Gönderi

175 syf.
·
Not rated
·
Read in 10 days
İslâm Medeniyetinde Bilgi ve Bilim / Alparslan Açıkgenç
Bilginin aslî talepkârları olmamız gerekirken ondan çok uzaklaşmış kişiler olarak, bu zamanda belki de en çok ihtiyacımız olan hususlardan biri geçmişte büyüklerimizin kurduğu medeniyeti, bilim medeniyetini tanımak ve aslımızı hatırlamak olabilir. Bizler nasıl bir medeniyetin mimarlarıydık? Niçin büyüklerimiz bilgiyi elde etme gereği hissettiler ve cevval bir bilgi ve bilim geleneği oluşturdular? Kitap, din ve bilimin mahiyetlerini açıklayarak başlıyor. Din, toplum kaynaklı olmadığı için, İlahî kaynaklı olduğu için bu kaynağı insan aklının idrak edemeyeceğini ve bu nedenle de dini en iyi açıklayacak unsurun yine din olduğunu söylüyor yazar. Yani kendi kafamıza göre "Din şudur, budur" demek yanlıştır, dinin mahiyetini gerçekten anlayabilmek için Kur'an ve Hadislere başvurulmalıdır. Burada tarihsellik tartışmalarına da değiniyor. Bilimi de; açık seçik tanımlanmış bir konu etrafında, belli bir yöntemle elde edilen nazariyeler bütünlüğünün bilimsel bilinç sayesinde adlandırılmasıyla oluşan düzenli bilgi kümesi olarak tanımladıktan sonra kitabın birinci bölümüne geçiyoruz. Birinci bölümde, İslâm bilgi geleneğinin doğuşu anlatılıyor (600-700). Bilimsel sürecin, yani medeniyetleşmiş toplumlarda görülen ve sonuçta bilimlerin doğmasına yol açan bir bilgi edinme olgusunun, İslâm medeniyetinde nasıl teşekkül ettiğini görüyoruz. Hatta sadece İslâm medeniyeti için değil insanlık tarihinde bilimsel sürecin etkin olduğu diğer iki medeniyet olan Yunan ve Batı medeniyetlerinde de bu sürecin şu dört aşamadan oluştuğunu görüyoruz: 1) Bilgiye Yönlendirici Bir Dünya Görüşünün Oluşumu: "Dünya görüşünde bilgiyi teşvik edici bir unsur bulunmayan insan niçin bilgiye yönelsin?" Aslında bilgi edinme faaliyetlerinin ve dolayısıyla bilimin gerçekleşebilmesi için ilk adım zihinde bilgiye teşvik edici bir unsurun teşekkül etmesidir. İslâm medeniyeti için konuşursak, bizim dinimizde bilgiye teşvik edici unsurlar çoktur. Nitekim "Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz." hadis-i şerifi ve yine hadislerde geçen alimin mürekkebinin şehidin kanından üstün olması, ilim öğrenmenin kadın-erkek her müslümana farz kılınışı, Kur'an'da Allah'ın "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" hitabı ve Peygamberimizin savaş esirlerine, müslümanlara okuma yazma öğretmeleri karşılığında serbest bırakılacaklarını söylemesi sadece birkaç örnek olup İslâm'da ilme verilen kıymetin anlaşılması için yeterlidir. İşte tüm bunlar, o zamanki müslümanların zihninde ilmin öğretisel bir kavrama dönüşmesini sağladı. Ve bu dünya görüşü aşaması 23 yılda yani Efendimiz'in (sav) peygamberlik geldikten sonraki hayatı sürecinde tamamlandı. Yazar diğer medeniyetlerle karşılaştırdığında, Yunan medeniyetinin dünya görüşü aşamasının yaklaşık 800 yıl sürerken İslâm'ınkinin sadece 23 yılda tamamlanmasının müstesna bir süreç olduğunun altını çiziyor. 