MUSA İLE FİRAVUN
Firavunu yüzünü görmek yasaktı avama Rüyasında görününce kendine Musa Yüzümü görebilirsiniz diye haber saldı sağa sola Pusu içinde pusu vardı aklında
Hak Teala rüyasında olacakları tecelli eyledi Bir bebek ki seni saltanatından edecek dedi Bil ki İbrani oğullarından çıkıp gelecekti Vehim üzerine vehim vererek haddini bildirecekti
Ol gece ana rahmine bir rahmet düşecekti
İmran en yakınındaki karındaşıydı Bu gece saraydan çıkma diye tembihlenenlerdendi
İlahi karar çıkmıştı bir kere İmran nasıl saklanacaktı bilinmeyen yere
Derken kararıp gökyüzü olunca gece Hanımı çıkageldi dehlizlerden öylece İlahi emirle yekvücut oldu eşler gecede
Sesler ayyukaya çıkıp Firavuna varınca Sualler edildi müneccimlere Firavunca Dediler: Uğursuz bir yıldız peyda oldu semada Firavunun saltanatına son verecek dünyada
Bakın semaya aha orada Oğlan yıldızı körlere bile bakmakta
İmran öyle bir sevindi lakin, feryadıyla gizledi Zira az önce Musa için eşiyle cilvedeydi
Firavun tehditler savurdu müneccimlere Yalan söylediniz bana göz göre göre İsrailoğulları bugün eşlerinden ayrı yerlerde Sizi öldürmeme engel olacak ne?
Dile geldi yüzlerce sihirbaz hep birden Ne ettiysek olmadı kaçırdık gözümüzden Biz değil miydik yıllarca sana kanat geren İnsaf et düzeltelim hatamızı doğduğunda kaçamaz elimizden
Ümidini kaybetmemek için kıymadı onlara Aklı verene akıl erdireceklerdi güya akıllarınca
Gün saydılar dokuz ay on gün takvimde Bir gözleri cetvelde diğeri gökyüzünde Parlıyordu oğlan yıldızı arşın ortasında gün geçtikçe Firavunun uykularını böldü kabuslarıyla her gece
Damla ummana yaprak kasırgaya kafa tutar mı? Harfler kaleme, kalem tutan ele galebe çalar mı?
Çok sürmedi Aylar birbirini izledi gün tükendi Kutlu doğum oldu nebi dünyaya geliverdi
Dört bir yana dağıldı caninin askerleri Ne kadar erkek çocuk varsa bir bir kesildi İlahlık iddialarıyla canlarını tek tek alıverdi Musa’nın annesi aldı yavrusunu kaçıverdi
Sokak aralarında gammazlar belirdi Musa’yı ve annesinin evini gösteriverdi Kapıya dayanınca firavunun askerleri Yavrunu tandıra at diye ilahi emir geldi
Bir kucak can ateşe nasıl karşı koyacak “Eyy ateş soğuk ol “ deyince ateş nasıl yakacak Gülistan olduğu koynuna girdiği yakacak Emir vardı elbet, ateş onu şüphesiz koruyacak
Her deliğe baktılar bir tek ateşin içi hariç Bakılacak yer miydi yanan tandırın içi hiç
Ateş korusa da haberdar oldu şeytani gözler Aceleyle koştu Firavuna gammazlayan sözler
Bakıp göremediğimiz yerde bir bebek gizler Sesinden emin olduk duyarak bizler
Nil çocukların kanlarıyla olurken kırmızı İlahi emir geldi bırak nehre o yıldızı Salıverdi annesi o nebiyi kan kokan nehre Melekler aldı getirdi Firavunun evine
Müneccim ve sihirbazların büyüsü sarmıştı sahrayı Kudretli ve zalimdi ondan kimse kaçamazdı
Kul olduğunu unutup İlahlık taslamaktaydı Haddini bildirmek için Allah Musa’yı yollamaktaydı
Firavun mühlet alıp dört tarafa haber saldı Tamah ve şöhret için büyücüler yanında yer aldı İki genç vardı ki mahir mi mahir nam saldı Sihirde zirveydiler bakanalar hayretle şaşakaldı
Yol bitti zaman aktı toplandı sihirbazlar bir tek asası ile Musa’ya baktılar Göz kamaştıran yanıltan sihirler meydandaydılar Bakanlara hayret ve endişe bırakmaktaydılar
Derken kibirle koşup Musa’yı arayıp buldular Asanın titreyişini görünce korkup kaçtılar
Nihayet emirle ejderha oldu o basit asa Bir bir yuttu sihir adına orada ne varsa
Mahir olan o iki genç sihirbaz hakikati bildi Asanın gücü insandan değil haktan tecelli dedi Aman ve tövbe ederek alınları secdedeydi Nasip olunca iman, kim engel olabilirdi
Bilirsen kıssayı Firavun da ve Musa da sensin Sana verilmiş izanla eğriyi doğruyu seçersin Sayılı yılların günlerin bilmem niçin Ya Musa’nın ya Firavun’un peşinden gideceksin