Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

198 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Mutlu Beyin
Mutlu Beyin isimli eser, beynimizde salgılanan hormonlar olan Dopamin, Endorfin, Oksitosin ve Seratonin hakkında bize bilgiler sunuyor. Bu kimyasalları doğal olarak nasıl salgılayabileceğimizi anlatıyor. Ayrıca stres hormonu olarak bilinen ve adeta bizi yiyip bitiren kortizol hakkında da bilgiler sunuyor. Yazar bize bu hormonları tanıttıktan sonra, yine bu hormonlar sayesinde zararlı alışkanlıklarımızın yerine, bize uzun vadede yarar getiren alışkanlıklar kazanmamızın mümkün olduğunu söylüyor. Dopamin: Dopamin sayesinde ihtiyaçlarımızı karşılarız. Çünkü dopamin bizlere hedefe yürümemizi söyler. Hedefe ulaştığımız zaman ise çok fazla salgılanır. Beynimiz sahip olduğumuz şeylerin etrafında dolaşmak için tasarlanmadı sürekli yeni ve iyiyi arıyor. Nobel ödülü de alsak yeni bir gezegen de keşfetsek sonsuza kadar mutluluk salgılayamayız. Beynimizdeki bu hormon sayesinde insanlık sürekli bir gelişim içinde. Dopamin ihtiyacımızdan dolayı her zaman daha fazlayı istiyoruz. Fakat burada dikkat etmemiz gereken nokta beyin sağlıklı bir davranışın fazlasını istediği gibi aynı zamanda sağlıksız ve bize zarar veren bir davranışın fazlasına ihtiyaç duyabilir. Yani şöyle ki; nobel ödülü kazanan birisini daha fazla çalışmaya teşvik edebileceği gibi, madde bağımlısı birisini daha fazla madde tüketmeye ve ölüme yöneltebilir. Bunun farkında olan ticari şirketler, Avmlerde bizlere sürekli yeni indirimler ve yeni ürünler getirerek dopaminimizi arttırmaya çalışıyor. Aynı şekilde bilgisayar oyunları da yeni seviyeler, yeni başarımlarla ilgimizi hep orada tutmamızı istiyor. Beynin bu özelliğini iyi veya kötü yönde kullanmak ise tamamen oluşturduğumuz alışkanlıkların neticesinde beynimizde kurduğumuz nöral ağlara bağlı olarak bizim elimizde. Saatlerimizi oluşturduğumuz alışkanlıklarımıza göre harcarız. Bu Nobel ödülü için de olabilir, oyundaki son seviyeye ulaşmak için de olabilir. Peki yararlı şeyler yaparak nasıl dopamin salgılarız? Küçük zaferlerinizi kutlayın ve dopamin kazanın. Mutluluğu uzak hedeflere bağlamak yerine süreçte mutlu olun. Kendinize başarı hissini tattırın. Bu size ne kadar garip ve saçma gelse bile devam edin. Çünkü beynimizde kendimizi hor gören devreler daha aktif durumda. Özgüven kırıntıları toplayarak bunu tedavi etmemiz ve ufak şeylerle de dopamin salgılamamız mümkün. Endorfin: Bu nörokimyasal bize acıyı yok saydırır. Açlıktan bitap düşen atalarımızın başının çaresine bakıp, yiyecek bulmaya devam etmeye çalışması bunun sayesindedir. Aynı şekilde belgesellerde izlediğimiz yaralı zebranın, aslandan kaçmaya çalışmasını bu hormon sağlar. Yani fiziksel acı bize Endorfin salgılatır ve o acıyı bize unutturur. Ancak endorfin sosyal yaşamdan gelen sosyal acıları örtemez. Geçmişte, atalarımız günümüzün aksine fiziksel acılarla daha fazla boğuştuğu için yalnızca fiziksel acıyı örter. Endorfini spor yaparak veya aç kalarak salgılayabiliriz fakat sürekli salgılayabilmek için kademeli olarak spor şiddetini