Gönderi

112 syf.
·
Not rated
·
Read in 1 hours
Gidin bir daha bakın güllerinize!
yıllar önce okumuştum. geçenlerde dinlediğim podcast'te uzun uzun küçük prensten bahsedilince yeniden okumak istedim. çoğu yeri unutmuşum meğer. Alıntılar ve okurken düşündüklerim: 'İnsan, ancak engellerle karşılaşıp onları aşmaya çalıştıkça kendini tanıyabilir' -Antoine de Saint-Exupery 'Büyükler sayılara bayılırlar. Tutalım, onlara yeni bir arkadaştan söz açtınız, asıl sorulacak şeyleri sormazlar. Sesi nasılmış, hangi oyunları severmiş, kelebek biriktirir miymiş, sormazlar bile. 'Kaç yaşında?' derler, 'Kaç kardeşi var? Kaç kilo? Babası kaç para kazanıyor?' Bu türlü bilgilerle onu tanıdıklarını sanırlar. Deseniz ki, 'Kırmızı kiremitli güzel bir ev gördüm. Pencerelerinde saksılar, çatısında kumrular vardı.' Bir türlü gözlerinin önüne getiremezler bu evi. Ama, 'Yüz bin liralık bir ev gördüm' deyin, bakın nasıl 'Aman ne güzel ev!' diye haykıracaklardır. Oysa bizim gibi hayatı yakından tanıyanlar için sayılar nedir ki.' * Ne tatlı ve basit anlatıyor bu kitap. Küçük Prens'e çizdiği koyunları beğendiremeyince ona bir kutu çizip 'istediğin koyun bunun içinde' demesi yine çok tatlıydı. Hayal gücü işte.. Büyüdükçe ve hayatın telaşına kapıldıkça hayal gücüm de git gide köreliyormuş gibi hissediyorum. Sayılara fazla kaptırdım belki de kendimi ve bu renksiz, cansız geliyor gözüme. Oysa eskiden çok daha fazla hayal kurardım. Şu sıra masalları çok seven ve masal yazan biriyle tanıştım. O da bana ilham oldu bu kitapla birlikte. Hani diyor ya syf 31'de 'Ne yazık ki ben kapalı sandıkların içindeki koyunları görmeyi beceremem.' İşte ben yeniden hayaller kurmak, sandıkların içindeki koyunları görmek ve mantarın teki olmamak, özellikle de absürt şeyler hayal etmek istiyorum çünkü çok eğlenceli ve kendi içinde bambaşka bir anlamı var. Küçük prensin evinin 1 ev kadar olması, sönmüş yanardağını tabure olarak kullanması, gezegen gezegen yolculuk yapması ve oradaki karakterler.. * Gezegenim nasılsa, geleni de öyle görüyorum. Küçük prens her gezegene gittiğinde, orada yaşayan kişi kendine göre bir sıfat yakıştırdı ona. Kimi kaşif geliyor dedi, kimi hayran dedi, kimiyse emirlerini yerine getirecek bir uyruk olarak gördü geleni. Bir şeyi nasıl gördüğünüz ve ne anlam yüklediğiniz tamamen sizin küçük gezegeninize göre değişiyor. Yine küçük prens çölde gezerken bir çiçeğe rastlıyor ve ona insanların nerede olduğunu soruyor. Çiçek ona 'Rüzgarda sürüklenmişlerdir. Kökleri yok, yaşamları güç oluyor bu yüzden.' diyor. Ne harika bir cümle. Her varlık dünyayı kendi varlık penceresinden görüp anlamlandırıyor yani. Peki hakikate ne kadar yakınız? Kendi varlığımızın sınırlarını aşarak olanı olduğu gibi görmeye çalışmamız gerek. Hakikati görebilmek için daha geniş kavrama ve anlama yeteceğine sahip olmamız gerek. İkinci gezegendeki herkesi hayranı zanneden kendini beğenmiş ve ilk gezegendeki kimsenin kralı olmayan kral sadece kendi kafalarında yaşıyor, gezegenleri de kafaları gibi küçük ve kimse yok. Oysa bizim gezegenimiz böyle olmamalı. 