Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

200 syf.
7/10 puan verdi
·
34 saatte okudu
Vildan ve Mualla iki uç nokta. Tereddütü aralarında tokatlayan iki duvar. Vildan dengesiz. Histerik, değişken sonuna kadar taşkın hem esrarlı hem açık, korkutucu ve heyecan verici. Adeta yazarın hayat görüşündeki ikircikli, ikilikli halin vücut bulması gibi. Tereddütü üzerine her şeyiyle çeken koca bir soru ve ünlem işareti. Mualla'nın ise geldiği yer, ailesi, eğitimi  belli ancak yapmacık bir davranış kaygısı doğurmayan bir asilliği var. Düşünerek fikirler yaratmış ve merakla okuyan ayrıca duyguları ve mantığı karşı karşıya geldiğinde mantığı ile tereddüte düşüp duygularına çok da kulak asmamaya çalışan biri. Ancak eylemleri de duygular ile mantık arasında bir tereddüt içerisinde. Bunun da farkında olacak kadar akıllı ancak. Kitapta Mualla'nın kitaba ve yazara yönelik tereddütünden çok yazarın tereddütüne şahit oluyoruz. Yazarın Mualla hakkındaki gözlemlerinin arasındaki büyük boşluklara  doldurduğu yüceltmeler korkularını avutuyor ve onu tam açıklanamaz bir motivasyonla Mualla ile Evli olma tasavvuruna sürüklüyor. Her şeye karşı tereddüt duyabilen yazarın Mualla ile evlilik konusunda tereddütü yok gibi görünmekte. Oysa çağın yıkılan unsurlarından biri olan izdivaç konusu oldukça tereddüt edilesi bir mesele iken. Bu kararın karmaşık, yaşamsal ve duygusal süreçler sonucu verilmiş, sebepleri tam açıklanamayan bir dürtüsellik olduğu bir sezgilerimden kaçmadı. Aynı Muallanın da sezdiği gibi. İzdivaç olmaması durumu bazı korkulara gebe olduğu için teredüt edilemeyen bir hal aldı zannımca. Aslında Vildan yazarın eğlenceli, bohem, hovarda hayatını temsil eden bir kadın. Ve aynı oranda feci derecede yalnız. Bu hayat insana çeşitli keyifler ve keşifler sunuyor. Ancak bu hayat içinde kaybolmak da bir ihtimal. Vildan özgürlüğün içinde kaybolmuş bir ruh. Bu halde iken yaşanan hüzünler acılar kişiyi dağıtır. İnsan yaslanacak bir şey bulamaz. O şeyi arar durur. Vildan için yazar yaslanılacak, tutunulacak, bağlanılacak şeydi. Bu şeyi kendi yaratmaya çalıştı. Ancak yine de hızla dağılmaya doğru ilerliyordu. Vildan dağılıyor ancak en azından yalnız dağılmamaya çabalıyordu. İşte Mualla gibi bir kadınla bir geleceğin tasavvuru ise zamanında düşülen yalnız ve ölüme yakın hallerin acısını dindirebilecek bir ilacın umududur . Yani burada iki korkudan  kaçışın yarattığı tutkudan bahsedilebilir. İnsan düzensiz, bağımsız ve bohem bir hayatın sunduğu iradeyi yaşama özgürlüğü ile yine aynı hayatın doğurması muhtemel kayboluş, karanlık ve yalnızlık arasında bir seçim yaparsa eğer "özgürlüğü" kısıtlanmaktan korktuğu, "düzeni" ise yalnız kalmaktan korktuğu için seçebilir. İlkinde sıkılmanın ve kısıtlanmanın yani yalnız kalamamanın korkusu varken ikincisinde ise yalnız kalmanın yalnız ölmenin korkusu vardır.   Çünkü insanın kendini bağladığı düzen ve kişiler onun kişiliği için biçilmiş sınırlar inşa eder ve onu bu biçimle başbaşa bırakır. Gerçekten "özgürlük ve kendini yaşamak" gerçek yalnızlıkla mümkündür. İnsan her an yeni ihtimallerin olasılıkların doğduğu ve her an seçim yapmak zorunda bırakıldığı bir hayatın içinde kendi ile başbaşa kalabilir. Çünkü tereddüt zekanın ateşi için bir kıvılcımdır, iradeyi yeşertir. Netlik varsa, ihtimaller yoksa, tereddüt de yoktur. Böyle bir hayat düzensizlik ve risklerle ve yeni ortam insan ve işlerle mümkün gibi gözükmekte. Ancak öyle insanlar var ki en tahmin edilemez olaylar başına geldiğinde dahi benzer bir algoritma ile yani duygularının ve toplumun esiri olarak tepkiler veriyor, adımlar atıyor. Dolayısı ile yaratıcı bir yalnızlığın doğması için düzensizlik, kimseye ve hiçbir şeye bağlı olmadan yaşanan bir hayattan çok "akıl" ın ve muhakemenin gerekli olduğunu söyleyebilirim.  Yazarın Mualla'ya sunduğu evlilik teklifinden sonra içine düştüğü tuhaf boşluk ve karmaşık hisler kitabın en muhteşem yeri olabilir. Bu tarifler ve bu cümleler derinden hissedebilmeyi ve bunun yanında dikkatli bir iç gözlemi gerektirir çünkü. Bu hissi anlamlandırma çabası bile çok gerçekçiydi.  