arttırmak ve vücudumuzu esnetmek gerekmektedir. Ayrıca ilginç bir şekilde araştırmalar göstermektedir ki gülerek de endorfin salgılayabilmekteyiz. Oksitosin: Oksitosin ise güven ile alakalıdır. Birisine güvendiğimiz zaman veya bize güvenildiği zaman salgılanır. Memelilerin yavruları ile bağ kurmasını ve sosyal ittifaklar kurarak sürü halinde yaşamasını bu hormon sağlar. Bağlılık duygusunu oluşturur. Kısaca Oksitosin güvendiklerimizin yanında olup, gardımızı indirdiğimiz zaman salgılanır. İnsanların stadyum, konser gibi alanlarda beraber bağırıp çağırması bunun sonucudur. Yine aynı şekilde ortak siyasi öfkeler ve twitter, ekşi sözlük gibi yerlerden belirli gruplar tarafından beğenilecek düşünceleri paylaşmamızın sebebi oksitosin salgılayabilmektir. Oksitosin sayesinde atalarımız kabileler halinde yaşamaya başladı ve günümüzde de yine Oksitosin sayesinde iş veya okul arkadaşlarımızla problem yaşasak bile o ortamın içinden çıkmıyoruz. Maalesef bu özelliğimiz bazen bize dezavantaj olarak dönebiliyor. Çetelere, savaşlara ve yıpranmış eş sendromuna neden olabiliyor bu ihtiyacımız. Bir gruba ait hissedebilmek için insanlar istismar edilmesine göz yumabilir. İnsanlar kötü alışkanlıklarını bırakmak yerine o sosyal ittifaktan olmamak için grup içinde yer almaya devam edebilir. Bu gibi durumlarda yazarın dediği gibi hayatta her zaman sandığımızdan daha fazla seçeneğimiz olduğunu unutmamamız gerekir. Serotonin: Saygı gördüğümüz ve toplumda sosyal üstünlük kurduğumuz zaman bu nörokimyasalı salgılarız. Bu nörokimyasalı salgılayabilmek için sürekli saygı ararız. Çünkü üstünlük kurmak bizleri iyi hissettirir. Bunu sağlayamadığımız zaman ise öfke ve kortizol hali olur. Tabii ki biz memeliler serotonin salgılayamaya çalışırken oksitosini de kaybetmemek için çaba harcarız. Şöyle ki eğer üstünlük kurmak için karşımızdakileri ezen birisi olursak bu durumda toplumdan dışlanırız ve oksitosini kaybederiz. Bu yüzden denge içerisinde toplumda var olmaya çalışırız. Bir toplantıda diğer arkadaşlarımızla ters düşmeden etkili bir fikir bulduğumuz zaman serotonin salgılarız. Burada bahsettiğimiz sosyal üstünlük sosyo-ekonomik seviyeden farklıdır ve beklentilerle alakalıdır. Dünyanın en zengin insanı, ikinci sıraya düştüğü için çok mutsuz olabilirken evinde saygı gören ve işinden çok memnun bir şoför daha mutlu olabilir. Her ne kadar statü benim için önemli değil desek bile memeli beynimiz bizi sürekli başkalarıyla kıyaslar ve kimin üstün olduğuna bakar. Bulunduğumuz yerde bizden daha iyi durumda birileri varsa beynimiz kendini tehlike anında hisseder. Her ne kadar bu özellik kötüymüş gibi görünse de eğer bizler bunun farkında olabilirsek bunu gelişmemiz ve kendimizi daha iyi bir duruma getirmemiz için bir fırsata çevirebiliriz. Unutmamamız gerekir ki atalarımız bu nörokimyasal sayesinde sürekli kendini geliştirdi ve bu sayede bu günlere gelebildik. Yeni Serotonin devreleri kurabilmek için yaptığımız işlere odaklanıp, onlardan gurur duymamız ve başkaları tarafından onaylanma ihtiyacından uzaklaşmamız yeterli olacaktır. Kortizol: Kortizol, yaşamsal tehdit