Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

460 syf.
·
Puan vermedi
İnsani anlama ve yorumlama açısından ele alınacak bilimlerden biri de şüphesiz ki antropolojidir. Hatta antropoloji yer yer tehlikeli bir bilim haline bile gelmektedir. Hal böyle iken insanların antropoloji hakkında doğru bilgi sahibi olması oldukça elzem bir durma gelmektedir. Kitap esas itibariyle kadını konu almıştır. Kitabın hemen başlarında dimorfizm terimi göze carpmaktadir. Dimorfizm türleri şekilleriyle ayırt etmek anlamına gelir. Kitapta dimorfizm örnekleri daha önce sahip olduğumuz genel geçer bilgileri biraz sarsıcı nitelikte. Misal büyük, güçlü vs vs bireyler dişiler tarafından daha da uygun görülmektedir algısı. Elbette bu tür bireyler dişlerin ilgisini çeker lakin bu durum genelleme olarak karşımıza çıkamaz. Nitekim primat sınıfındaki bazı hayvanlarin dişileri güçlü büyük olan alfaya karşı ilgi göstermezler (cinsel birleşme bağlamında) onun yerine kendilerince uygun erkeği seçerler. Alfa olan büyük güçlü olan tür bireyi sadece kendi klaninda koruyucu görev üstlenir. Dimorfizm yüzünden eşlerin büyük ve güçlü olana meyil göstermesi kitapta yanlışlanan durumlardan biri. Avcı toplayıcı döneme değinen kitapta kadınların toplayıcı erkeklerin ise avcı olduğu kanısı eleştirilmektedir. Ele alınan makalede böylesi bir yargının yanlış olduğu dile getirilir. Böylesi bir ayrımın yapılanmayacagini dile getirir. Böylesi bir ayrımın zaman icinde kadını ikinci plana ittigi dile getirilir. Bu durumun dile bile yansımasına şahit olmaktayiz. Günümüzde bile sen erkeksin yaparsın sen kadınsın otur oturduğun yerde gibi söylemleri zaten hepimiz biliyoruz. Bu durumun nesiller boyu devam ettiğini dile getiren kitap bu şekilde kadınlari tahakküm altına aldığını dile getirir. Dilin sosyolojiye ve kültüre yansıma biçimi olarak insanlar yanlışlarıni devam ettirmektedir. Yazar antropoloji yazılarının bu dilden arındırılması kanaatini taşıyor. Haklı! Ailenin kökeni bölümüne yazar geniş bir yelpaze ile yaklaşmış. Geçmişten günümüze kadar süre gelen aile yapılarından örnekler verip nasıl kurulduklari hakkında varsayimda bulunmuştur. Ailenin kökenine ise dil ve konuşma yetisini yerlestirmistir diyebiliriz sanırım. Aslına bakacak olursak insanı insan yapan en önemli yeti dildir. Dil üzerinde durulması gereken en önemli konudur. Buna benzer ifadeleri Harari'nin Sapiens kitabında da görmekteyiz. Kitabın bu bölümde aile içi cinsel ilişkiler de yer edinmiştir. Yer yer bazı aile tiplerinde ensest ilişkiler yer edinirken bunlar çok sınırlıdir. Geriye kalan aile tiplerinde ise ensest ilişki yasak ve bazen de cezası ölüm olarak karşımıza çıkmaktadır. Avcı ve toplayıcılığın aile içindeki sosyal mekanizmayı etkilediğini de dile getirir yazar. Anaerkillik ve ataerkillik avcı-toplayıcı sistemden baya etkilenmiş gibi. Kadınlarda adet (regl) dönemine özellikle dikkat çekmiştir. Dünyanın farklı yerlerinde yaşayan az ya çok nüfuslu topluluklar arasında kadının adet görmesi sonucu benzer tepkilerle karşılanmıştır. Bircok kültürde ilk adet döneminden sonra ebeveynler bilgilendirici göreve konumlanırlar. Ebeveynler olmasa bile o toplumda daha önce adet görmüş olan kadınlar bilgilendirmede bulunurlar. 