Gönderi

520 syf.
·
Not rated
Yorulmadan, soluksuz okunabilecek bir Orhan Pamuk klasiği
“Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum. Bilseydim, bu mutlulugu koruyabilir, her şey de bambaşka gelişebilir miydi? Evet, bunun hayatımın en mutlu anı oldugunu anlayabilseydim, asla kaçırmazdım o mutluluğu. Derin bir huzurla her yerimi saran o harika altın an belki birkaç saniye sürmüştü, ama mutluluk bana saatlerce, yıllarca gibi gelmişti.” diyerek giriş yapıyor yazarımız kitabına. “Kırmızı Saçlı Kadın” romanından bu yana Orhan Pamuk okumaya ara vermiştim, ta ki bu romanına kadar. Uzun yıllardır aşk romanı okumamış olduğumdan mıdır bilmem ama kitabın üzerimde beklediğimden çok etkisi oldu. Orhan Pamuk’un uzun uzadıya betimlemeleri akıcı dili sayesinden insanı yormadan, bunaltmadan kitabın sonuna getiriveriyor. Müzesi olan ilk kitap olması hususuna dikkat çekmek istiyorum. Tek girişlik müze giriş kartımızda bize, yazarımızın kitabın içerisine gizlediği minik bir armağanı. Orhan Pamuk’un kitabı yazmadan önce söz konusu müzeye ait yeri satın alması ve Füsun’a ilişkin her türlü nesneyi en ince ayrıntısına kadar müzeye yerleştirdikten sonra kitabı yazmış olması bir okuyucu olarak beni oldukça etkiledi. Kaldı ki, böyle bir emek ve çabanın ürünü olup 10 yıla mâl olmuş bir romandan da kötü bir performans beklemek hele ki yazarı Orhan Pamuk ise tüm bu emeğe haksızlık etmek olacaktır. Yazar kitabında aslında bir anlamda klasik türk filmlerindeki aşk hikayesi formatında Kemal ve Füsun’un kavuşma/kavuşamama hikayesini ele almıştır. Kemal Füsun’a öyle delice ve tutkuyla aşıktır ki bu aşkın da ötesinde saplantı seviyesindedir. Şöyle ki; ana karakterler birbirlerine kavuşamadıkça Kemal’in aşkının şiddeti artmakta, bambaşka boyutlara ulaşmaktadır. Füsun’dan kalacak bir parça anıya razı olan Kemal, Füsun’a ait izmaritleri dahi alıp saklamakta ve bunu kitabın müzesinde muhafaza etmektedir. Bu izmaritlerin her biri farklı günlerde farklı makyaj yapmış olan Füsun’un farklı ruj izlerini içerek kadar da detaylıdır. Füsun’un küpesi, dokunduğu tuzluk, elbiseleri ve daha bir çok kişisel eşyasını müzesinde görmemizi mümkün kılmıştır. Bu denli derin ve detaylı düşünülmüş olan romanın tek tatsız tarafı “amaan çok uzadı bitiversin artık” modunda yazılmış olan sonudur. Evet klasik türk filmi aşkları girişi ve gelişmesi olsa da en azından sonunda okuyucu için çarpıcı bir bitiş olabilirdi. Ne yazık ki sonu hüsran. Hem olay hem okuyucu açısından. Böylesi bir hikayenin her bir parçasının biz okuyuculara sunulması aslında bir çoğumuzun kafasında bu aşkın gerçek olduğu kanaatini uyandırmış olacak ki yazar kitabın sonunda bu aşkın gerçek olmadığına bizi ikna etmek maksadıyla bir açıklama yapmıştır. Ancak her ne kadar böyle bir açıklamaya girişmiş olsa da eminim ki pek çoğumuz Orhan Pamuk’un Kemal karakterinin kendisinin olmadığına hala ikna olmuş değiliz.
Masumiyet Müzesi
Masumiyet MüzesiOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 202241.6k okunma
·
439 views
Zimandirêj okurunun profil resmi
Çok hoş bir inceleme. Ben de okuduğumda kafamda çok güzel hayaller yaratıyordum. Bitirdiğimde hemen müzeye gidip, iki aşıkla buluşmak vardı kafamda. Sonunu hiç böyle beklemiyordum, Pamuk bu, gene bizi ters köşe yaptı. Bazıları bu kitaba çok sıkıcı diyor. Ben onların aşk ruhları ölmüş diye düşünüyorum. Kitabı bitirdim etkisi geçmeden hemen kalktım otobüse binip İstanbul'a yola çıktım. O kadar etki yaratmıştı ki, ben hâlâ da inanmıyordum bir kurgu olduğuna. Çukurcumadan aşağı doğru inerken, her şey gözünün önünden geçiyor tekrar. Kitapta söylenen her şey müzede olduğu gibi duruyor. Etkisi geçmeden gitmek gerekir her okuyucunun.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.