feda edilir. Disiplin toplumunda biyopolitika varken Neoliberal toplumda psiko politika vardır. Disiplin toplumu bedensel olanla ilişkilendirilirken psikopolitika ruhları sömürerek tahakküm kurar. Bedensel disipline ediş yerini zihinsel optimizasyona bırakır. Böylelikle beden artık bir ortopedik müdahale yerine estetik müdahaleye kendisini istekle bırakır hale gelir Öldürerek tedavi başlığında neoliberal psikopolitikanın kendini optimize etme konusunda insana sınırsız bir alan açarak aslında insanın yalnızca çalışma saatlerini değil hayatını sömürdüğünü belirtir hayatı yönlendirilen birey kendine özgür zanneder. Sömürülen şey ruhtur.Tükenmişlik sendromu ve depresyon bu çağın hastalığıdır. Neoliberalizm kendini optimize etmeye dogması dini hatta fanatik özellikler kazanmıştır günahlar yerine olumsuz düşüncelerin peşine düşülür. Hatta acı bile sömürülür acı sadece optimizasyon amacıyla oluşuyorsa izin verilebilir. İşte bu optimizasyon bu tedavi biçimi öldürerek tedavi etme biçimidir. Dost Big Brother başlığında George Orwell'ın Telekranlı ve işkence hücreleri gözetim devletinin temeli olumsuzluğa dayanır diye başlar. Bu panoptikon bugün iş görmez. Bugün işkence yapılmaz tweet atılır ya da post edilir.. Hakikat Bakanlığı yerini şeffaflık ve enformasyona bırakmıştır. Yeni iktidar geçmişi kontrol etmez geleceği psikopolitik olarak yönlendirir. İşkence ile elde edilen itirafın yerini gönüllü kendini sergileme alır. Heyecan kapitalizmi adlı başlıkta ise dijital ortam bir duygulanım ortamıdır. Dijital iletişim anında duygulanım boşalmasına sebep olur. Duygu saptayıcıdır yönelimsel değildir ve heyecandan arınmış uzun sürelidir. Heyecanlar kısadır. Duygulanımsa bir an ile sınırlıdır. Duygu'nun aksine heyecan bir durumu temsil etmez. Heyecan Durmaz. Heyecan dinamik koşula bağlı ve edimseldir. Bu yüzden sömürülür. Duygulanım ise edimsel değil istem dışı indifaidir. Verimin arttırılması için üretim heyecana dayandırılır neoliberalizmde. Akılcılık bu heyecanı yavaşlattığı için vazgeçilmiş bir ideolojidir. Heyecan akıldan daha hızlıdır hatta bir heyecan diktatörlüğünden bahsedebiliriz. Tükettiğimiz şey aslında heyecandır. Çünkü şeyleri sonsuza kadar tüketemeyiz ama heyecanlar sonsuza kadar devam edebilir. Oyunlaştırma başlığı altında yavaş yavaş olgunlaşması gereken şeylerin oyunlaştırılamayacağını hele işin hiçbir şekilde oyunlaştırılamaması gerektiğini vurgular. Eğer iş oyunlaştırılırsa sömürüye döner. Boş zamanın artması insan sermayesini arttırmıştır özgürlük zorunluluktan sapmaya, çıkmaya dayanır. Bu yönüyle lüks sorumluluktan azade olmak, özgür olmaktır. Ancak bugün lüks aşırı tüketimden ibaret sayılmaktadır ve özgürlük olarak lüks tıpkı oyun gibi ancak çalışmanın ve tüketimin dışında söz konusu olabilir ve bu yönüyle çileciliğe komşudur. Big data başlığı altında Birinci aydınlanmanın mitolojik anlatının karşısına nesnel sayılarla temellendirilmiş sayılarla işleyen bir bilgi koyar. İkinci aydınlanmanın buyruğu ise "her şey veri ve enformasyon olmalıdır" şeklindedir Byung Chul Han "veri barbarlığı" der. Veri barbarlığı olarak dataizim anlam yoksunluğudur. Hayattaki olayların ne başı ne de sonu vardır. Her şey çok aptalca cereyan eder. Her şey aynıdır, basitlik dataizmin diğer adıdır. Dataizm nihilizmdir. Halbuki kendilik dediğimiz şey varlığını anlatmaya borçludur. Eskiden günlük tutma, yazma ve okuma kendimiz hakkında bir anlatı oluşturmamızı sağlarken bugün kendimizi ancak dataizimle "sayabiliriz." Bu yönüyle insan kendini izlemeye başlar ahlak ve hakikat boşalıp kendini kontrole dönüşür. Kendini sömüren bir kendilik girişimcisidir artık insan. Seçimlerle alışveriş, devletle pazar, yurttaşla tüketici giderek daha büyük bir benzerlik gösterirler. Mikro hedefleme psikopolitiğin genel pratiği haline gelmektedir. Biyopolitika insanın ruhunu ele geçirmez ama psikopolitika özgür iradeden yani bilinçten hızıdır ve öndedir. Bu yüzden de özgürlüğün sonunu hazırlar. Bilgi data mikro eylemleri görünür kılar. Ayrıca birey olarak kollektif eylem örüntülerini de açığa çıkarıp insanın dijital bilinç dışını ele geçirir. Böylece inanılmaz bir tahakküm kurar. Dijital unutmaz bu yüzden de canlı değil zombi gibidir, ölmemiştir, ölememiştir. Yeni bilgi çağında korelasyon nedenselliğin yerini alır, "niye" yerini "böyle işte'ye" bırakır. Big data kavramdan ve ruhtan yoksundur ve vaat ettiği bilgi de cehalettir. Bütünlüğe ulaşmış veri bilgisi ruhun 0 noktasındaki mutlak cahilliktir ancak. Big DATA eşitsizliğe biricikliğe kapalıdır. Olaya kördür. İstatiksel olan değil tekil olay belirleyecektir tarihi, insanın geleceğini. Çünkü olay o ana kadarki kesinliği kırar. Budalalık başlığı altında sadece Budala tamamen öteki olanı düşünür der. Eski Budalalar hakikati ararken yeni budalalar absürdü düşünürler. Günümüzde zor olan fikrimizi özgürce duyurmak değil yalnızlığın ve suskunluğun alanlarını yaratmaktır. Bugün baskıcı güçler fikrimizi söylememizi engellemiyor tam tersi bizi fikrimizi söylemeye zorluyor. Bazen hiçbir şey söyleme zorunda olmamak ve susabilmek özgürlüktür; Çünkü ancak o zaman giderek daha ender görülen bir şey ortaya koyabiliriz; gerçekten söylenmeye değer bir şeyi.
Psikopolitika
Psikopolitika
Psikopolitika
PsikopolitikaByung-Chul Han · Metis Yayınları · 2019685 okunma
··
342 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.