Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

·
Puan vermedi
“Proust, öbür yazarların atlamaya alışık olduğu şeyleri böler ve bizde sonsuza dek bölebilme duygusu uyandırır.” Valery Proust’un Biyo-Bibliyografyasından oluşan ilk bölüm, ailesi, arkadaşları, monden çevresi ve edebi ortamları hakkında bilgi verirken, tüm Proust profillerini kapsayacak çalışmaları sunar; kronolojiyi, bir başka ifadeyle zaman kavramını yıkan bir yazarın, kısa da olsa yaşam öyküsünün ince basamakları sunulur bu bölümde. İkinci bölümde ise Kayıp Zamanın İzinde serisinin her kitabı ayrı olarak ele alınır: yapıtların teması, Proust’un sanat, kibarlar ve aşk üçgeninin hangi ciltte ne oranda yerleştirildiği, serinin ana fikir ve bütünlüğünü nasıl kavrayabileceğimizi açıklayan kısa ve öz incelemelerin yer aldığı bir çalışmayı kapsar. Genel olarak fikirsel tezlerin sunulmadığı bir kitapla karşılaştım, bu başlangıç için handikap kabul edilebilirdi ancak Proust uzmanlarının tespit ve tezlerine yer verilmesi, -özellikle Barthes ve Tadie yapıtlarına- kitabın bu boşluğunu fazlasıyla doldurduğu söylenebilir. Mehmet Rıfat, Proust uzmanlarının araştırma ve eserlerini potadan geçirerek yalın ve anlaşılabilir bir kitap çıkarmış ortaya, tabii salt editörlüğünün dışında olarak metinlerin sonuç kısmında kalem oynattığının altını çizelim. Kitabı bitirdiğimde, Kayıp Zamanın İzinde’nin diğer serilerinde neler olacağını üstü kapalı olarak öğrenmiş olmam ayrıca sıkıntılı bir durumdu; inceleme kısmında ve seriler özelindeki değerlendirmelerde maalesef ki bazı süprizbozanlar mevcuttu. 94 ve 109. özellikle küstüren sayılar, bunu da belirtmeden geçmeyelim. Kayıp Zamanın İzinde, karakterlerin fazlalığıyla dikkat çeken bir eser. Proust’un yaşamındaki kişileri romanına yansıtarak karşılık verdiği, hatta karışım modeliyle yarattığı karakterler, kurmaca ve gerçek beş yüzü aşkın kişi ve aile olarak okurun karşısına çıkar… Romanda en çok ismi geçen 16 karakterin, gerçekte hangi isimlerin rol modeli olduğu verilerek, analizlerle yanıt buluyor. "Yazmadan edememek; yazmak için yaşamak; yazma arzusunu gerçekleştirebilmek için ölüme direnmek: Ve ancak yazma arzusu yazma eylemine tam olarak dönüşüp gerçekleşince ölmek: İşte Proust'un yaşam ve yapıt programı budur." Barthes Bazen bir iz bırakabilmek için ömür verilir. Hayatımızda geriye dönüp baktığımızda kendimize ait bir şey görememek, sanırım bir felaketle eş değer olurdu. Proust, dünya tarihinde bu adanmışlığın en büyük örneklerinden biri… “Kayıp Zamanın İzinde hem komik bir romandır, hem trajik bir romandır, hem serüven romanıdır, hem erotik romandır, hem şiirsel romandır, hem düşlerin romanıdır, hem de imgeler romanıdır.” / Tadie Esere son verilmeden sürekli olarak yeni öğelerin akıtılması, katmanı geniş bir kitap ortaya çıkartmıştı. Tarihten, sanata, siyasetten, müziğe her şeyin iç içe olduğu roman, bu yönüyle zorlayan bir eser olduğu kadar, imgelem bağını da zorunlu kılan bir eser. Mehmet Rıfat, bu noktada sanata temas ederek, Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde romanıyla başlayan Empresyonizm etkisinin karakterlerde nasıl yanıt bulduğunu anlatır. Vermeer’in tabloları sadedir Proust’a göre, fakat bir estetikliği, bir anlamı olduğu açıktır. Delf manzarası bugüne kadar gördüğü en güzel tablo olacak, aldığı ilhamın estetikliği eserinde görülecektir, diyebiliriz. Bir an bakmakta olan İnci Küpeli Kız portresi gösterişsiz, gündelik yaşamı temsil edişiyle Proust’un kibarlar ve sıradan insanlarının çizdiği enstantanelerle benzeşir. Ara Güler’in fotoğraf karelerindeki sıradan ve