Türkiye devrimci hareketinin önder kadrolarından İbrahim Kaypakkaya 18 Mayıs 1972 tarihinde Diyarbakır’da işkenceyle katledildi. “Ser verip sır vermeyen” Kaypakkaya’nın bilinmeyen yazılarını “Fırtınalı Yıllarda İbrahim Kaypakkaya” adıyla yazar Emrah Cilasun kitaplaştırmıştır....
Kaypakkaya’nın, Türkiye’de köyden kente göçün en yoğun olduğu 70’li yıllarda yaptığı dikkatli araştırmalar ve tespitlerle vardığı sonuçlar üzerinden oluşturduğu Marksizm çözümlemeleri niteliğindeki yazıları, onun teori ile pratiği birleştirerek nasıl bir mücadele verdiğini gösteriyor.
İşkence altında rejime boyun eğmemesinden ötürü, yıllardır nesilden nesile geniş devrimci kitleler tarafından “ser verip sır vermeyen yiğit” olarak anılan İbrahim Kaypakkaya’nın en önemli yanı, onun mütevazılığı, köylü gibi giyinmiş olması ve/veya “karizma”sı değildi…
Peki neydi? Emrah Cilasun, Kaypakkaya’nın bilinmeyen yazılarını yıllar sonra derlerken bu sorunun cevabını veriyor....
Kaypakkaya’nın hiç de hak etmediği “ignorasyon”a karşı, hasbel kader katkıda bulunmak amacı ile hazırlanmıştır.
Kitabın derleniş amacı, salt bir belgesel olmayı gütmemektedir. Bunun da ötesinde amaç, Kaypakkaya’nın devrimci mücadeleye “ilk” başlangıcından, öldürüldüğü tarihe kadar kat ettiği güzergah hakkında özellikle, yeni devrimci nesillere bir ipucu vermektir. Dolayısiyle, derlenen yazılar bir anlamda Kaypakkaya’nın “bilinmeyen” yazılarıdır.
60’lı yılları araştırmak, devrimci geçmişimizin güzel ve doğru değerlerini, Sol’un da “resmi tarih”ine hapis olmadan inceleyip, bulup ortaya çıkartmak biz genç araştırmacıların tutkusudur ve böylede olmalıdır.
(Arka Kapak)
“Bu son gidişi oldu İbo’nun… Bir daha hücresine dönmedi. Mevsim yine bahardı. Kırılan fidelerin yeniden sürgün vermeye başladığı dirilik ve umut mevsimi… Sinanların, Mahirlerin ve Denizlerin gidişini hatırlatan mevsim.
Yukarda gülümseyerek bakan mavi gözlü bir gökyüzü ve aşağıda utancından ar damarı çatlamış bir yeryüzü… Hayat bu ikisi arasında tüm arsızlığı ve yüzsüzlüğüyle dönmeye devam ediyordu.
Şimdi her yerde rengini kandan alan kırmızı kan çiçekleri… Pembe yanaklarında kırmızı kan lekeleriyle açelyalar ve kamelyalar, süsenler, sümbüller ve sardunyalar, yeşil ipek yaprakları ve düğüm düğüm ince gövdeleriyle kan kırmızı karanfiller… ve rüzgârın önünde fısıldaşan gelincikler, uğuna uğuna ağıt yakıyorlardı.
Menekşeler ve papatyalar bile kızarmıştı utancından. Zambaklar, leylaklar, manolyalar… Hepsi kan kırmızı. Bu gece üzerine kırağı düşen ters laleler yarın sabah güneş doğarken kırağılarını tıpkı bir gözyaşı gibi toprağa akıtacaklardı.”
-Onunla ilgili yazılmış diğer kitaplar ise şunlardır....:
●İbrahim Kaypakkaya Bütün Eserleri
Yazar: Kolektif
Yayınevi : Nisan Yayımcılık
●Kırmızı Bahar – İbrahim Kaypakkaya
Yazar: Vehbi Bardakçı
Yayınevi : Ozan Yayıncılık
●Türkiye Komünist Hareketi’nde Dönüm Noktası İbrahim Kaypakkaya-Kazanımları ve Hataları
Yazar: H. Yeşil
Yayınevi : Dönüşüm Yayınları
●Direnişin Manifestosu İbrahim Kaypakkaya
Yazar: Esen Rüzgar
Yayınevi : Siyah Beyaz
●İbrahim Kaypakkaya – Jiyan ü Tekosina
Yazar: Nihat Behram
Çevirmen: Meme Mala Hine
Yayınevi : Nisan Yayımcılık
Yazılara bakıldığında da, o yaşta bir devrimciye göre dikkatlerden kaçmayan bir bilgi birikiminin, analiz yeteneğinin olduğu görülecektir. 20’li yaşlardaki bir devrimcinin Türkiye okuması, Kürecik, Çorum vs detaylı analizleri.
Komünizm bir “ahlak” değil, bütün bilim dallarını kucaklayan, onlardan beslenen bir bilimdir. İbrahim Kaypakkaya da bir mesih ya da bir ikona değildi. Kaypakkaya, modern matematik ve fizikte son derece başarılıydı. Muazzam bir soyutlama yeteneğine sahipti. 1967-1972 arasında Türkçeye çevrilmiş ne kadar Marksist eser varsa bunların çoğunu okumuştu. Marksist bilimi, diğer bilimlerden elde ettiği bilgiyle harmanlamıştı. Marksist metod ve yaklaşım tarzıyla bahsettiğiniz saha araştırmalarını yapmıştı. Bu araştırmalarda kendi teorik önermesinin sosyal tabanını aramakta olduğu çok bariz. Ama bunun da ötesinde, o araştırmaların en önemli yanı, kendi önermelerinin, aradığı sosyal tabanla temas ettiği taktikdirde sonuçlarının neler olduğunu tespit edebilmiş olmasıydı. Yani? Somut konuşacak olursak. Sadece araştırma yaptığı alanlarda devrimi sırtlayacak en yoksul köylüleri bulmakla kalmıyor, aynı zamanda bu köylülerin devrimci fikirlerle buluştuğu taktirde ne gibi tepkiler verdiklerini de araştırmasına dahil ediyordu.
İzlemek isteyenler icin kırmızı gül buz içinde belgeseli İbrahim Kaypakkaya için çekilmiştir...
youtu.be/jdn9QMJVVUU
Anılarına saygı ve özlemle....
Teşekkür ederim... sizin içinde iyi geceler dilerim :) anılarını yaşatmak bizim için onurların en büyüğü... onlar kişisel çıkarım gözetmeksizin hayatını memleket için feda ettiler....!