DİPÇE :
"Çalışma kapitalist toplumda her türlü entelektüel soysuzlaşmanın, her türlü organik bozulmanın sebebidir."
Tembellik Hakkı kavramı Lafargue'nin haftalık bir dergi olan Egalite(1880 yılı)'de dile getirdiği bir kavramdır. Zira Napoleon 1807'de şunları yazmıştı:
"Halklarım çalıştıkça günahlar azalacaktır. Yetke sahibi benim... ve pazar günleri, ayin saati geçtikten sonra, dükkânların açılmasını, işçilerin işlerinin başına dönmesini emretmek niyetindeyim."
Püriten din “çalışmak ibadettir” anlayışıyla 12 saat çalıştırılan çocuklardan besleniyordu.
Çalışmanın takdis edildiği tüm söylemlere kafa tutan Lafargue, insanca çalışmanın ve üretmenin önemine değinir, kapitalist sistemin çalışma ahlakının doğurduğu zihinsel sapmaları eleştirir. Kitapta sadece sistem değil proletarya da bu eleştirilerden nasibini alır:
"Bu çılgınlık, iki yüzyıldır mahzun insanlığa eziyet eden bireysel ve toplumsal sefaletleri peşine takmış sürüklüyor. Bu çılgınlığın adı çalışma aşkıdır. Bireyin ve evlatlarının yaşamsal güçlerini son noktasına kadar tüketen azgın bir çalışma tutkusudur” der.
Günde 12-16 saat çalışan proleteryanın bir sınıf bilinci geliştirmesi yahut bilişsel açıdan yükselmesi imkansızlaştırılmaktadır. Bu anlamda kapitalist sistemin ihtiyaç algısı uyandırarak ürettiği ve bireyde yoksunluk hissi yaratan düzene yetişmesi mümkün değildir. Sıkı çalışma temposu insana dair tüm güzellikleri sağlığı neşeyi hevesi alıp götürecektir.
Tembellik Hakkı bu insafsızlığın kutsanmasına yükselen sestir.
Erkan Aydoğanoğlu ( Fabrikada Emek Denetimi) der ki: Kapitalist sistemindeki asıl amaç kullanım değeri yerine değişim değeri üretmektir. Dolayısıyla bu üretim sisteminde emek süreci başkalarının istek ve ihtiyaçlarının karşılanması gayesi ile kullanılmaktadır. Bu da insanın emeğine yabancılaşmasına neden olmaktadır.
Modern zaman bu yabancılaşmayla çığırından çıkan bir toplum yaratmıştır.
Kasvetli Ev'deki Skımpole karakteri de Tembellik Hakkı kitabının yansıması bir karakterdir. Hakikaten Dickens; çalışmayı reddeden, ruhunu doğaya ve sanata açan abartılı tavırlarıyla Lafarguen bir isyanda karşımıza çıkarır Skımpole'yi.
Mandıra Filozufu da bu bağlamda düşünülebilir mi, diye akla gelebilir.
Son olarak proleteryanın ödev ahlakı ile bütünleşen çalışma yüküne karşılık , burjuvanın çılgınca tüketim ahlakı! arasındaki vicdani sorgulamanın farkındalığı için, emek için, çalışmanın erdem olduğunu bilerek insanî ve onurlu koşullarda yaşamak için...
Lafargue'in sözleri ile "entelektüel soysuzlaşmanın, her türlü organik bozulmanın" önüne geçilmesi umudu ve dileği ile #1mayıs