2) Bu Dünya Görüşü Ekseninde Bilgi Edinme Faaliyetlerine Girilmesi: İlim kavramı o dönemde müslümanların zihninde öğretisel bir kavram kazandığı için yoğun bir bilgi edinme faaliyetlerine girdiler, böylece bir bilgi edinme geleneği ve bilgi erbabı oluşmuş oldu. 3) Toplumda Oluşan Bilgi Birikiminin Bir Yönteme Bağlı Olarak Düzene Sokulması: Müslüman ilim erbabı, bu yoğun bilgi birikimini belirli bir yöntem ile disiplin altına aldılar yani disiplinleşme sağlanmış oldu. 4) Düzenlenen Bilgi Kümelerinin Adlandırılması: Belli bir yöntemle düzenlenen bu bilgi kümeleri adlandırılarak tefsir, hadis, fıkıh dediğimiz bilimler ortaya çıkmış oldu. Benim şu anda özetlediğim bu dört aşamayı, yazar ayrıntılı bir biçimde ve hangi islâm aliminin hangi aşamada olduğunu belirterek anlatmış. İslâm bilim geleneğinde ilk önce fıkıh, tefsir, hadis vb. bilimler oluştu; bugün tabiat bilimleri olarak adlandırılan fakat yazarın kitapta "kevniyyat bilimleri" diye tabir etmeyi tercih ettiği bilimler daha sonra oluştu. Bu da medeniyetleri başlatan dünya görüşleri ile ilgilidir. Kevniyyat bilimleri İslâm medeniyetinde yeni yeni oluşurken ve henüz daha bilimleşmemişken İslâm medeniyeti çeviri faaliyetleri ile Yunan medeniyetiyle irtibata geçti ve Yunan bilim geleneği daha eski olduğundan fizik, psikoloji, mantık, metafizik, matematik, tıp gibi birçok bilimi içermekteydi. Yazar bu durumun İslâm medeniyetine bir darbe vurduğunu ve mesela henüz gelişmeye başlayan fiziğin kendi mecrasından saparak Aristo fiziğine yöneldiğini ve İslâm geleneğinden tamamen koptuğunu söylüyor. Bu durumun birçok soruna yol açtığını çünkü Aristo fiziğinin Yunan dünya görüşü içinde oluştuğunu ve dolayısıyla İslâm dünya görüşüne uymayan birçok teori içerdiğini söylüyor. Bu dönemde Müslümanlar, Yunan bilim geleneği ile tanıştıkları için kendi bilim geleneklerinde pek gelişmemiş olan astronomi ve tıp gibi kevniyyat bilimlerine ve matematik, mantık gibi biçimsel bilimlere yönelerek bunların hızla gelişmesine katkıda bulundular. Örneklere geçmeden önce şunu belirtmek gerekir ki, İslâm bilgi ve bilim geleneğinin başlamasında Yunan medeniyetinin hiçbir rolü yoktur. Yunan medeniyeti İslâm medeniyetini bu gelenek başladıktan sonra etkiledi. Yani bugün bazı oryantalistlerin uydurduğu gibi İslâm medeniyeti Yunan medeniyetini kopyalamadı -ki bu gerçekten gülünç bir iddia-. Sözü daha fazla uzatmadan Müslümanlar kevniyyat bilimlerinde neler yapmış bunlara bakalım: Mesela kimya alanında önemli işler yapan bir bilim adamımız Muhammed b. Kesîr el-Fergâni. En önemli eseri Usûlü 'ilmi'n-nücûm veya diğer adıyla "Astronomi Bilimine Giriş". Bu eser ayrıca birkaç defa Latinceye çeviriliyor (Zaten birçok bilim adamımızın eserleri Latinceye çeviriliyor.) Yahut matematik alanında İbn Türk ve Hârizmi. Hârizmi cebir biliminin kurucusudur. Kelâm disiplininde Mâtürîdî, tıp dışında hemen her bilime dair eseri mevcut olan Fârâbi. Tarihte Taberî, İbn