Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Baruch Spinoza: üzerine bir inceleme.
Spinoza’da birçok filozof gibi değeri yaşarken anlaşılmayalardan… panteist, rasyonalist, bertrand russell'in en insancıl ve cana yakın filozof olarak tanımladığı büyük metafizikci… spinoza evreni, tanrıyla değil, tanrıyı evrenle açıklayan hakikatli bir zeka. Spinoza’ya göre tanrı’nın dört gücü vardır. Bunlar; mutlak(absolute), düzen verici(regulate), olağan(ordinary), olağanüstü(extraordinary)’dir. Spinoza, “var olan her şey tanrı içinde vardır ve tanrı olmaksızın hiçbir şey ne varolabilir ne de kavramabilir/anlaşılabilir. der. Spinoza, ethica’yı yazarken henüz ilk sayfalarında şu soruya değinir. “Tanrı Nedir?” sorusuna karşılık spinoza;”özü varlığı kuşatan, başka bir deyişle tabiatı ancak var olarak tasarlanabilecek olan şeye, kendi kendisinin nedeni “causam sui” diyorum. Bu tanımda “tanrı” kelimesi kullanılmamıştır. Onun yerine spinoza, tanrı’yı latince bir terim olan “causam sui” olarak tanımlamıştır/kullanmıştır. Spinoza yüzeysel anlamda tanrı’nın her şeye nüfuz eden bir ruh olduğunu değil, daha doğru bir anlamda her şeyin tanrı’nın içinde ve onun modifikasyonları olduğunu söyler. Spinoza’nın sistemine baktığımızda gözümüze çarpan ilk şey onun tanrı sevgisidir. Diğer önemli kavramı ise geometrik yöntemdir. Onun mistisizmi tanrı sevgisinden, rasyonalizmi ise bu geometrik yöntemden gelir. Spinoza’nın sistemi panteizm’dir. O, her şey de tanrı’yı bulur. Spinoza için tanrı evrenin yaratıcı değil, töz ya da çevheridir. Spinoza, dini kurumlara ve yapılan ayinlere lüzumsuz olarak bakar. Çünkü ona göre tanrı’ya inanç/ibadet için bunlara gerek yoktur. Onun düşüncelerinden yola çıkarak spinoza için; “amor dei intellectualis’dir. Yani zihinsel bir sevgi anlayışı vardır onda. İnsan arzusunu/tutkusunu yenerek, tanrı’ya ulaşır. Spinoza’nın ahlak sistemi tanrı temellidir. Ona göre tanrı kesin olarak özgürdür. Onu hiçbir şey etkileyemez. Oysa insanlar tutkuludur ve başka birçok şeyin etkisi altındadır. Olumlu tutkular insanı başarıya, olumsuz tutkular ise başarısızlığa/köleliğe götürür. Ahlaka düşen olumsuz ve yıkıcı tutkuları yenmektir. Birşeyi olumsuz ve yıkıcı duygulardan kurtaran’da bilgidir. Bilgi ile donanmış birey, kölelikten kurtulur, güçlü, özgür ve erdemli olur. Spinoza’da, evrensel ahlak yasasını belirleyen en önemli öğe, insanın kendisinin’de bir parçası olduğu doğa düzeni/yasalarını anlayarak ve bu bilgilere dayanarak ahlaki bir biçimde davranmasıdır. Spinoza, felsefi konuları matematik bir mantık dahilinde inceleyen, ethica adlı eseriyle insanlığı, aklı kullanarak ulaşabileceği en üst bilgiye ulaştırmayı amaç edinmiştir. Spinoza’ya göre, doğa’da bize herhangi birşey saçma ya da amlamsız geliyorsa; bunun nedeni bizlerin o durum karşısında sınırlı bilgi sahibi olduğumuzdandır. Çünkü insan her şeyi kendi aklına uygun olmasını ister. Aslında aklımızın kötü dediği şey evrensel doğanın, düzen ve yasaları bakımından kötü değildir. Yalnızca ayrı düşündüğümüz için varlığımızın yasaları bakımından kötüdür. Spinoza’ya göre, insanlar sadece iki boyutun farkına varır. Bunlardan biri madde, diğeri ise düşüncedir. Spinoza, descartes’in düşüncelerinden etkilenmiştir. Fakat bazı noktalarda ondan soyrılır. Örneğin descartes’te var olan beden-zihin ikiliği, spinoza’da yoktur. Zira spinoza’ya göre beden ve zihin, aynı gerçekliği ifade eden iki farklı kavrama yoludur. Spinoza, fikir ve duyguyu bir düşünme tarzı olarak ele alır. Fikir temsili karakteri üzerinden tanımlarken, duygu