Gönderi

510 syf.
10/10 puan verdi
Hiçbir şey gerçek değil, her şey mubah
Fars coğrafyasından oldukça uzakta, Slovenyalı bir yazarın kaleminden çıkan bu kitap Alamut Kalesi - Selçuklu Devleti arasındaki mücadeleyi anlatıyor. Her şeyden önce bu kitabın kurgu bir roman olduğu unutulmamalı. Alamut Kalesi'nin hükümdarı olan Hasan Sabbah aslında İsmaili tarikatına mensup gibi görünse de onun asıl dini, amaçlarıdır. İrade, güç, savaş eğitimi verdiği fedai birliği meydan savaşlarında ya da kuşatmalarda değil, suikast birliği olarak kullanılır. Bu suikastler de sıradan insanlara değil doğrudan vezirlere, krallara, hükümdarlara karşı yapılacak suikastleri kapsar. Hasan Sabbah bir yerde fedai birliğinin adı işitilince hükümdarların tir tir titremesini amaçlamıştır. Elbette bir hükümdara suikast düzenlemek intihar etmekten farksızdır. Bu sebepten bu işi yapacak insanları da buna ikna etmek oldukça zordur. Hasan Sabbah bu konuyu da cenneti vaat ederek çözmüştür. Alamut'un arka kısmında bulunan güzel bahçelere haremler kurmuş, en güzel kadınları özel olarak eğiterek yapay huriler oluşturmuştur. Buraya o coğrafyada bulunmayan meyveler getirmiş ve Hindistan'da kullanılan ihtişamlı renkli fenerlerle süslemiştir. Fakat hikayede yine bir açık vardır ve insanları buranın cennet olduğuna inandırmak imkansızdır. Ve devreye uyuşturucu bir madde olan haşaş, diğer bir deyişle hint keneviri girer. İngilizce'de suikast anlamına gelen ''Assassin'' kelimesinin, Haşhaşi kelimesinden türetildiği düşünülür. Buraya bir parantez açmak istiyorum. Geçmişte Hasan Sabbah'ın yaptığı gibi insanları intihara ikna etmek (canlı bomba, suikast vb.) imkansıza yakın bir meseledir. Günümüzde de örneklerine rastladığımız bu durum sanırım tıpkı geçmişteki gibi uyuşturucu vasıtasıyla yapılmaktadır. Çünkü yaşamın temeli olan DNA'nın en güçlü dürtüsü her zaman yaşama isteğidir. Hasan Sabbah, haşaş ile uyuşturduğu gençleri uyandığında yapay cennet bahçelerine yerleştirir. Orada bir gün geçiren toy, cahil fedailer de onun gerçekten cennetin anahtarına sahip bir peygamber olduğunu düşünürler. Bu düşünce bir genç için Nizamülmülk gibi dönemin en güçlü baş vezirlerinden birinin odasına girip, boğazından hançerlemesiyle ilk meyvesini verir. Bunun ardından güçlü Selçuklu ordusu Alamut'un üzerine tüm gücüyle saldırıya geçecektir ki Hasan Sabbah canlı hançerlerinden birini yeni vezire suikast için yollar. O vezir de ölünce Selçuklu içinde taht kavgaları ve parçalanmalar baş gösterir. Manipülasyon, kitle yönetimi, korku yönetimi, taht kavgaları diplomasi ve daha birçok şey... Kendi adıma kitabı ne zaman alsam 11. yüzyıldaki İran günlerine dönüveriyorum. Yazarımız ise ilk cümlesinden son cümlesine asla acele etmeyerek kitabını yazmış. Bize kahramanı göstermeden salt hikayeyi sunmuş ve haklı ya da haksızın okur tarafından belirlenmesini istemiş. Kesinlikle okumak gerekir mi bilemem ama ben iyi ki okumuşum diyorum.
Fedailerin Kalesi Alamut
Fedailerin Kalesi AlamutVladimir Bartol · Koridor Yayıncılık · 201242bin okunma
·1 alıntı·
3.030 görüntüleme
`oyku okurunun profil resmi
Çok güzel bi kitapppp
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.