Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

317 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
36 günde okudu
yaşam neden olduğu gibi vardır"
öncelikle kitabın isminin "yaşam neden olduğu gibi vardır" nev'inden bir adla ifadelendirilmesinin daha uygun olabileceği kanısına kapılıyor insan: kitabın ele aldığı konu her ne kadar bilimsel ifadelendirme olarak nasıldansa niçin" gibi daha dini, felsefi bir boyutu irdelemek maksadı taşısa da bu adın daha uygun kalacağı kanaatindeyim. burada kitabı irdeleyeceğim perspektif biraz daha mimari, yapısal olabilir zira böyle temel kaynaklardan yararlanmamın amacı toplumsal mimari yapısallaşmayı biyoloji temelinde, mikro ölçekli detayların makro ölçekteki karşılığını bulmak oluyor. kitabın ele alarak yola çıktığı mihenk taşı hayatın temelini enerji üzerine kurgulaması ve rafineleşen, karmaşıklaşan, kaosvari bir bağlamdan cozmozvari bir düzen çıkaran ve bunu da enerjinin üretimi için kurgulanan "arabölge" ya da zarda yapısallaşan iç-dış diyalektiğine, dengesizliğine dayalı olarak kurgulanan yapıda hayatı temellendirmek üzerine araştırmaları ve görüşlerini serdetmesi olarak ifade edilebilir. söz konusu kaosvarî bağlam, yaşama kaynaklık etmesi amacıyla sürekli bir karbon kaynağı, serbest enerji deposu, kapsamlı akımları aktifleştiricek katalizör minerallerin barınağı gibi asgari ihtiyaçları karşılayan "alkalin hidrotermal menfezler" üzerinde bulunuyor. bu alanda belli başlı yapıların, inorganik elemanların organik bir yapıyı meydana getirecek etkileşimler yarattığı öngörülüyor. yaşamak fiilinin gerçekleştiği, yaşam denilen kendi üzerine katlanarak çeşitlenen olayı meydana getirecek ortamı, yapı ve doğal çevreyi barındırdığı ele alınıyor. medeniyet tarihinde sosyal katmanlaşmanın, sınıflaşmanın sebepleri arasında bu nevi çevreye eklemli bir oluşum şartı görülebilir. *1 günümüz teknolojisinin gelişiminin gruplar, birleşimler, birleşimler içerisindeki yeni kurgular, yapılar ve sürekli bozulup yapılan sistemler olarak kurgularsak, zaman ve mekana göre dönüşen bir nevi yaşamın var oluş, uyarlanma, parçalanma, yıkım ve temel elemanların yeniden bağlamı da ileriye taşıyan bozunumsal yapılaşmasının bir izdüşümü olarak görebiliriz. nasıl bir teknolojinin temel bileşimlerini içeren kitler bulunuyorsa, biyolojinin bu kısmında da enerji kitleri, temel bileşimleri bulunuyor. Üçüncü kısımda, hücre zarında yapılaşan elemanların enerji elde etmek için indirgenme ve yükseltgenme aşamalarını tetikleyen zar proteinlerinin buna elvermek maksadıyla bulunduğu mekanı yapısallaştırması, daralması ve dere kenarında bulunan köy evlerindeki değirmen tekerlekleri misali işlevsel mekansallaşmayla üzerinden bir derviş misali seyri sulük edecek, kendi varlığıyla eksik ve tam çıkacak, enerji doğurucu bir sürecin varlığı anlatılmakta. yaşamın bu minvalde bir yan ürün olduğu, enerji üretim sürecindeki ikinci bir çıktı olarak var kılındığı ifadelendiriliyor. bu minvalde insan eylem, hal ve davranışlarının da bir üçüncü çıktı olarak görülmesi olası geliyor bana. tüm bu pasajlarda organik olarak ifadelendirilen varlığın aslında inorganik materyalerin söz konusu menfezlerin bağlamında mekânsallaştığı, etkileşimle beraber organik bir ara çıktı verdiği görülüyor, amaç aslında dengesizliği dengeye