Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Horatius (Quintus Horatius Flaccus): üzerine bir inceleme.
Horatius, “vergilius” ile birlikte imparator Augustus döneminin en önemli roma’lı şairiydi. Horatius dizelerini yazarken, okuyana iyi hissettiren bir konuşma dili benimsemiştir. Böylece herkes tarafından erişmesi ve değerlendirmesi kolay eserler ortaya çıkarmıştır. Horatius’un aynı zamanda oldukça mütevazı bir ahlaka sahip olmasıda ilgi çekici olarak bir özellik katmıştır ona. Horatius, vergilius gibi tüm çağları deli gibi etkileyen bir destan yazmamıştır. Onun kadar latince’yi iyi kullansa da, yergiler yazmıştır ama “ivvenaris” gibi sert bir üslup kullanmamıştır. Mektup yazmıştır, ama “ovidius” gibi yalakalıkla isyanı bir potada eritmemiştir. Horatius, yergilerini diyalog tarzında yazmıştır. Şiir’lerinde ki mısralar yaşam, sevgi ve ortak zevklere dair derin düşünceler barındırır. Yaşamın hiçbir anında zenginlik ve ünün etkisinde kalmamış, bunlara zaman ayırmak yerine ilgi alanlarını geliştirmiştir. Yaşadığı süre zarfında roma’nın en büyük şairleri arasına girmiş, özellikle horatius’un eski bir kölenin oğlu olduğunu düşünürsek, bu gerçekten ulaşılması zor bir başarıdır. Horatius’un şiir formunda yazdığı eserinde aristo ile hemfikir olduğu konuların başında en seçkin manzum eser olarak dramatik eserleri, ardından epik’i sayması gelir. Felsefeci, her ne kadar poetika’dan bihaber olsa da yunan kültürünü ciddiye almakta ve sanar için temel ölçütlerin kaynağı olarak görmektedir ki bunu “ars poetika’da” şu şekilde dile getirmiştir; “yunan yazarların en büyük haz kaynağınız haline getirin, gün içinde okuyun onları, gece olunca da çalışın onlarla.” demiştir. Tragedya ile ilgili görüşlerini aristo’ya dayandırmış kişidir. Aristo’dan farklı tregedya’yı ayrı bir tür olarak değil, ayrı bir üslubu olan bir tür olarak tanımlar. “Ars poetika” adlı bir yapıtı vardır. Atina’da felsefe okurken aristo’nun poetika’sını okumuş ve onun etkisinde kalarak dram ve şiir sanatı üzerine düşüncelerini bu kitapta anlatmıştır. Horatius, roma’ya okumaya gittiği zaman ise orada “Cicero” ile tanışmış ve arkadaş olmuştur. Horatius, üstün karakterli bir evlattı aynı zaman da bu konuya şiirlerinde hep değinmiştir. Babasına derin bir saygı ve sevgi duyardı… henüz genç yaşlarında brutus’un seferindeki politika idealine aldandı ve çok geçmeden askeri tribünde yerini aldı. Ancak brutus’un philippi muharebesinde yenilince italya’ya dönmekten başka şansı kalmadı. Fakat döndüğünde ailesinin evine yönetimin en koyduğunu ve tüm birikimini kaybettiğini görecekti. Bir şekilde yaşamını sürdürmek zorundaydı ve yaptığı en iyi şey yazmaktı. Çok geçmeden ilk şiir kitabının mısralarını oluşturmaya başladı. O kadar şanslıydıy ki, henüz ilk günlerinde efsane şair vergilius ile arkadaş olmuştu. Vergilius bu genç şairi maecenas ile buluşturdu. Maecenas, sanar türlerinin güçlü destekçisi ve imparator augustus’un siyasi danışmanıydı. Maecenas kısa süre içerisinde horatius’un içindeki zenginliği gördü ve zamanla onu himayesine altına alarak ölene kadar dostu olarak kaldı. Onu o kadar çok seviyordu ki, sabine tepelerinde bir çiftliği horatius’a bıraktı. Aldığı hediye’ye çok sevinen horatius, şiirlerinde bu hediye’yi kalbinin yakınlarında tuttuğunu söylemiştir. Horatius, öldüğünde roma’da maecenas’ın yanına gömüldü, bir dost’um yanına… horatius’un ilk eserleri olarak on yedi şiirinin yer aldığı “epode’lerdir. Epode’ler, “Archilochus’un yapıtlarından esinlenen bir yunan şiir formu olan “iambik” ölçüsüyle yazılmıştır. Horatius bu şiir biçimini latin diline getiren ilk romalı şairlerden biridir. Tipik olarak, iambik şiirlerin tonunda belli bir alaycılık olurdu ve toplumun gözü önünde ki insanlara edebi yollardan saldırı yaparken kullanılıyordu. Oysa horatius’un epode’leri, herhangi bir isme yönelik veya topluma mal olmuş birine dair saldırı içermiyordu. Bu duruma örnek olarak, epode/4, bir dönem köle olan ve köklerini terk etmiş isimsiz bir adama yöneliktir. Horatius burada bu kişinin kendini beğenmiş davranışlarını çarpıcı bir gözlemle eleştirmiştir; “iyi talih senin soyunu değiştirmez” demiştir. Horatius, yaşamın görmezden gelinen basit zevklerinden keyif almanın önemini anlatırdı. Dolayısıyla epikürcülük felsefesiyle bir ilişkisinin olduğu düşünülebilirdi. Fakat epikürcüler, hazzın peşinde koşmaya ve acının yokluğuna inanırlar. Diğer yandan horatius, sürekli daha iyisini aramak yerine, şu an sahip olduğumuz hayattan zevk alınması gerektiğini söylüyordu. Horatius epode’ler ve satire’lerin yayımlanmasından sonra lirik şiir’e zaman ayırdı. “Carmina” adını verdiği dört kitaplık lirik şiirler yazdı; günümüzde bunlara odes(kasideler) olarak adlandırılıyor. Lirik şiir çoğunlukla belirli bir tanrı’ya dair bir övgü aracı olarak da kullanılabilir. Horatius, odes(kasideler)’lerin dördüncü kitabını imparator augustus’a ithaf etmiştir. Onun politikalarını ve ahlaki reformlarını övmüştür. Buna örnek olarak; “Augustus, insanların haddini aştığı kötülükleri durdurdu. Ve eski erdemleri geri çağırdı.” (Ode,4.15) der. Horatius, kendi zamanının benzersiz bir şairiydi. Horatius’un sözleri ve bilgeliği yüzyıllar boyunca avrupa yazarlarının da kesin olarak ilgisini çekmiştir. Öyle ki, bu duruma örnek olarak, ingilizlerin prestijli şairi olan “Alfred Lord Tennyson”, horatius’un yüz üç dizelik odes’inin tamamını ezbere bildiği söylenir. "gün doğuncaya dek aydınlıkta kitap okumayacaksan, zihnini çalışmalarla ve doğru işlerle meşgul etmeyeceksen, uyanık halde haset ya da tutkunun işkencesine maruz kalacaksın."
·
331 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.