Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Charles Baudelaire: üzerine bir inceleme.
Huzursuz, rahatsız, sembolist, dekadan, melankolik tam bir yalnız insan. Yaşayan fransız edebiyatının en büyük şairlerinden biridir. Baudelaire insan uzak kalması, babasından büyük bir miras kalmasına rağmen sefil bir hayat yaşamıştır. Babasını henüz çok küçük yaş’ta (6 yaşında) kaybetmesi, annesinin başka bir adamla evlenmesi, annesine duyduğu yoğun kırgınlık onu derinden sarsmıştır. Sartre’ye göre baudelaire hiçbir zaman kendisini unutmayan adamdır. Görürken de bakar kendisine o, baktığını görmek için bakar… franz kafka onun için şöyle der; “bazıları cirkinlikleri göstererek güneşi yüceltirler, bazılarıysa çirkinlikleri yücelterek güneşi yok sayarlar. Baudelaire çirkinlikleri gösterirken güneşi yok sayanlar arasına girse de şiirlerinde ki çift yönlülük kendisini belli eder. Walter benjamin; baudelaire için şöyle der; “baudelaire, edebiyatçının gerçek durumunu bilir bir “flanuer” olarak çıkar piyasaya; kendince amacı, bu piyasayı şöyle bir kolaçan etmektir; oysa gerçekten bir alıcı bulmaya çokta kararlıdır.” Baudelaire; besinini melankoliden alan, alegorik bir deha olduğunu söyler walter benjamin. Baudelaire; mallarmé, verlaine ve rimbaud gibi büyük fransız şairlerini derinden etkilemiş ve onlara esin kaynağı olmuştur. Modernizmin karabasanları beslemekten, şairi hiçlikle örmekten başka hiçbir güzelliği yoktur der. Baudelaire modernleşmenin kokusunu alıp derhal karşı durmaya azmetmiştir. Paris Sıkıntısı’nda, paris’in lümpenlerini anlatmıştır bir bakıma. Baudelaire’yi en çok etkileyen iki önemli olay olmuştur hayatında. Bunlardan biri altı yaşında babasını kaybetmesi diğeri ise annesinin başka bir adamla evlenmesidir. Baudelaire, gençlik yıllarında savurgan biriydi babasından kalan yüklü mirası gelişi güzel harcamasına dayanamayan annesi ve üvey babası mahkemeye başvurarak baudelaire’nin gelirini kısıtlamıştır. Bu olaydan on beş yıl sonra baudelaire bir arkadaşına yazdığı mektubunda şöyle der; “hayatımı yıkan, bütün günlerimi karartan ve bütün düşüncelerime kin ve ümitsizlik rengini veren bu korkunç yanıltıyı unutmadım.” Jeanne duval ile ilişkisi, esrar bağımlılığı ve intihar girişimi… 1945 yılının haziran ayında intihar girişiminde bulunur. Avukat ancelle’e yazdığı mektup’ta şöyle der; “kendimi öldürüyorum, çünkü başkaları için artık yararsız ve kendim için tehlikeli oldum… ona(jeanne duval’e) korkunç halimi, düşünce ve hayat düzensizliğinin insanı nasıl koyu bir ümitsizliğe, tam bir yıkılışa sürüklediğini gösteriniz.” Baudelaire; bu satırları yazdığında henüz yirmi dört yaşındadır. Baudelaire aile ve yakın arkadaşlarının yanında bile alınyazısının yalnızlık olduğunu bütün çıplaklığı ile “kalbim şiirinde” şöyle dile getirir. “Herkeste tiksinti ve korku duygusunu uyandırdığım zaman, yalnızlığı fethetmiş olacağım.” Baudelaire; dost toplantılarında dokunaklı sesi ile şiirler okumuş, kahve ve eğlence yerlerinde sabahladığı, savurgan ve avare bir yaşam sürmüştür. Başyapıtı olarak kabul edilen “kötülük çiçekleri” için hazırladığı önsöz tasarımlarının birinde şöyle der; “anlattığım bütün kötülükler benden bilindi.” Baudelaire; Edgar Allan Poe’ya büyük bir hayranlık besliyordu… öyle ki yaşadığı dönemde “edgar allan poe’yi” taklit etmekle suçlanacaktır. 1848 yılında poe’den bir çeviri (revalation magnetique) yayımlar. On yedi yıl boyunca baudelaire, poe’den çeviriler yapacaktır. Baudelaire; poe ile ilgili bir arkadaşına şöyle der; “Poe’yu taklit etmekle suçluyorlar. Biliyor musunuz onu bu kadar sabırla niçim dilimize çevirdim? Bana benziyordu da ondan! Bir kitabını ilk defa açıp okuduğum zaman, yalnız rüyasını gördüğüm konuları değil, yirmi yıl önce düşündüğüm cümleleri onun yazdığını gördüğümde, dehşet ve hayranlık içinde kaldım” der. Arthur Rimbaud; baudelaire için “şairlerin tanrısı” demiştir. Baudelaire’nin, edgar allan poe’de gördüğünü, rimbaud’da baudelaire’de görmüştü. Baudelaire ilginç, tuhaf bir adam… aşka ve cinselliğe bakışını şöyle açıklar; sevişmenin işkence veya ameliyata benzediğini söyler. Fotograflardan nefret eder aynı duyguyu beyaz tenli kadınlar karşısında da hisseder. O yüzdendir ki; baudelaire uzun süre siyahi bir sevgiliyle beraber olmuştur. Hayatında koyu bir ümitsizlik hakimdir. Bir yandan intihar girişiminde bulunur bir yandan kötülük çiçeklerini yazar. Victor Hugo’ya, kötülük çiçekleri hakkında ki düşünceleri sorulduğunda; “fransız şiirinde yeni bir ürperti” diye yanıt verir. Fransız şiirine huzursuzluk duygusunu getirende baudelaire’dir. Hugo, “yeni ürperiş” deyimiyle bunu kasteder. Üvey babasının isteği üzerine inzivaya çekilmesi iyi olur düşüncesiyle bir gemi yolculuğuna çıkartılır. Yolculuğunun henüz dokuzuncu ayında geri dönmeye karar verir ve bindiği gemide yaralı bir albatros’u görmesi üzerine o müthiş şiirini, “Albatros Şiirini” yazar. Fransız akademisine girmeyi deneyen ama toplum ahlak kurallarına ve din duygularına ters düşen yazılarından ötürü kabul edilmez ve büyük bir bunalım içine girer ve “le moi”nin” derinlerine iner. Kötülük Çiçekleri(1857) yayınladıktan sonra baudelaire ahlaksızlıkla suçlanacaktır. Eserlerinde ki temalardan dolayı mahkeme tarafından suçlu bulunur. Ama gustavo flubert gibi birçok fransız edebiyatçının davasını üstlenen avukatın güçlü savunması sonucunda sadece ahlak değerlerine karşı çıkan edebiyatçı olarak yargılanır. Verilen ceza fransız yargıtayı tarafından kaldırılır. Oedipus kompleksi yaşayan fransız edebiyatının en büyük şairlerinden olan baudelaire; son günlerini alkol bağımlısı ve felçli olarak geçirir. Son anında büyük bir hayranlık duyduğu annesi vardır. "ve ruhum, hep böyle bir baş dönmesinin tuttuğu, nasıl kıskanmasın hiçlikteki duygusuzluğu. -ah! sayılardan, varlıklardan hiç kurtulamamak!"
·
420 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
567. cadde okurunun profil resmi
Kötülük çiçekleri kadar iyisiniz...
Onur Bayazıt okurunun profil resmi
Teşekkür ederim.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.