Gönderi

464 syf.
·
Not rated
·
Read in 10 days
Haksız bir ölümle başlayan ve hazin bir ölümle biten bir garip derviş hikayesi.. 1910 yılında Bosna'da doğan meşhur yazar Meşa Selimoviç'in ağabeyi, 1942 yılında Hırvat güçler tarafından haksız yere kurşuna dizilerek öldürülür. Kardeşinin ölümü, onda çok derin yaralar açar. Sırf aileden biri öldüğü için değildir bu yara , zira zaten ülkedeki devrimi destekleyen bir ailede ölüm, beklenen bir durumdur. Onu asıl kahreden, ortada müthiş bir haksızlığın bulunmasıdır, sebepsiz, manasız bir haksızlık. Bu ölüm, bütün aile için özellikle de Meşa Selimoviç için bir dönüm noktası olur. Edebiyat Fakültesi mezunu olan Selimoviç, yaşadığı kişisel acı üzerinden evrensel bir mesaj vermek amacıyla derdini, kederini, acısını yazarak anlatmayı seçer. Ancak bunun için uzun yıllar beklemesi gerekmiştir. Çünkü hem yaşadığı duygusal yoğunluk hem de yazarlık tecrübesinin eksikliği nedeniyle yazdıklarını yetersiz ve zayıf bulmaktadır. Tam yirmi yıl iç dünyasındaki o duygu yoğunluğu ve heyecanın dengelenmesini beklemiş, bu süreçte de roman teknikleri hususunda tecrübe kazanmak için çok çalışmıştır. Hem iç dünyasının hem de edebî yeteneğinin kıvama geldiğinden emin olduktan sonra, 1962 yılında yazmaya başladığı yitirilen kardeş eksenindeki hikayesini 1966'da tamamlamıştır. Hikayenin kahramanı Ahmet Nureddin adında bir Mevlevî tekkesi şeyhidir. Her ne kadar hataları ve zaafları olsa da her zaman iyi ve doğru olmaya çalışan kendi halinde bir dervişken, kardeşinin işlemediği bir suçtan dolayı idam edildiğini öğrenmesiyle hayatı değişir. İnançlarını, insanları ve toplumu sorgulamaya başlar, adalet duygusu alt üst olur. Başkaları söz konusu olduğunda insanları yargılamak, kurallara uymayı tavsiye etmek hatta ölümün hiç de korkulacak bir şey olmadığından bahsetmek kolaydır. İnsan ölümün soğuk yüzünü, ancak ucu kendisine dokunduğunda hisseder. Şeriatın kestiği parmak, o parmak eğer başkasına aitse acımaz. Adaletin yükü başkasının omuzlarındaysa hafiftir. Bu durumda insan olmak da kolaydır, derviş olmak da. Nitekim Ahmet Nureddin de ölümün en acısıyla, bürokrasinin elindeki şirazesi kaymış adalet topuzunun kendi üstüne düşmesiyle, çok güvendiği insanların ihaneti ve sevdiği insanların umursamazlığıyla imtihan edilince, önce dervişliğini sonra da insanlığını kaybetmiştir. Meşa Selimoviç, acının ve nefretin insana neler yaptırabileceğini gözler önüne sermiştir kitabında. Kendisinden esirgenen adaleti sağlamak ve intikam almak amacıyla adaletsiz davranmak mübah mıdır? Ahmed Nureddin'in hazin sonu bu sorunun cevabıdır aslında. İntikam duygusuyla dervişlik hırkasını çıkaran Ahmet Nureddin, sonunda kadılık cübbesini giymiştir. Ne var ki zalimden intikamını aldığını düşünen her mazlum yeni bir zalim adayıdır. Bu, dünya kurulalı beri hep böyle olmuştur. Ahmet Nureddin de mazlumken vicdanının kabul etmediği ne varsa, eline fırsat geçitiğinde yapmaktan çekinmemiş, başkaldırdığı ve kendince cezalandırdığı zalimlerden bir farkı kalmamıştır. Bu durum ona da kardeşi gibi idama giden yolu açmıştır. Nefret duygusu bir kez daha en çok sahibine zarar vermiştir. Derviş ve Ölüm her ne kadar kardeşin ölümü konusunu merkez alsa da Meşa Selimoviç kitabında insan-ölüm ilişkisinin her türüne değinmiştir. Tıpkı derviş gibi intikam duygusuyla hayatını mahveden Molla Yusuf üzerinden annenin kaybı, linç edilerek öldürülen Kadı Ayni Efendi'nin genç ve güzel eşi üzerinden eşin kaybı, evladını kaybettikten sonra acısından bağrına taş bağlayıp inzivaya çekilen kadın ve dervişin babası üzerinden evladın kaybı çok dokunaklı sahnelerle gözler önüne serilmiştir. Ancak kitapta öyle bir ölüm çeşidine daha vurgu yapılmıştır ki bu, belki de ölümlerin en acı ve en yakıcı olanıdır: insanın içindeki iyiliğin ölümü.. Haksız yere öldürülen bir kardeşin acısına, bu ölüme engel olamadığı için hissettiği vicdan azabına ve kendisine bütün yardım kapılarını kapatan insanlara karşı olan nefretin ağırlığına dayanamayan Dervişin içindeki inancın, sevginin ve iyiliğin ölümü kitapta öyle güzel anlatılmıştır ki Selimoviç kitabını Yunus Emre'nin "ölen hayvan imiş aşıklar ölmez" sözünü açıklamak için yazmış gibidir. İçindeki inanç ve iyilik öldüyse bedenin yaşamasının çok da bir anlamı yoktur.
Derviş ve Ölüm
Derviş ve ÖlümMeşa Selimoviç · Timaş Yayınları · 20141,735 okunma
··
1,022 views
Hülya okurunun profil resmi
Adalet ve ölüm manifestosu Korku, cesaret, ihanet, adalet, hikmet kavramlarının insan davranışları üzerindeki yansımasının sergilendiği roman, nasihatle kötülüklerin önlenemeceğini kavrayan Şeyh Ahmet'in haksızlıklar karşısında başkaldırısına dönüşür.
Hülya okurunun profil resmi
"Gerçekler bazen çok tuhaftır. Cüzzamlı çocuklar gibi, bu gerçeklerden utandığımız için, kendimizi onların yokluğuna inandırırız. Çoğunlukla biz, düşüncelerimizi güzelleştirir, içimizde sürünen yılanları gizleriz. Gizlemekle gerçekten yok olur mu onlar? Ben hiçbir şeyi güzelleştirmeden gizlemeden Allah'ın huzurundaymış gibi konuşuyorum."
Derviş ve Ölüm
Derviş ve Ölüm
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.