'Temizlik' ya da 'temizlenme' ritueli de birçok toplumda karşımıza çıkmakta. Hatta bazı topluluklarda ilk adet görülmesinden sonra kadın bir hafta boyunca eve kapatılır. Eve kapatılmayla beraber kendisine ilerde adetten dolayı (fazla kanama olmaması için) inanışlarına binaen özellikle seçtikleri yemekler verilir. (ateş üzerinde pişirilmis patates gibi). Adetle birlikte kadınlara artık olgunluk statüsü verilir ve bi önceki yaşlarında yaptığı bazı şeylerin artık yapılmasının uygun olmadığı tembih edilir. Özellikle karşı cinsle olan iletişim ve etkileşimlerinde daha da dikkatli olması tavsiye edilir. Sanırım demeyecem çünkü bu özellikler günümüze kadar devam ediyor. Bahsettigim topluluklar ise afrika yerlileri be aborjin kadınlar. Bu eleştirilmesi gereken bir durum(günümüzde). Kadınların temizlenmesi gerektiği kanaati kadının kirlenmiş olduğu gerçeğini dile getirir aynı zamanda. Oysaki bir kadın adet görmesi onu kirli yapmaz aksine doğasına uygun şekilde metabolizmasinin çalıştığı anlamına gelir. İnanışa gelecek olursak da adet sonrası bir kadının yıkanması bence gayet doğal bir durumdur. Keza bu onu rahatlatma amacı taşıyor da olabilir. Ama kesinlikle ve kesinlikle kadının adet görmesi sonucu kadını, kirli, kirlendi olarak nitelemek abesle iştigalden başka bisey değildir. Anaerkil bir mekanizmanın oluşması konusunda ele alınan makalede tarihin hiçbir döneminde Anaerkil bir toplum yapısından tam olarak söz edilemeyecegi dile getiriliyor. Öyle bir hal almış ki buna en katı feminist yazarlar bile katılıyor. Bi iki kişi dışında. Makalede kadın iktidarının neden oluşmadığı konusunda çeşitli varyasyonlar sunuyor bize. Bu varyasyonlardan biri doğurganlık özelliği ve bereberindeki anaç duygu ya da düşüncesi. Kayda değer olarak ele alınan argümanlardan birisi ise bana göre erkeklerin kadınlara nazaran fiziksel olarak daha güçlü olmasıdir. Erkek kol gücü sayesinde iktidarı elinde bulunduruyor. Ve bu gücü kadınları ezme konusunda da baya kullanıyor. Bunu sadece erkek üzerinde değerlendirmemek de lazım. Güç kimdeyse iktidar odur. Günümüzde bile militarist toplumlarda ordu kime bağlıysa genelde güç onda vuku buluyor. Kadın devriminin gelişmesi için çalışmalar elbette mevcuttur. Ve bana göre böylesi bir devrimin olabilmesi için ya erkek nüfusunun çok azalması lazım ya da erkeklerin bizzat bu devrimde önayak olması lazım. Erkekler kadınlari karşılarına değil de yanlarına alacak olsalar kadin devrimi meydana gelir. Ayni durum kadınlar için de geçerli. Erkeği karşıt konuma endeksleyecek olurlarsa erkeklerin buna iyi yaklaşacağını sanmıyorum. Kadınların da erkekleri karşılarına değil de yanlarına almaları lazım. Totalde kadın devrimi olacaksa (eşitlik üzerine kurulu bir düzenden bahsediyorum) erkek olmadan bu durum gerçekleşmez. Koca kitapta kadın cinselliği ele alınmamış olsaydı şaşardim zaten. Buradaki makalede kadınların cinsel yaşamlarının evrimsel ve tarihsel süreci ele alınmaktadir. Cinsiyet rolünün toplumdaki yerinin belirlenmesinde ve konulanmasinda üzerine düşünülmüştur. Gerek Marx gerek Strauss gerekse Freud ekolünden örnekler vermiştir. Oudipus kompleksi ve  elektra kompleksinin kişilik üzerine olan etkilerinden bahsedilmiştir. Devlet devlet devlet... Eski çağlardan beri süregelen akrabalık ilişkileri git gide azalmaktadir. Bunun en önemli nedenlerinden biri de günümüz kapitalizmdir. Makalede ele alınan düşünceye göre kapitalizm erkekleri daha