Gönderi

344 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 5 days
Cilalamaktan Canı Çıkmış Hayatlar
Bismillahirrahmanirrahim, Ana karakterin adı gibi parlak bir hayat beklerken olgun yazarımızdan, hiç şaşırtmadı şaşırtmakla:))( Kapağa ada aldanmamalı)Mücella; parlak, cilalanmış demekti ya, galiba adının sirayet ettiği tek yer de bedeni ve evleriydi. Tohum görmemiş bir tarla gibi kendisini tamamlayan birine, kader denk getirmemişti. Ya da buna vesile olan orta yaşta dul kalan bir anneydi... Kitapta, psikolojik çıkarımlarla çokça karşılaştım. Hepsi de yerli yerinde kullanılmıştı. "Büyük ihtimalle yazar bunların çoğunu yaşamış biridir" diyerekten biraz ayrıntılı inceledim hayatını. Evet nihayetinde yanılmadığımı anladım. Babasızlık ve bir annenin o yaşında kız büyütmesi. Hem de ülkenin çalkantılı sürecini iliklerine kadar yaşayarak... Sonrasında da attan inip eşeğe binmeye maruz kalınmışlık hissiyatıyla kardeş olan, şaşâlı konak hayatından bir apartman dairesinde sıkılmış yumruğunu ısırarak ömür tüketmek... Hepsinde de başarılı bir psikolojinin olması bu büyük çaplı yazarın hayatıyla benzerlikten geliyor. Öyle ya yaşamayan nerden bilsin, nasıl yazsındı de mi? Ah Mücella vah Mücella! Derken başlarda annesine bir nebze düşmanlık besledim. Sonlara doğru anladım ki, hepimiz bir matruşka gibi içimizde bir Neyyire hanım(annelik) onun derinlerinde de bir Mücella taşıyoruz. Şöyle ki, Mücella ilmek ilmek, geleceğin ne getireceğini bilmemenin umut ışığı altında çeyizini tamamlarken ben de inci gibi dizdim kelimelerimi defterime. O her şeyi sineye çekerken ben bir nebze de olsa, aldığım soluğu kolayca geri verebilmenin şükrüne nail olduğumu farkettim. Mücella saçlarını boyarken ben başörtüme bir toplu iğne daha iliştirdim... Mücella evi temizlerken, ben defterimden hatalarımı... Bana empati yetisini hem anne hem kız adına aşılayan bu kitap her ne kadar çok büyük bir olayla sonlanmamış olsa da, hayatın kısacık olduğunu ve onu en değerli şekilde yaşamamız gerektiğini öğretti. Ne kitaptaki yan karakter Yusuf Ziya gibi içi yana yana aşkından vazgeçmeyi, ne Güzide karakteri gibi aşkı uğruna evlatlarını arkada bırakıp gitmenin doğru olduğunu öğretti. Her şey dozunda güzeldi. Tıpkı ülkenin durumu gibi. Biz en iyisini yapacağız kesinkes vaatler vermemeyi... Baştaki Merhum Adnan Menderes'i astıran zihniyetin, o ipin parasını bile belgelere not düşüp isteyenlerin vicdansızlıklarının hâlâ kâti olduğunu öğretti. Ezanı türkçeleştirdikleri yetmezmiş gibi, un, şeker, yağın yanında esamesi okunmayan elektrik ve suyun savaş yılları bahane edildikten sonra da fakir fukaraya uğramadığını sağır sultan misali İsmet bile duydu. Ki yapan da bu deyimin sahibiydi. Bunların faili CHP'nin bugün de benzeri düşmanlıkları devam ettirme geleneğinden sonra (Seccadeye altı necis olan ayakkabıyla basmak, üzerine aslından farklı olarak haç işareti konulan Ayasofya camii baskılı taşları üzerine basılan zıplama aparatı olarak kullanmak, Aleviyim deyip Hz. Ali bir düşünür demek sonrasında da kitapları var demek, ayetleri hadisleri siyasilerin özlü sözü olarak atfetmek...) Bu iklimden bir Mücella geçti. İçimizden en kalbî duygularımızın bam telini sızlatarak. Anlatılamıyor bazen hissedilenler, ya yaşamak ya da yaşıyor gibi okumayı denemek işe aynısı için yarar belki. Vedalaşmadan önce, kitaptan olmasa da buraya yakışacağını düşündüğüm şu cümleyi Mücella da eminim küflü çeyiz sandığını açtığında idrak etmiştir:"Neyin aslını öğrendiysem, orada acı buldu beni."
İsmet Özel
İsmet Özel
Selam ve dua ile
Kuguduck
Kuguduck
Mücellâ
MücellâNazan Bekiroğlu · Timaş Yayınları · 202110.1k okunma
··
191 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.