anlarında salgılanır. ''Geçmişteki acılardan yapılan çıkarımlarla, gelecekte acı tehlikesiyle karşılaşınca kortizol salgılarız. Kortizol; korku, stres, endişe şeklinde ortaya çıkar.'' Yaptığımız iş eleştirilince bir, bir türlü terfi edemeyince veya trafik cezası yediğimiz zamanlarda bunun dünyanın sonu olmadığını biliriz ama beynimiz bu sosyal tehlike anlarında bir sorun olduğunu algılayarak kortizol salgılar. Bu gibi durumlarda kortizol durduran ve bize uzun vadede yarar sağlayacak yararlı ve mutlu alışkanlıklara ihtiyaç duyarız. Nasıl Mutlu Alışkanlıklar Oluşturabiliriz? Alışkanlıklarımız bizlerin tehdit hissedince sığındığı, beynin hiç zorlanmadan ve çok severek yaptığı şeylerdir. Beyin bunları sever çünkü daha önce defalarca yapmıştır. Bu sayede beynimizde bu alışkanlıklarımızla ilgili inanılmaz kuvvetli nöral bağlantılar kuruluyor ve adeta bir otoban inşa ediliyor. Ancak bu alışkanlıklar sigara, alkol, cinsel ilişki, teknoloji bağımlılığı, aşırı şeker tüketme ihtiyacı şeklinde ortaya çıktığı zaman bizlere çok büyük zararlar veriyor. Beynimiz tehlike anında hissedince kaçtığımız bu şeyler bizi daha da yiyip bitiriyor. Eski ve zararlı alışkanlıklarımızın beyinde kurduğu güçlü bağlara rağmen yerlerine yeni ve mutlu alışkanlıklar koymamız mümkün. En önemli şey kısır döngüye bir anda son vermek ve beyne o şeysiz de yaşayabildiğinizi göstermek. O hisse katlanarak, yararlı alışkanlıklar edinmeye çalışmak. Başlangıçta hiçbir aktivite eski alışkanlığımız kadar çekici gelmeyecek, bu oldukça zorlu bir yol. Özellikle yaş ilerledikçe eski alışkanlığımız ile kurduğumuz nöral bağ iyice güçleneceği için daha da zor fakat kesinlikle imkansız değil. Yararlı şeyleri sürekli tekrarlayarak mutlu kimyasalların yolunu oluşturabiliriz. Yeter ki o eski dürtüye teslim olmayalım. Unutmamalıyız bizler sadece dürtülerimizin esiri değiliz. Beynimiz diğer memelilerden farklı olarak kortekse sahip. Bu sayede nörokimyasalların dürtüsüne kapılmadan ortaya irade koymamız mümkün. Dikkat ve irade sınırlıdır. Beyin alışık olduğu şeye daha az enerji harcar. Dikkatinin çoğunu internette gezmeye veren birisi başka bir şey yapmak isteyince kötü hisseder. Tekrardan teknoloji bağımlılığı döngüsüne dönüp iyi hisseder. Yeni alışkanlıklar ise sandığımızdan çok daha fazla enerji gerektirir. Bu yüzden planlı olup, beynin sınırlı enerjisini verimli kullanmak için yeni edinmeye çalıştığımız alışkanlığımızı öncelikli hale getirmemiz gerekir. Mutsuzluğumuzu sağlıksız alışkanlıklarla kapatmak zorunda değiliz. Yapacağımız şey basit: -Eski zararlı alışkanlığını tamamen kes. -Yeni ve yararlı bir deneyim seç. -Sinir yolu oluşana kadar, sabırla tekrar et. ''Beynimiz her zaman bizi mutlu edecek beklentiler oluşturur. Her şeçimin iyi ya da kötü yanları vardır. Yaptığınız seçimlerin iyi yanını görmediğiniz sürece hep seçimlerinizden hoşnutsuz olacaksınız. Mutlu olmaya karar verin ve beyin mutlu olsun.'' Hoşça kalın.
Mutlu Beyin
Mutlu BeyinLoretta Graziano Breuning · Aganta Kitap · 2017959 okunma
·
1 artı 1'leme
·
225 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.