'Bir gezegen görmüştüm, kırmızı suratlı biri yaşıyordu orada. Bir kerecik olsun çiçek koklamamış, hiç yıldız görmemiş, hiç kimseyi sevmemiş. Sayıları toplamaktan başka bir şey yapmamış hayatında. Yine de bütün gün senin gibi 'Önemli bir adamım ben!' Ciddi bir adamım!' der dururdu. Gururundan yanına varılmazdı. Ama adam değil mantarın tekiydi.' * Ne yazık böyle gezegenlere ve ne kadar çok böyle gezegen var. İnsan düşündükçe üzülüyor. Abartmıyorum, gerçekten çoklar. Bu kırmızı suratlı mantar herifleri uzay boşluğuna gönderebilseydik dünya çok daha güzel bir yer olurdu. 'Sevdiğiniz çiçek milyonlarca yıldızdan yalnız birinde bile bulunsa, yıldızlara bakmak mutluluğunuz için yeterlidir. 'Çiçeğim işte şunlardan birinde.' deriz kendi kendimize. Ama bir de koyunun çiçeği yediğini düşün, bütün yıldızlar bir anda kararmış gibi gelir. Bu mu önemli değil?' * Evet öyle gelir ama biz yine de yıldızları çiçeğimiz orada diye değil, yıldız oldukları için sevelim. O zaman sevdiğimizi kaybetmemizin acısı daha katlanılabilir olur. 'Ne yapıyorsun bu yıldızları? Ne mi yapıyorum? Evet? Hiç, sahibim onlara.' ''Evet. Sözgelimi sen benim için şimdi yüz binlerce oğlan çocuğundan birisin. Ne senin bana bir gereksinmen var ne de benim sana. Ben de senin için yüz binlerce tilkiden biriyim. Ama beni evcilleştirirsen birbirimize gereksinme duyarız. Sen benim için dünyada bir tane olursun, ben de senin için.' Biraz biraz anlıyorum dedi küçük prens. 'bir çiçek var, galiba beni evcilleştirdi..' 'Yalnız evcilleştirdiğin şeyleri tanıyabilirsin dedi tilki, 'insanların tanımaya ayıracak zamanları yok artık. Aldıklarını hazır alıyorlar dükkanlardan. Ama dost satan dükkanlar olmadığı için dostsuz kalıyorlar. Dost istiyorsan beni evcilleştir işte.. '' *Benim kitapta en sevdiğim bölüm tilki ve küçük prensin konuşmalarıydı. Sonrasında da küçük prensin gülü için söyledikleri.. Yorum yapmaya gerek yok, son derece açık, net ve tatlı bir bölüm.. 'Siz benim gülüme hiç mi hiç benzemiyorsunuz. Şimdilik değersizsiniz. Ne sizi evcilleştiren olmuş ne de siz kimseyi evcilleştirmişsiniz. Tilkim eskilerde nasıldı, öylesiniz. O da önceden tilkilerden bir tilkiydi, ama ben onu dost edindim, şimdi dünyada bir tane. Güzelsiniz ama boşsunuz. Kimse sizin için canını vermez. Buradan geçen herhangi bir yolcu benim gülümün size benzediğini sansa bile o tek başına topunuzdan önemlidir. Çünkü üstünü fanusla örttüğüm odur, rüzgardan koruduğum odur, kelebek olsunlar diye bıraktığımız birkaç tanenin dışında bütün tırtılları uğrunda öldürdüğüm odur. Yakınmasına, böbürlenmesine hatta susmasına kulak verdiğim odur. Çünkü benim gülümdür o. '' 'Git bir daha bak güllere. Seninkinin eşsiz olduğunu anlayacaksın.' 'Gülünü bunca önemli kılan, uğrunda harcadığın zamandır.' *Dostu olmayan ne çok insan var. Bazen onlarca yüzlerce arkadaşı olan ama tek bir dostu olmayan insanlar görüyorum, yüzeysel modern zaman ilişkileri. Oysa derin bir dostluğa sahip olmak hayattaki en değerli şeylerden biridir bence. Hayatta güzel anılar, güzel dostlar biriktirmek gerek. Ve ben, böyle bir dostum olduğu için çok mutluyum, şanslıyım. Topundan daha kıymetli o. İkimizde çok emek verdik, çok zaman harcadık bu dostluk için. Ve yarın doğum günü. İyi ki doğmuş.. Daha çok evcilleştiğimiz ve evcilleştirildiğimiz yıllar diliyorum herkese.. :D
Küçük Prens
Küçük PrensAntoine de Saint-Exupéry · Can Çocuk Yayınları · 2015236.5k okunma
·
199 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.