Gönderi

326 syf.
6/10 puan verdi
·
Read in 11 days
“Annesiz insan nasıl sevebilir, annesiz nasıl ölebilir?”
İki dünya savaşını da görüp yaşamış Alman yazar Hermann Hesse ile daha önce yıldızım hiç barışmadı. İki meşhur romanı “Bozkırkurdu” ve “Siddhartha” okumalarım başarısızlıkla sonuçladı. “Narziss ve Goldmund”a elim giderken biraz isteksizdim. Biraz da bu ön yargı ile kitap benim için ağır bir tempoda başladı, yer yer hızlandı, orta seviye bir hızda bitti. Kendini dinî bir yaşama adamış ve bilgeliği temsil eden Narziss ile sanat yoluyla varlığını bulmaya çalışan, çalışırken de oradan oraya savrulan bir roman kişisi olan Goldmund’un başta kesişen, sonra ayrılan, en son yeniden kesişen hikâyesini anlatıyor bu roman. Bunalım edebiyatına yer yer yelken açan kitabı, safî edebiyat sevdalılarının haricinde keyif alarak okuyan bulunur mu? Pek emin değilim. Narziss küçük yaşlardan beri Mariabronn Manastırı’nda kendini dünyaya kapatmış biridir. Yunancası ve Latincesi çok iyidir. Küçük yaşına rağmen manastırda “öğretmen yardımcılığı” bile yapar. Bu, onu kişisel olarak çok mutlu etse de zamanla yalnızlaşır. Çünkü başarı, tüm dünyada kıskanılası bir özelliktir. Bu yalnızlığını giderecek bir kişi gelecektir biraz sonra: Goldmund. Goldmund, annesi tarafından küçük yaşta terk edilen, babası tarafından büyütülen ama manastıra emanet edildikten sonra babasının bir kez daha görmeyecek olan küçük bir öğrencidir. Narziss, kendisinde olan bir nevi geleceği görme kabiliyeti sayesinde Goldmund’un yaşamının manastır için uygun olmadığını, onun “kendini gerçekleştirmek” için dışarıdaki hayata adım atması gerektiğini söyler. Kahramanımız Goldmund, Narziss’in bilmeden parmak bastığı bir acıya (anne sevgisi/hasreti) da kapılıp giderek manastırdan bir gece vakti kaçar. Bundan sonraki on on iki yıllık ömrü yüzlerinde annesini aradığı kadınlarla düşüp kalkmakla, göçebe bir yaşamla, her şehirde arkasında bıraktığı ve kısa süreli âşık olduğu kadınlarla dolar. Yaklaşık on yıl sonra Goldmund ile Narziss bir hapishanede karşılaşırlar. Narziss, Mariabronn Manastırı’na başrahip olmuştur, Goldmund ise hırsızlıkla suçlanmaktadır ama affedilir. Bu süre zarfında Goldmund iyi bir heykeltıraş olur. Yaptığı eserler ses getirir. Manastıra yeniden döndükten sonra kurduğu küçük bir atölyede de manastırın eski başrahibi Daniel’ temsil eden bir heykel yapar. Sırada annesini anlatan bir heykel yapmaya gelmiştir ama manastır hayatının (bunca erkeğin içinde yaşamanın) onun sanat ruhunu beslemediğini düşünerek manastırdan ayrılır. Fakat bu ayrılış onun başına türlü işler getirecektir. Attan düşer, günlerce hasta yatar ve daha da hasta bir şekilde manastıra geri döner. Kısa ömrü boyunca annesini aramış, yaşama tutunmuştur. Şimdiyse gördüğü bir düşün sonucunda annesinin onun ölümünü kolaylaştıracağını düşünür. Ölürken dostu Narziss’e söylediği şu sözler romanın temel izleğini de bize verir gibidir: “Pek, sen bir gün nasıl öleceksin, Narziss, bir annen yok çünkü? Annesiz insan nasıl sevebilir, annesiz nasıl ölebilir?” Hesse’nin bu romanının genel akışı neyse ki diğer okumaya çalıştığım romanları kadar sıkmadı beni. Ancak yine de bir büyük dünya klasiği okumuşum hazzını da veremedi pek. Goldmund’un içe dönüş, içindekini ortaya çıkarış hikâyesini çok dünyevî buldum. Önüne gelen kadına neredeyse seçmeksizin âşık olup onlardan faydalanmaya çalışması (birine âşık olmaz, o da engelli bir kızdır), sanat ruhunu bu aşklarla izaha kalkışması bizim coğrafyamıza hafif gelen bir yüzeysellik barındırıyor. Okumasam da olurdu, diyebileceğim bir roman oldu “Narziss ve Goldmund”. İyi ki okumuşum, dediklerimin arasında yer almadı.
Narziss ve Goldmund
Narziss ve Goldmund
Hermann Hesse
Hermann Hesse
Narziss ve Goldmund
Narziss ve GoldmundHermann Hesse · Yapı Kredi Yayınları · 20221,376 okunma
·
48 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.