canlı yaşamın bu estetiklikle paralellik göstermesi, ancak içerisinde bir hikayeyi anlatmasıyla açıklanabilir. Proust için Vermeer, üne kavuşma kaygısı gütmeden yalnızca sanatı için çalışan bir sanatçının figürüdür. Ancak tanınmayan, toplumda önemli bir yeri ve konumu olmayan sanatçıdır aynı zamanda. Onun Swann’ların Tarafı’nda karşımıza çıkan Vinteuil’ün bir izdüşümü olduğunu söyleyebiliriz. Bilmediğimiz, tanımadığımız milyonlarca insan, kendi sanatını yansıtabilmek için popülariteyi yok saymış ve unutulup gitmiştir, ancak bu muhakkak bir zevktir, başkalarının istek ve beklentilerini hiçe sayan anlayıştır bir nevi, ve o beklentilerin zamanla meydana getirdiği benliğe yabancılıktan beri durmaktır. Proust, eserin sonunda da belirtildiği gibi burada toplumsal benliğin karşısına yaratıcı benliği koyar. Sainte-Beuve’e Karşı, bu tezi anlatan bir eser olmakla birlikte Kayıp Zamanın İzinde’de bu metaforu sık sık görürüz. Proust, Kayıp Zamanın İzinde’nin yazımında hangi teknikleri benimsemişti? Proust uzmanlarının tespitlerine yer verilerek, romanı oluşturan tekniklerin önemli noktaları sunulmuş eserde. Salt Proust okumalarının dışında, diğer okumaların da altını doldurabilecek tekniklerden bazıları şöyle: Zaman kronolojisini sarsma: “Birinci teknik zamanın kronolojisini sarsma. Proust sözünü ettiği bu yarı-uyanık bilinç havası içindeki bireyin davranışı gibi, yazacağı romanın kronolojik yapısını dağıtır”, Barthes’e göre. Böylece söylenilebilecek her şeyin alanı sınırsızca açılmış olur. Zamanı yeniden düzensiz olarak potadan geçirmek: Yine Barthes’e göre, “Proust’un bu büyük yapıtında, zamanın parçalarını düz kronolojik bir sıra içinde değil, onları giysi diker gibi, kesişmeler, düzenlemeler ve yinelemelerle yeniden dikmiştir.” Bir başka deyişle hem bilgileri toplar hem de bu bilgileri yeniden süzgece alarak dikmiş olur romancı. Proust’a göre de roman bir terzi tarafından hazırlanan bir giysi gibidir. “Kayıp Zamanın İzinde Proust’un yaşamının simgesel bir öyküsüdür. Simgesel bir yaşamöyküsüdür; ama kronolojik bir anlatı değildir, bir biyo-kronografi değildir.” Deneme ile romanın alt türlerini ve hatta bütün türleri birleştirme: Denemenin metaforu ile Roman metonimi alanını birleştirmek, Kayıp Zamanın İzinde metinlerinde en sık görülen unsurlardan biridir. Anılar ve sıradan yaşamın arasında devreye giren anlatıcının ‘deyiş’ haline gelen cümleleri deneme türünü andırır. Birinci tekil kişili anlatımı kullanma: O’lu anlatıma göre okura daha yakın olan “ben”li anlatım Anlatıcıyla özdeşleşme olanağı tanır. Daldırma tekniği ya da Balzac tekniği: Aynı kişilerin yinelenmesi; Özümseme. Dalı gövdeden ayırmadan köklenmeleri için toprağa sokmaktır daldırma tekniği. Hiç bu açıdan bakmamıştım diyebileceğimiz, örneğin, sevgilisini uzun bir aradan sonra gören Anlatıcı, zamanın değişime uğrattığı iki farklı dönemin karşılaşması olarak görür bunu. (Serinin en güzel metinlerinden biriydi!) Yenilenmek, gelişmek, değişmek kavramlarının iki ayrı zamanda ortaya çıkardığı iki farklı ruh. Romanın başlangıcında görülen önemsiz ayrıntılar tıpkı hayatımızda olduğu gibi, dönüşüme uğrayarak kendi içinde gelişerek farklılaşır. Pek üstünde durmamış olduğumuz ilk ayrıntıyı yeniden hatırladığımızda ona yeni özellikler katarak yorumlarız, aynı Proust’un bizlere sunduğu karakterleri gibi. Yapıtın boyutunun giderek büyütülmesi: yeni öğeleri akıtma tekniği. Proust ve Müzik, Kayıp Zamanın İzinde’nin nasıl devasa çoğaltmalara tabi tutulduğunu gösterir nitelikte bir eserdi. Proust’un bestecisi Vinteuil, onlarca “gerçek” kişinin bir bütünü olarak