kavuşturmak maksadıyla yeni bir dengesiz duruma sebebiyet vermenin ızdırabı olarak da görülebilir ya da tasavvuf veya mistik doğu terminolojisinde kemal noktaya, nirvana olarak tariflenen hâle gelene değin geçilmesi gerekli olan geçici hal dönüşümleri olarak da ifadelendirilebilir. aslında varlığın genomunda, özünde bulunan, sürekli bir oluş içerisinde nesilden nesile aktarılan, aktif olan kısımla var olanı var olduğu gibi kılan fakat tözünde bir canavar, hilkat garibesi fakat özünde insan ya da ağaç, kuş olan varlık izlencesi ibni arabi, platon gibi filozoflarca dile getirilen ayanı sabite, idea kuramlarını çağrıştırdı. netice gelinen noktada enerjinin yapı elemanı olan mitokondri (bitkilerde kloroplast olarak güncellenen(?)) cisimciğinin aslında arke bir evsahibi ile endosembiyotik bir ilişki içerisine giren bakteri olduğu, sonrasında bu yapının genetik şifreleri ile hücrenin çekirdeğindeki genetik şifre arasındaki uzlaşı ya da çatışma, geri kalma parametreleri ile hayatı, ölümü, yaşlılığı, cinsiyeti dahi şekillendiren kilit taşına dönüştüğü belirtildikten sonra bu sav gerekçelendiriliyor. ilgi çekici bir diğer husussa makro ölçekte bir bakıma medeniyetin kurumsallaşmasını andıran mikro ölçekte hücrelerin belli başlı işlevlerde uzmanlaşması, soma gibi medeniyet hastalığına düşen, gittikçe durağanlaşan ve çöken, parçalanan, tabiri caizse üretilen fakat eksilen ama tam kalan hücreleri görebiliyoruz. lakin germ gibi soma haricinde kalan, sürekli yenilenen, japon şinto dini geleneklerinde ise tapınaklarının 20 yılda bir inşası gibi, kolektif hafızayı, hücre hafızasını eylem üzerinde, yeniden temellendiren örneklere de rastlayabiliyoruz. zira bu hücreler, sürekli bir devinimle tazelenen, tüm kalıtsal yapıyı bu şekilde bir oluşta var kılan, halde eylemi tutmaktansa eylem içerisinde hali gerçekleştirerek bize medeniyet tarihini farklı bir açıdan okuma imkanı tanıyor. en nihayetinde ilk başında alkalin menfezlerinde şekillenen yaşam, kendini inşa ederken kendi dahilini korumak amacıyla ve var olmak kastıyla kurduğu dışsal engeller dış-iç arasında oluşan kinetik dengesizliği yaratmış ve bu kinetik engel dengesizliği enerji bağlamında zarda proton basamaklandırmasını, dolayısıyla enerji menfezlerini oluşturarak yaşamı doğuran temel kurguya dönüşmüştür. bunu medeniyetler dahilinde kurulan surların, çekilen sınırların ve bu sınırlar arasındaki ticari, sosyokültürel nev'inden etkileşimlerin doğurduğu sınıflaşma, bölümlenme, ustalaşma ve aldığı bu yolda bir fert gibi kurulma, gelişme ve ölme döngüsünde görebiliriz. hücre bağlamında yaşlılığı ve ölümü gerekçelendiren, endosembiyozla içeri alınan sonrasında mitokondriye dönüşecek bakterinin dahilinde ve onunla birlikte hücre içerisine dahil olan varlıklarda bulunan intronları medeniyet izdüşümünde harici düşünce, fikir, dinsel ya da bilimsel aktarımların kültürde yaratacağı gedikler, yıkımlar olarak görebiliriz. Zira bu intronların hücre içerisinde oluşturduğu radikal sinyaller hücrenin ya ölümüne ya mutasyon birikimi sebebiyle yaşlanmasına ya da yeniden kurgulanıp yeni baştan inşasına sebep olabilir.
Yaşam Neden Var
Yaşam Neden Var
Yaşam Neden Var
Yaşam Neden VarNick Lane · Koç Üniversitesi Yayınları · 201625 okunma
·
62 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.