Gönderi

84 syf.
·
Puan vermedi
·
2 saatte okudu
Ölüler de soluk almak ister
Şeref Bilsel, Yaşıyoruz Sessizce için şu sözleri söylemiştir: ‘’Bu kitap, bizim sagu, mersiye, ağıt geleneğimize, göç edeni de burada tutan, yaşatan yepyeni bir özellik getiriyor. Üç kadim kavram, yaşamın üç büyük izleği, aşk, yalnızlık ve ölüm, şiirden şiire iç içe geçerek birbirinin kapısını çalıyor. Sonra üçü birlikte gelip hepimizin hayatına doluyor. Yaşıyoruz Sessizce, aşkın emeğin ve dünyanın ölümle bir daha yüceltildiği bir varoluş simyası.’’ Yaşıyoruz Sessizce; kesinlikle edebiyatımızın yas sürecinin anlatıldığı şiirlerin bir arada hayat bulduğu bir şiir kitabıdır. Karısı Hatice’ye sonsuz bir aşk ile bağlı olan bir adamın hikâyesidir bu. Hatice Hanım’ın hastalık süreci ve ölümü şairi sarsmış hatta öyle bir sarsmış ki dizelerle âdeta dans etmiş… Tam Kendini Seveceksin şiirini burada paylaşmam iyi olacak sanırım... Üç yıldır ölüyorsun Hatice yataktan kalkıyorum, ölüyorsun odadan odaya geçiyorum, ölüyorsun su içiyorum, boğazımda mezar hecesi bir taş bademaltı'ndayız, ayaklarını sevdiğin günler ölüler de soluk almak ister limon çiçeklerinden bir yaşama ayini yaptım mamur ettim geri devirdi diyor bir ses gözbebeklerinden topuklarına çekiliyor dünya eteklerinden düşüyorum, düşüyorum. işte geliyorsun, kış soluğun saçaksız kuşlar iki omuzunda bitmiş gün ellerinden tutuyorum birden ölüyorsun. “bugün çok güzelsin” diyor ayşegül hemşire içinde bir nazlı göl usulca yapraklanıyor tam kendini seveceksin ölüyorsun. çıralı'ya gidelim haydi, nar çiçekleriyle yaseminlerle silelim ilaç kokularını kalkacaksın, ölüm ayaklarında bir isteksizlik bizim o elleri gökyüzü doktorlarımız “hatice abla” diyorlar, hepsi birer lokman iyiliği gözlerin bir daha tutunuyor dünyaya ölüyorsun. yirmi yaşımız siyah beyaz bir zaman ankara henüz ana rahmimiz olmamış güzelliğini omzuma alıyorum kurtuluş parkı'nda dört yanımız yeni dünyaların buğulu harfleri saçların ağzımda düğün-dernek birden ölüyorsun. denizdesin bozkır mavi bir acemilik gövden altın güneşlerde ibrişim yumağı içindeki çocuk sularla örtüyor çıplaklığını beydağları iki omzunda iki gökkuşağı ölüyorsun. ve çocuklar hatice, yaşama nişanımız çocuklar ağızları donmuş korku, ayva sarı tüyleri kan, rüyaları hepimizin suskunluğundan bir mezar taşı hangi evde doğarlarsa doğsunlar bizim evimizde ölüyorlar. sevmenin tanrı soluğuyuz ikimiz de gövdemin dünyanın ilk atlası boynundan dudaklarına dönüyorum mahcup kışlanın radyosu birden camlarda: bastığımız kara toprak boyumuzu aşar bir gün gidelim diyorum. gidelim diyorsun. sermayemiz hayal insan yaşlanınca bir yere gidemez değil mi çocuklara başka bir kader, bize bir gelecek masalı tam su yüzüne çıktık, dünya kalbimizin hizasında sen hak ettin bu mucizeyi diyorum, ağzım kan ter içinde gözlerin biliyor her şeyi, gözlerin bir yaşam çığlığı ölüyorsun… syf. 28-29 ‘’Sevmenin dünyayı sevmek olduğunu senden öğrendim.’’ Syf.9 Belli ki Hatice Hanım ile sevmek üzerine oldukça münakaşa edilmiş. Zira dünyayı sevmek oldukça güç bir meseledir ancak Şükrü Erbaş biraz da dünyayı Hatice sayesinde sevmiştir. Şair, İpi Kopmuş Boncuk yazısında (aslında Hatice Hanım ile geçen konuşmasını şairane yönü ile kaleme alıyor.) şöyle diyor: Bir gün, "benim için şiir yazdın mı hiç" demiştin. Göstermiştim, "şu heves sensin, şu incinmiş gurur sen, şu utangaç aşk, şu Posta Caddesi'ndeki daktilo sesi, çocukların okul dönüşü sevinci sen." Kuşkuyla bakmıştın yüzüme. Kirpiklerim içime dökülüvermişti. Susarak büyümüş iki çocuktuk biz, kendisini sevmeyi bilmeyen. Yanımızda birisi olmadan sevincimizden utanırdık. Kaç hayat evimizde bizden çok soluk aldı. Sonra harfler girdi yoksulluğumuza. Sonra dünyanın bütün mazlumları. Elimde başkalarının rüyası, bir var oluş acısıydım önünde. Yazmaya, okumaya ayırdığım zamanlar senin de zamanlarındı. "Tenha gezen evliyam" dedim. "Ben gittim harf harf dağıldım / Sen tamamladın cümlemi." Yüzüm bir gelecek atlası. Başım önde dönüyorum bütün yürüyüşlerden. Mavilik yitirdi hükmünü. İpi kopmuş bir boncuğum senden sonra. Bedeni olmayan bir zaman, odalarda. Canım ne kadar acıyorsa sözüm o kadar üşüyor. Ömür Hanım, Şahgülüm, Köroğlu'm... sana bir nefes olamayan şiirden de geçtim. Syf. 24-25 Bütün ömrünü adadığı Hatice Hanım’ı kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşayan bir şairin sessiz feryâdıdır.
Yaşıyoruz Sessizce
Yaşıyoruz SessizceŞükrü Erbaş · Kırmızı Kedi Yayınevi · 201613bin okunma
·
132 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.