İslam hakkında ortaçağda yaratılan ve gerçekle ala kası olmayan tasavvur, eskiden olduğu gibi bugün de Avrupa' da bulunan çeşitli ideolojik ve siyasi güçlerin menfaatlerinin lehinde olan bir durumdur. Bu güçler bütün diğer meseleler konusunda birbiriyle kavgalı oldukları halde, İslam ve Müslümanlara zarar vermek gerektiğinde her zaman hemfikirdirler. Sözde "ilerici un surlar" ın ayrı, kilisenin ayrı sebepleri vardı ve emperyal devletler doğuya yönelik kendi işgal ve yağma seferleri ni burada, barbarlar arasında medenileştirme misyonu olarak gösterebiliyorlardı. Bütün bunlara da yeni neslin tarih bilgisinin neredeyse sıfır olduğu hakikati yardımcı olmuş ve gerileme dönemindeki Müslüman şehirlerin sefalet ve pislik görüntüleri gerektiği şekilde bu yalancı tiyatroyu desteklemiştir. Tabii ki aynı sonucu denenmiş metot olan yarı gerçekleri kullanarak da elde etmek mümkündü. Bu metodun içeriği İslam geçmişi ve bugününde, her gün, titiz bir şekilde ve devamlı olarak bütün olumsuz hadiseleri tescil etmek ve ısrarla tekrarlamak, olumlu hadiseleri ise sistematik olarak görmezden gelmekten ibarettir. İşte, bu "suskunluk ihaneti"nin bir tespiti olarak İslam'ın bilim düşüncesinde yaptığı katkılarla alakalı bir örnek gösterelim.
Matematiğin tarihsel gelişimi içinde az da olsa ciddi bir değerlendirme, Müslümanların bu bilime yaptıkları katkılar olmaksızın tasavvur dahi edilemez. Ancak öyle "becerikli" (!) tarihçiler oldu ki bu imkansız görülen olayı başarıyorlardı. Onlar, 1000 yıldan fazla bir zaman dilimini şaka yapar gibi atlayarak, Öklid' den doğrudan Avrupa matematiğinin başlangıcına geçiyorlar. Ciddi olmayan okuyucu bu "ölümcül atlayışın" farkına bile varmaz, varsa bile daha evvelden ortaçağın sözde boşluğuna hazırlandığı için buna çok önem de vermemektedir. O tip okuyucular, ortaçağın İspanya' dan Hindistan' a kadar olan geniş bölgelerde öyle boş olmadığını bilmez. Hakikatte ise matematik gelişmesinde kocaman bir devir atlanmıştır. Zira İslam matematikçisi İbn Ahmed (kullanılmasını İlınin Anahtarlan adlı eserinde önerdiği) sıfır rakamını keşfetti. Bu keşfin devrimci önemini sadece bu hususta tam anlamıyla bilgili olan bir okuyucu değerlendirebilir. İbn Musa'nın İntegrasyon ve Birlik Hesabı adlı eseri Gerard de Cremone tarafından XII. asırda La tinceye tercüme edilmiş ve bu eser batı üniversitelerinde XVI. asra kadar temel eser olarak okutulmaktaydı. Daha evvel zikredilen Ömer Hayyam Öklid'in geometri ile alakah tezlerine yönelik meşhur eleştirilerini yayınlamış, onun (Hayyam'ın) ortaya koyduğu metreküp ölçümleri ise tüm ortaçağ matematiğinin en üst seviyesi olarak de ğerlendirilmektedir. Ebu Abdullah el-Battani (batıda Al bategius adıyla bilinen zat, X asır) çağdaş trigonometri nin hakiki yaratıcısı olarak değerlendirilmekte ve onun bu manada ortaya koyduğu ilişkiler aynı formda bugün dahi kullanılmaktadır. Batı, sinus, kosinus, tanjant, ko tanjant, binom, küre trigonometrisi kavramlarını Araplara borçludur. İlk sinus tablolarını 1229 yılı civarında Hasan el-Marakeş yaptı. J.Rissler; "Onlar yunanlılar değil, bizim rönesansın hocaları olan Araplardı", demekte dir. Bu hemen hemen aynı olan çok sayıda örneğin sadece bir tanesidir. Ancak bizim kendi geçmişimiz üzerine hakkımız var ve kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi ve nereye gitmemiz gerektiğini bilmemiz için ona götürecek yolu da açmak zorundayız. Bu tarihi perspektif, insanlığın gerek siyasi gerekse kültür tarihinde Müslümanların uzun zaman boyunca nasıl etken (aktif) bir katılımcı olduklarını ve bizim gerileme devrinin aslında ne kadar kısa olduğunu göstermektedir. Çünkü İslami gerilemenin en alçak noktası olan, 1918 yılının bir sonbahar gününde ortaya çıkan ve hiç bir Müslüman ülkesinin bağımsız olmadığı gerçeği artık büyük ölçüde geçmişe aittir ve umuyoruz ki bununla beraber esir, fakir ve cahil olmanın Müslüman demek olduğu düşüncesi de artık geçmişte kalmış olsun. Müslüman dünyasının bütün taraflarında uyanış işaretleri ve yeni iradenin ortaya çıkışı görülmektedir. Bir şey hareket etti ve hareket eden o şey artık durdurulamaz. Bütün bunlar henüz yeniden doğuş değildir ancak bu yeniden doğuşun emin bir vaadidir.