Haldun. Tıpta Ebû Bekir er-Râzi, Ali b. Abbas el-Mecûsî, İbn Sîna. Matematik, astronomi, fizik, coğrafya, tarih, dil bilimi, antropoloji gibi değişik bilim alanlarında eserler veren Biruni... Uzun bir süre Batı'yı etkisi altına almış İbn Rüşd. Yazmaya kalksam daha çok uzayacağından burada noktalıyorum. Yazarın değindiği bir başka önemli husus da İslâm bilim zihniyeti. İslâm bilim zihniyetiyle diğer medeniyetlerin bilim zihniyeti arasında çok önemli bir fark var, şu alıntıyı buraya bırakıyorum #203345220. Yazar diyor ki: "Müslüman fizikçi kimdir sorusunun cevabı olarak, islâm bilim anlayışına göre yetişmiş fizikçidir diyebiliriz. Yoksa o, namaz kılan, İslâm'ın vecibelerini yerine getiren; fakat aynı zamanda Batı bilim anlayışına göre araştırmalar yapan biri değildir. Böyle bir kimse elbette müslümandır ancak müslüman bir fizikçi değildir." Bu ayrımın da önemli olduğunu düşünüyorum. Yazar İslâm bilim geleneğinin Batı'yı nasıl etkilediğinden de bahsetmiş. Batı bilimsel sürecinde İslam bilim geleneği önemli bir rol oynadı. Bu konuda Dr. J. W. Draper diyor ki: "Tarihin en üzücü şeylerinden biri, Avrupalı yazarların ustaca ve sistemli bir şekilde Batı'nin İslâm bilim geleneğinden aldıklarını göz önünden kaldırmaya çalışmalarıdır." veya Jean-Jacques Rousseau şöyle der: "(Yunan bilim geleneğinin çökmesinden sonra) Avrupa tekrar ilk yüzyılların barbarlığina geri dönmüştü. Bugün aydın bir hayat yaşayan bugünün insanları, birkaç yüzyıl önce cahillikten dolayı çok kötü bir durumdaydılar. Cehalletten daha kötü birtakım belirsiz bilimsel ıstılahat zorbalıkla bilgi tahtına oturdu ve neredeyse kaldırılamayacak engelleri bilginin önüne koydu. İnanları doğru yola tekrar getirmek için bir devrime ihtiyaç vardı; maalesef bu devrim hiç umulmayacak bir yöreden geldi. Nihayet bilimlerin aramızda tekrar doğmasına sebep olan işte bilgi yoksulu o aptal müslümanlardı." Rousseau'nun burada aşağıladığını zannederek vurguladığı olay, tarihi bir gerçekliktir. Yazar son bölümde İslâm bilim geleneğinin durağanlaşması ve çöküşünü anlatmış. Burada birçok sebepten bahsetmiş. Ben bugün bilgi konusunda kendimize gelmemizi sağlayacak ilk ve en önemli noktanın zihniyetlerimizdeki değişiklik olması gerektiğini düşünüyorum. Bu değişim olduktan sonra, zaten tıpkı ilk müslümanlarda olduğu gibi bizim zihin dünyamızda da bilgi öğretisel bir anlam kazanmış olur ve bilgi edinmeye dair teşvik edici unsurlara sahip olmuş oluruz. Kitapla ilgili eleştirim, keşke düşülen hâşiyeler kitabın arkasında olmasaydı da sayfanın hemen altına yazılsaydı. Ben faydasını gördüm, tavsiye edebilirim. Ayrıca bundan önce veya sonra
Büyük Alim Olmanın Yolu
Büyük Alim Olmanın Yolu
'nu okuyabilirsiniz. Bu kitap da Selef'in dahasının sebeplerini inceleyen faydalı bir kitap.
İslam Medeniyetinde Bilgi ve Bilim
İslam Medeniyetinde Bilgi ve BilimAlparslan Açıkgenç · İsam Yayınları · 200631 okunma
·
94 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.