Gönderi

ALLAH’A VASIL OLMAYI DİLEMEK NEDİR? Allah’a vasıl olmayı istemek sadece bir dilekten ibaret değildir. Allah’a vasıl olmayı dilemek imanla ilgili, sevmekle ilgili bir meseledir. Bu yüzden Allah’ı sevmeyen, Allah’a âşık olmayan birine “haydi, Allah’a vasıl olmayı dile, kurtul” demek doğru değildir, kendi kendimizi kandırmanın da bir anlamı yoktur. Bazılarının söylediği gibi “Allah’a ruhumuz ulaşır” diye bir şey de yoktur. Öyle olsa ruhumuz Allah’a ulaştığında ruhsuz mu kalacağız! Böyle bir şey olmaz! Allah bize kendi ruhundan nefhetmişse bizden de nefhettiği ruh olmamızı ister. Dolayısıyla Allah’a ulaşmak, ulaşmayı dilemek, kavuşmak, vasıl olmak demek; Allah’ın bize nefhettiği ruh olup Allah’ın huzuruna, miraca çıkmak demektir. Allah’a vasıl olmak için önce bizim kendimize kavuşmamız, Allah’ın bize nefhettiği ruh olmamız gerekir. Bu olduktan sonra Allah bizi huzura, manevi miraca, dostluğuna kabul eder. Yoksa sadece dille Allah’a ulaşmayı dilemek hiç kimseyi bir yere götürmez, böyle bir dilek de olmaz. İnsan sevdiğini ister, sevdiğine, maşukuna kavuşmak ister. Bu yüzden kuru kuruya “ben Allah’a vasıl olmayı diliyorum” demek olmaz, böyle bir dileği Allah da kabul etmez. Allah, ancak âşığın dileğini kabul eder. Biri Allah’ın aşkıyla yanıp tutuşuyor, gece uyuyamıyorsa, feryat ediyorsa bu kişi âşıktır ve rabbini diliyordur. Aynı zamanda bu aşkla, muhabbetle, feryatla, fedakârlıkla uykusu kaçıyor, kalkıp secdeye kapanıyor, rabbini zikrediyor, tefekkür ediyorsa o zaman onun bu feryadı, aşkı ve muhabbeti onu şimşek hızıyla rabbine yaklaştırır. Resulullah (s.a.v.) Efendimiz “kul ile Allah arasında nurdan ve zulmetten olmak üzere bin perde vardır. Her bir perdenin arası bin senelik yoldur”17 buyurur. Yani bir kulun bin sene ömrü olsa çabasıyla, gayretiyle sadece bir perdeyi geçebilir. Her birinin arası bin senelik yol olan bin perdeyi geçmek için şimşek hızına, aşka, muhabbete ihtiyaç vardır. Kul bu aşkı, muhabbeti, imanı tadar ve yaşarsa rabbini ister, ona kavuşmayı, ulaşmayı diler ve hızla yol alır. O, rabbine koştuğu, uçtuğu için Allah da aradaki perdeleri birer birer aralar. Bir de bir kul, rabbini severse diliyle “ben rabbime kavuşmayı istiyorum, onu diliyorum” demesi gerekmez; çünkü bu dileme onda zaten iradesiz bir şekilde vardır. Bununla beraber biri Allah’ı isterse ona vasıl olabilmek, ona kavuşmak için engel tanımaz. Allah neyi emretmişse kul da bütün çabasını, gayretini ortaya koyup “benim mutlaka rabbime kavuşmam gerekir” der ve gerekeni yapar. Mesele aşk meselesi, iman meselesidir. Bu yüzden devamlı “yolumuzun başı da aşktır, sonu da aşktır” diyoruz. Dolayısıyla bir kul vuslat yolculuğuna başlarken bir aşk ile başlar ve sonuçta aşkta kaybolur, aşk olur, muhabbet olur; yani iman olur. Allah’ın güzelliği, esmasının güzelliği üzerinde tecelli eder, görünür, böylelikle kul en güzel ahlaka sahip olur, Allah’a halife olur, ayna olur. Artık kâmil manada bir kul, bir âbd, bir âşık olur ki sadece maşukuyla var olur, maşukuyla gerçek hayatı bulur, vehmi olan benliğini, hayatını verip hakiki varlığını alır. Söz Hakkı I, s.393
··
68 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.