ise hiçbir şeyi temsil etmeyen bir düşünme tarzıdır. der. “İnsan zihni” ile “insan bedeni” iki farklı töz olamaz, çünkü “töz” tanımı gereği var olmak ve eylemek için kendisinden başka bir nedene gerek duymayandır. Benzer biçimde, zihin ve beden farklı töz’ler olarak birbirinden ayrılıp, daha ayrıcalıklı bir rol verilemez. Ve tam da bu nedenle insanın, diğer varlıklardan farklı ve üstün irade sahibi olduğu söylenemez, ayrıca kozmos’ta tanrı dahil insanın anlama yetisini aşan herhangi bir düşünce yoktur ve varlıklar arasında bu anlamda hiçbir hiyerarşi kurulamaz. Beden ve ruhun birbirine üstünlükleri yerine paralelliklerini savunan spinoza, ereksel bir nedenselliğe de karşı çıkmıştır. Bununla birlikte aşkın bir tanrı anlayışı yerine içkin bir doğa anlayışı getirmiştir. Doğa’dan bahsetmekle beraber insanda ki temel üç yanılsamayı tasvir etmiştir. Ereklilik çerçevesinde; bilinç, özgürlük ve tanrıbilimsel yanılma’dır. Spinoza, metafiziği ele alırken, rasyonalist’tir. Metafiziğin ispatı ya da çürütmesini deneyler ile yapamazsınız, Spinoza burada ampirizm’den sıyrılır. Akıl ile yapabilirsiniz der. Spinoza, duygulardan bahsederken üç temel duyguyu ele alır. Bunlar arzu, neşe ve keder’dir. Sevgi ve nefreti insanın yan duyguları olduğunu söyler. Spinoza, aşırılığa pek sıcak bakmazdı, hatta rahatsız olurdu. O beden ve zihin karşısında hassas bir düşünürdü. Ve yine spinoza insan için şöyle der; “onlarla alay etmek, hayıflanmak ya da nefret duymak yerine insanın davranışlarını anlamaya çalışmalıyız” der. Leibniz, spinoza için şöyle der; ”spinoza hiçbir zaman gösterme sanatının büyük bir üstası olarak görünmüyor. Bu yazarın zihni çok karışık ve işkenceci görünüyor. O aydınlık ve doğal yollara pek az giriyor, sarp yolları ve uzun dolambaçları seviyor, göstermelerinin çoğu aydınlatacak yer de şaşkınlığa düşürüyor.” Almanya’nın köklü üniversitelerinden helderberg üniversitesi, spinoza’ya felsefe kürsüsünde profesör olarak ders vermesi için yüklü bir maaş vaadeder. Ama din konusuna girmemesi istenir. O ise “yeterince özgür düşünemediğim için üniversitenize layık değilim” diyerek reddeder. Descartes’in iki töz önermesine karşı çıkıp ve tek bir töz vardır o da tanrı’dır demiştir. Spinoza tüm bunların ardından yahudi cemaatinden afaroz edilmiştir. 27 temmuz 1656 günü, amsterdam cemaatinin yönetimi bir bildiriyle; yaptığı ve öğrettiği korkunç sapkınlıklar ve canavarca eylemleri nedeniyle, haham’larında rızasını alarak yahudi cemaatinden uzaklaştırılmasına karar verdi ve yahudi entelektüellere gözdağı vermek için “herkesi uyarırız ki, hiç kimse, ne onunla aynı çatı altında kalabilir ne de onun tasarladığı veya yazdığı birşeyi okuyabilir diyerek spinoza’yı yahudi cemaatinden attılar. 1925 şubatında, kudüs ibrani üniversitesi tarih profesörü yosef klausner, spinoza’yı anlattığı bir dersin sonunda kollarını iki yana açarak spinoza’ya destek maksadıyla haykırdı; “yahudi spinoza’ya sesleniyorum!… afaroz iptal edilmiş, yahudiliğin sana karşı işlediği günah kaldırılmıştır! Kardeşimizsin!, kardeşimizsin!, kardeşimizsin!” demiştir. Her ne kadar geç olduysa da amsterdam yahudi müzesi fazla tantana yapmadan spinoza’yı yahudiliğe iade etti ve bir de metin vardır, o metinde şöyle yazar; “her yahudi, kendi yahudiliğini nasıl yaşayacağına ve yahudi toplumuna nasıl bağlanacağına karar vermekte özgürdür.” dendi… "şayet havaya atılan bir taş düşünebilseydi, kendi isteğiyle yere düştüğünü sanırdı"
··
1 artı 1'leme
·
543 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.