egemen hale getirmiştir. Erkek için akrabalık ve akrabalık geleneği gitgide azalmış yerine arti değer mal kazanımı gelmiştir. Durum öyle bir hale bürünmüş ki erkekler için akrabalık durumu çekirdek aileyle sınırlı hale gelmiştir. Günümüz gelişmiş endüstri ülkelerinde ise çekirdek aile bile artık parçalanmaya başlamış ve bireysellik çağı başlamıştır. Eskiden klanlarda ortak amaçlar doğrultusunda avlanma, toplama durumu vardı ya. İş birliği yani. Artık kapitalizmle birlikte bu durum yok olmuş ve akrabalık ilişkileri zayıflama göstermistir. Zaten kendimizden bile biliyoruz. Şu an bile birçoğumuz akrabalarımızi sevmiyoruz. Hatta 1K da bile akraba sorunsalı diye iletiler görmekteyiz. Buna karşın kadın ise akrabalık bağının devam etmesine yönelik birleştirme çabasının erkeğe göre daha üst düzeyde olduğu dile getirilmekte. Hani dedikodu felan diyoruz ya. Biraz da o meseleye indirgenmis gibi. Dedikoduyu kavramını kötü bir amaçla kullanmıyorum bu arada. Akrabalardan haberdar olma durumu kim nerde ne yapıyor nasıl durumu erkeklere nazaran kadınların daha iyi bildiği bir duruma gelmiş. İşte bu uğurda yapılan iletişim biçimi kadınların erkeğe göre akrabalık düzenini sürdüren taraf olduğu gerçeğini bize gösteriyor. Aslına bakacak olursak bence çok yerinde bir tespit. Kendimize dönecek olursak biz kafelerde kahvehanelerde kim hangi arabayı almış kim nerde iş kurmuş kim kiminle husumeti vs vs gibi durumları tartışıyoruz. Oysaki kadınlarin durumu böyle değil. Bu durum madalyonun diğer yüzünü bize göstermekte. Çünkü eğer kadın da kapital düzende soz sahibi olmuş olsaydı kadın da erkeklerin rolüne burunecek onlar da erkekler gibi konuşmalar yapacak ve bireysellesecek. Bu da kapitalizmin kadını ezdiği savini desteklemektedir. Çalışan kadınlarımız elbette ki vardır. Ve kendimize şu soruyu soralım. İki öğretmeni ele alalım. Biri kadın diğeri erkek. Kapital dünyada ilgi ve alakaları nasıl olur. Kadınlar yine aile ve akrabalarla ilsliski konusunda erkeklere göre yine daha pozitif durumda olmaz mı. Ruhumuza işlemiş. Kadın ders bitsin de eve gidip yemek yapayım çocuklara bakayım derdine düşerken erkek acaba akşam arkadaşlarla nerede buluşsak gibi gibi düşünceler içerisinde olur. Şu arabayı alıp sonra satsak kar etsem derdine düşer. Ama kadın öyle değil gibi. Çok şükür maaşım var. Düzenim var. Rutin bir şekilde hayatıma devam edeyim der. Burada söylediklerim genelleme tarzında ifadeler. Pek tabi bireysel düzeyde çok farklı erkek ve kadınlar var. Kitabın genişçe bir bölümünde Iroguois kadınları, Fransa, Ispanya, İtalya, Dominik cumhuriyeti, Kolombiya, Nijerya ve Çin'in kırsal kesimlerinde yaşayan kadınlar ele alınmış. Kadınların bu yerlerde erkeklere göre konumları detaylandirilmis. Sosyo-ekonomik ve sosyo-politik durumları anlatılmaya çalışılmış. Pek tabi her ülkenin kadınlarının durumlarını anlatmak için o ülkeye has ciltlerce kitap yazılması lazım. Sevgili yazarımız ancak bu kadar dile getirebilmis. Kitap güzeldi. Anlaşılması güç bir kitap değil. Her zaman söylediğim gibi kadınları anlatan kitapları ilk öncelikle kadınlar değil erkekler okumalı. Sonuç itibariyle ise "Ma kadınlar güldür, çiçektir wey İyi okumalar /Esenlikle
Kadın Antropolojisi
Kadın AntropolojisiRayna R. Reiter · Dipnot · 201426 okunma
·
145 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.