Gönderi

Oscar Wilde: üzerine bir inceleme.
sosyalist, pasifist, oyun yazarı, romancı, kısa öykücü ve şair… bu tanımların hepsi wilde için söylenebilir. Farklı tarzıyla, büyük britanyanın en ünlü ve en başarılı şair ve yazarların arasına girmeyi başarmıştır. Dili ve tarzı, çabasız bir büyüleleyiciliğe sahip, cazibesi en sıradan günlük olayları bile etkileyici hale getirebilmesinde, betimlemelerinin güzelliğinde: o eşsiz bir zekaya ve alaycı bir mizaha sahip muhteşem bir yazardır. Wilde yunanca ve latince dışında klasik edebiyatı çok seviyordu. Derslerinde hocalarının favori öğrencisiydi. Ama pekte çalışkan olduğu söylenemezdi. Çünkü tembelliği o kadar çok seviyordu ki bir kadın dergisinde editörlük yaptığı iki yıl hariç, hayatı boyunca hiç çalışmadı. Hatta bu tembelliğini şöyle ifade etmişti; “bütün sabah bir şiirimi düzeltmek için uğraştım. Sonunda bir virgülü şiirden atmayı başardım.” der. O da rilke gibi küçüklüğünde bir kız gibi yetiştirilmiştir. Ben dehamı yaşamıma, ancak yeteneğimi yapıtlarıma koydum demiştir. Wilde; zevk için yaşadığına hiçbir zaman hayıflanmayan, tanımadığı hiçbir hazzın kalmamasıyla övünen bir insandır. Ozan moz’un idöllerinden birisidir ki; moz’a sorulduğunda olmak istediğin biri var mıdır? “Oscar wilde” ile “james dean” arası birşey olmak isterdim demiştir. Andre Gide’nin yaşına bakmadan aşka düşürmüş insan. Ben tarihin yalancısıyım. Bunu bilmek oscar wilde’in eserleri hakkımda fikrimi değiştirir mi?, hayal kırıklığına uğrasamda hayır. Katıldığı bir partide bir okuru wilde’in yanına gelir. Kitaplarınızı severek okuyorum. Kimbilir siz ne kadar çok kitap okumuşsunuz der. Buna karşılık wilde; hanımefendi insanlar ikiye ayrılır. Yazanlar ve okuyanlar. Ben yazanlar tarafındayım. demiş böyle de sivri dilli bir adam wilde. Bir rivayete göre evcil hayvan olarak ıstakoz beslermiş, onunla yürüyüşe çıktığı söylenir. Wilde hapisteyken şunları yazar; “şimdi tüm samimiyetimle ve yapmacılıktan uzak bir şekilde söyleme zamanıdır ki; hayatımın en önemli iki anı; babamın beni oxford’da, toplumunda beni hapse gönderdiği anlardır. demiştir. İki senelik hapis hayatı wilde’ı çok değiştirir. Hapiste sefalet ve kötü muamele onu hayatın gerçeklerinden bahsetmeye iter. Wilde, john ruskin ve walter pater’den derin anlamda etkilenmişti. Bu iki edebiyatçı sanatın hayatta ki yeri üzerine makaleler yayınlamışlardı. Wilde daha sonra ironik bir biçimde pater’in depresif duyguları hakkında yorum yapacaktı: pater’in ölüm haberi üzerine; “ o daha önce yaşamış mıydı ki.” demişti. Wilde kendi yazdığı bir oyunun galasında; izleyiciler tarafından alkışlanarak sahneye çağrılmış, wilde o sırada kuliste sigara içmektedir. Sigara içtiğinden sahneye çıkmak istemez. “Yoğun ısrarlar sonrasında elinde sigarayla sahneye gelir, bir nefes alır sigarasından ve aralarında o dönemin önemli şahsiyetlerinde bulunduğu seyirciye doğru üfleyip, eminim şu anda sahnede sigara içmemi saygısızlık olarak değerlendireceksiniz. Ama sizlerinde beni sigara içerken rahatsız etmesi büyük saygısızlıktı.” der. İlginç, tuhaf bir adam… 1891 yılında lord alfred dougles ile tanışan wilde için yokuş aşağı doğru yuvarlanmada başlamış olur. Zaten eşcinsel eğilimleri ile bilinen wilde’in lord alfred’in babası olaya müdahale etmesine neden olur. Wilde’in gittiği bir klübe giderek “oğlancı geçinen wilde” diye not bırakır. Bunun üzerine wilde hakaret davası açar. Fakat davayı kaybeder ve eşcinsellikten yargılanarak tutuklanır. İki yıl hapis cezasına çarptırılır. Hapise girdikten sonra ona herkes sırtını döner. Yalnızca bir kişi wilde’in bağışlanması için imza toplar bu kişi de hiç şüphesiz bernard shaw’dır. fakat imza listesi kendi adıyla sınırlı kalır. Hapishaneden çıktıktan sonra yaşamına ingiltere’de devam ettiremeyeceğini anlayan wilde; italya ve fransa da bir süre yaşar. Wilde bir süre kendini saklar; “sebastian melmoth” takma adını alır, bunun sebebini de “ de profundis”te şöyle açıklar; “halk korkunçtur; insanı yalnız son yaptığıyla tanır. Bir oyun yazmadan önce ortaya çıkmak istemiyorum. O zamana kadar beni rahat bırakmalılar. Her ne kadar oyun yazmak istediğini söylese de bu içe kapanmanın sonucu olarak 654 dizelik bir şiir ortaya çıkar. Bu şiir için “hapishane hayatımı yazmak istiyorum ama bir tiyatro oyunu çıkamayacak kadar korkunç bir hayat bu” der. Ve ona “reading zindanı baladı” adını verir. 46 yaşında fransa’da yoksulluktan ölür. Cenazeisnde ise birkaç kişi vardır. Mezarı paris’te “pere lachiasa” mezarlığındadır ve mezar taşının üzeri yüzlerce rujlu dudaklar tarafından öpülmüştür. Öyle ki yanıbaşına “lütfen mezarlara saygılı olalım” tarzında bir ibare bile dikilmiştir. Wilde; mezar taşı olmadan gönülmüştür. Pek sonra bir hayranı tarafından düzenlenmiştir. “Akıp giden bir bataklığın içindeyiz hepimiz ama yıldızlara bakıyor bazılarımız.”
··
1 artı 1'leme
·
599 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.