Gönderi

Selçuklularla Fatimiler arasında sıkça el değiştiren Mısır -Suriye arasındaki koridoru kullanan Haçlılar, bir yıl önce (491/1098) Antakya Haçlı kuşatmasında iken Fatimiler tarafindan kırk gün boyunca kuşatılıp surlarının bir bölümü tahrip edildikten sonra Artuklular'ın elinden alınan Kudüs'ün çevresine 15 Receb 492'de (7 Haziran 1099) ulaştı. Şehri elinde tutan Fâtimî Valisi İftiharüddevle, kendisinin ve adamlarının canlarının bağışlanması karşılığında Kudüs'ü 14 Temmuz'da Haçlılara teslim etti. Bütün Kudüs'te canlarını kurtaran yegâne Müslümanlar bunlar olmuştur" 17 Temmuz'da toplanan Haçlıların seçicileri, Kutsal Mezarın Savunucusu sıfatıyla Godefrol'yi Kudüs Haçlı idaresinin başına getirdi. Bir yıl sonra Godefroi öldü ve onun yerine kardeşi Urfa Kontu Baudouin, Haçlılar arasındaki tartışmalardan sonra, Kudüs Kralı I. Baudouin olarak Haçlı yönetiminin başına getirildi. Böylece 1100'de Haçlıların Kudüs Krallığı kuruldu. Kudüs'ü ele geçirdikten sonra hakimiyet alanlarını genişletmeye çalışan Haçlılar, uzun bir direnişin ardından 12 Temmuz 1109'da Trablus'a girdi. Trablus'ta bir Haçlı kontluğu ilan edildi. Bu ilanla Suriye, Filistin ve Akdeniz sahillerindeki Haçlı idaresi, bir krallık (Kudüs), iki kontluk (Urfa ve Trablus) ve bir prenslik (Antakya) olmak üzere şekillendi. Haçlıların bu neticeyi elde etmelerinde Suriye Selçukluları arasındaki çekişme kadar Selçuklu-Fâtımî çekişmesinin ve Bizans'la müttefik olan Fâtımîler'in bu çekişmede Haçlıları Bizans'ın müttefiki olarak kendilerine yakın görmelerinin katkısı bulunmaktaydı. 186 Stevenson'un kitabının ilk sayfasındaki ifadesiyle, Suriye'deki ölümcül güçsüzlüğün kaynağı, Müslümanlar arasında birliğin bulunmamasıydı.
·
370 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.