Tolstoydan okuduğum ilk eser asla ve asla son olmayacak. Hani denir ya bir kitap seni rahatsız ediyorsa veya bir şeyleri sorgulatıyorsa doğru kitabı okumuşsundur. Kitabın bazı noktalarında o rahatsızlık ve sorgulama hissi filizlenmeye başlamıştı taa ki kitaptaki ana karakterimiz olan İvan İlyiç'te hayatı, ölümü kısaca her şeyi sorgulamaya başlayınca nefesimin daraldığını hatırlıyorum. Hala devam etmekte nefes darlığı. Bu kadar etkilenmemin en büyük sebebi şuan sürdürmekte olduğum yaşam tarzı diye düşünüyorum. Belki de hayatımda her şey dört dörtlük olup yolunda gidiyor olsaydı bu etkiyi bırakmazdı bende.
"Belki de sürdürdüğüm yaşam, sürdürmem gereken yaşam değildir?" derken İvan İlyiç, aslında hepimizin az ya da çok içimizde taşıdığımız o kaygıyı hissettiriyor bize. Okurken bazı anlarda gerçekten her şeyin tamamen bir yalandan ibaret olduğu hissi yapıştı yakama, kurtulamıyorum. Gerçekten yaşamamız gereken hayatı mı yaşıyoruz? Bunu hiçbir zaman öğrenebileciğimizı sanmıyorum. Sadece son dakikalarımda içimde bir pişmanlık hissetmeyeyim fazla bir şey istemiyorum.
Ölüm. Tek gerçek. Kimimizi geç, kimimizi erken. Kimimiz aniden, kimimiz can çekişerek. Ama bir gün bu dehşet verici gerçekle yüzleşerek. O an geldiğinde bunu ne kadar başarabiliriz orası muallak tabi ama doğru hayatı yaşadığımı hissetmek, bilmek istiyorum. Alınmaya çalışan son nefesim yarıda kesilirken hissettiğim son hissin pişmanlık olmasını istemiyorum. Burayı bir nevi günlük gibi kullandığımı farkettim. Hayatınızı düşünerek bin parçaya bölmek istiyorsanız okuyun. Aslında yazmaya başlarken not defterime kitapla ilgili bir şeylerden bahsedip kaydederim diye düşünmüştüm ancak bunu inceleme olarak paylaşmak gibi garip bir istek doğdu içimde. Zaten pek bir önemi yok buraya kadar gelen üç beş kişi anca çıkar. Gelenlere sesleniyorum saçmalıklarım için kusura bakmayın. sağlıkla, huzurla kalın..