Muallanın tereddütü ve benim bekleyişim midir beni bu hale sürükleyen? Yoksa geride bıraktığım hayat mı? Zannımca bu an yazarın tam da geçmiş yaşam biçiminden yani  geçmişteki benlerden tereddüt ettiği andır. Anıları boynuna bir zincir gibi asılıverir o anda ve eski yaşamına ait unsurlar gördüğünde: bir içki, bir kadın.. zincirin ağırlığı mide bulantısı olarak gösteriverir kendini. Zannımca buradaki bulantı, geçmiş eylemlerinden çok Mualla ile kurduğu hayalin   " geçmişteki iradesiz özgürlüğünden" kaçma  isteğinden kaynaklanmasındandır. Çünkü bu özgürlüğün içinde hastalıkta ve ölüme yakın zamanlarda duyulan acıyı ve korkuyu artıran yanlız olma hali de mevcuttur. İnsan ne olursa olsun çoğu zaman kendinin, hastalıklarının duygularının ve acılarının esiridir. Yaşam o kadar çok ikiliklerle doludur ki. İnsanın özgürlüğü için seçtiği yalnızlık acılığı bakımından onu kendine bağlayan bir mağduriyet olur. İnsansa mağduriyetinin etrafında bağlı bir iple döner durur. Kalbinde varolan özgürlük arzusudur onu hareket ettiren ama farkında olmadan fikirlere saplanmıştır özgürlüğü. Muallanın hayali  bu acı anların ilacı olma vaadi sunar. Aradaki boşluklar ise onun güzelliği karakteri ve estetiği ile doldurulmuştur. Mualla hem geleceğin garantileyicisi olması bakımından güven uyandırır hem de sahip olduğu nitelikler bakımından tercih edilesidir. Ama yazarın da söylediği gibi her zevkin ve güzel şeyin bedelleri vardır. İnsan içinde her daim yeni bir ben ve yeni bir dünyayı yaşama arzusunu barındırmakta. Kendini bulamamış ya da bulduğunu sevmemiş insanın kavradığı dahiyane yöntem ise yeni ortamlar ve yeni insanlardır. Her biri farklı bir deneyim sundurtabilir. Mualla ile evlilik tasavvuru ise  hayatın tek bir yönünü ve kişinin tek bir varolma halini  "Mualla ile iken olan varolma halini", bir sabitlenişi temsil eder ve eğer bu hal sevilmiyorsa muhtemelen Mualla da ileride terkedilecektir. Yazarın korkulu hallerini açığa çıkaran, tereddütlerini besleyen Vildan'dan uzak durulmaya çalışıldığı gibi. Ama ne tuhaftır ki Vildan değişmediği halde  yazarın gözündeki anlamı değiştiği anda Vildan birden tercih edilir hale gelir. Çünkü Vilda'nın taşıdığı bu yeni sanılan özellikler yazara farklı bir yeni dünyayın ve farklı bir yeni benin kapılarını aralamaktadır. Yazar Mualla ile evlenme hayalini realist olarak nitelendiriyor ve istediği şeyin mesut olmak değil evli olmak olduğunu söylüyor. Yazar izdivaç konusunda tereddüt etmiyor. Yapılan evlilik teklifinden sonra düşülen karmaşık hal ise geçmiş yaşama dair tereddüttür. Tereddütün bir derecesi. İki yaşama hali var hayatın, iki yönü, iki tarafı...Yalnızlığın iki yönü ,iki hali. Hepsine bakışta ise hissedilen mutlak şey tereddüt. Kitapta mutlak kötü olarak nitelendirebileceğimiz yanlızlık, acı ve ölüm kavramlarına  dair bile ikilemler yani tereddüt mevcut. Kitabın sonlarına doğru yazar, her şeyin sorgulandığı yıkıma uğradığı, evlilik, annelik, yalnızlık, ölüm de dahil her kavramın tereddüte uğradığı bu asıra bir meydan okuma başlatmakta. İsyankarlığın ve kalıplaşmış değerlerin reddiyesinin orjinalite sanılan bir Avrupa züppeliği olduğunu dile getirmekte. Yine tereddüt ve şüphenin zekanın bir mahareti olduğu müddetçe iyi, iradenin engelleyicisi olduğu müddetçe kötü olduğunu dile getiriyor. Yani şüphe irade eylem için vardır, eylemsizlik için değil. Ve tembelliğe mahal veren şüphe ve imansızlığın en kötü şey olduğunu dile getirmekte. Bu dünya akışı içerisinde herkesin aktif rollerini sonuna kadar yerine getirmesi gerektiğini vurguluyor. Kadında rahim var ise yaratıcılığı doğurmakta saklıdır diye düşünmekte. Ve kadının ebediyeti zekasında değil rahminde ve anne olmakta saklıdır diye söylemektedir. Yazara göre en az inkar edilebilecek şey tabiattır. Yani tereddütün yolu tabiata kadardır ve tabiat yolun sonudur. Kitap çokça fazla yerde ölüm ve yalnızlığı birlikte anmakta ve ikisi arasında ilişki kurmakta. İnsanı kendini öldürmekten alıkoyan şey bu hayatta tutunduğu "şey" lerdir. Ve insan bu hayatta insanlara tutunur. Kimseye tutunmayan insan yalnızdır ve aynı zamanda ölüme de bir o kadar yakındır. Yazarımızın kitabında yer verdiği hasta kahramanı zehirlendiği için değil yalnız olduğu için ölüme yakındır. Yazarsa bu dağılmayı, bitişi, usanmayı; çağın anarşizmi, değerlerin reddiyesi, milli duyguların tükenişi ve imansızlıkla ilişkilendirir. (Cemre Sena Aydın)
Bir Tereddüdün Romanı
Bir Tereddüdün RomanıPeyami Safa · Ötüken Neşriyat · 20207,1bin okunma
·
158 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.