karakterize edilmişti. Barthes’in dediği gibi “Sanırım ölmeseydi, sürekli yeniden yazardı” (…) lafzı, hiçbir zaman tam manasıyla bitirilemeyecek romanın zenginliğini ve bütünlüğünü açıklar niteliktedir. Çünkü en ince ayrıntılara inebilmek, o ayrıntıyı büyütmekle olanaklı olmalıdır. Yeni öğelerin boyutunu Proust’ta, yani yazarların karışımını kendi kaleminde görmek mümkündür: Balzacvari tasvirler, Ruskin’in mimari tezleri, Tolstoy’un sanat ve müzik kültürü gibi farklı zihinleri kendi dehasıyla yenileyerek yorumlaması yapıtının sınırsızlığını açıklar. Yazarların toplumsal benliğini savunan Saint-Beuve’e karşı yaratıcı benliği savunan Proust, Saint-Beuve’e Karşı eserini kaleme alarak düşüncelerini toparlamıştı. Yaşam-yapıt ilişkisinin birbirinden kopuk olamayacağını savunan Beuve’nin görüşü Proust’a göre ispatlı ve mantıklı bir gerekçe olamazdı. Çünkü sanatçının ruhsal incelemesi eseriyle tezatlık gösterebileceği gibi, temel yeteneğin bulunması için izlenecek bir yol değildi. -Schopenhauer’in hayat-eser tezatlığını iyi bir örnek olabilir.- Proust’a göre sanatçının özünü ortaya çıkaracak olan toplumsal hayattaki karakteri değil, salt yapıtının kendisidir ve alışkanlıklarımız, kusurlarımız bir kitapta ortaya koyduğumuz benlikten bambaşka bir benliğin ürünü olarak soyutlanır. Romanda Elstir, Bergotte, Vinteuil gibi karakterlerin mesleklerindeki üstünlüğüne karşın, toplum içindeki silik ve kişiliksiz özellikleri de burada tespit edilir. “Aynı bedende büyük bir deha ile birlikte yaşayan insanın bu dehayla çok az bir bağlantısı vardır; yakınlarının tanıdığıysa bir insandır; dolayısıyla, Sainte-Beuve gibi yapıp şairi insana bakarak ya da dostlarının sözleriyle yargılamak saçmadır.” denilerek, yazının farklı bir benliğin yaratısı olduğu net bir şekilde ortaya koyulur. Sonuç olarak Proust, yaşamöyküsel eleştiriye karşıt olurken ,temelde bir insanın, toplum içinde sıradan, donuk hatta kişiliksiz denebilecek karakter taşıyabileceğini ama buna karşılık büyük bir sanatçı olduğu/olabileceği durumunu değiştirmediğini belirtir. Proust, bana göre Ruskin’i, Beuve’yi, Edebiyatımızda Kemal Tahir’i, hatta Rumi’yi bile bu teziyle nakavt etmiştir. Bahsettiklerim, Proust'u tüm zamanların en büyük romancısı yapan araçlar. Karmaşık, eğri büğrü iplerin arasında hile yapmadan veya köşeleri kesip de kısa yollara sapmadan onun izlediği yolu bulabilmek için belirgin ve isabetli bir araca ihtiyaç duyarsınız. Ve Proust söz konusu olduğunda bu araç, onun üslubudur. Üslup, bizi biz yapan kıvrımların veya hissettiğimizi iddia ettiğimiz yahut hissettiğimize inanmayı dilediğimiz değil de gerçekten hissettiklerimizi yakalayan katmanların ayrıştırılmasını gerektirir. - Andre Aciman Proust, Balzac gibi iyice didiklenmiş bir isim. Henüz dilimize çevrilemeyen yüzü aşkın “Proust” kitaplarının sadece popüler olanlarını tanıyoruz. Gilles Delueze, Andre Aciman, Alain de Botton, Roland Barthes ve Jean-Yves Tadie gibi yazarların önemli tespitlerine yer veren
Marcel Proust ya da Bir Roman Yaratmak
Marcel Proust ya da Bir Roman Yaratmak
içerisindeki vasat incelemelerle ve aşırıya kaçan akademik diliyle çıtanın çok yüksek seviyelerde olmadığı bir tahlil kitabı. Fakat önemli isimleri kozasında bulundurması ve Proust’un roman tekniklerine yer vermesi baz alındığında, Kayıp Zamanın İzinde serisi ile eş zamanlı okunabilecek bir çizgide olduğu da söylenilebilir.
Marcel Proust ya da Bir Roman Yaratmak
Marcel Proust ya da Bir Roman YaratmakMehmet Rifat · Yapı Kredi Yayınları · 2015112 okunma
·
124 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.