Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

552 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
38 günde okudu
Moskova’da Bir Beyefendi, devrim başlangıcında Sovyetler Birliği’nden başlayıp (1922), 1954 yılına kadar devam eden bir süreci anlatıyor. Hikâyesi, eski bir aristokrat olan Kont Alexander Rostov’un, devrim sonrası Paris’ten ülkesine döndükten sonra Komünist Parti tarafından, daha önce yazdığı bir şiir yüzünden (ama aslen Aristokrat olma suçundan): O kadar iyi hatırlıyorum ki Bir misafir gibi yayan gelip de Yaban kedisi görünümü altında Bir melodi olarak aramızda oturmaya başladığını Peki amacımız nerede şimdi? Birçok soruya olduğu gibi Bu soruya da Bakışlarımı başka tarafa çevirerek cevap veriyorum Başımla selam vererek iyi geceler diliyor Ve teras kapısından geçip Bir başka ılık baharın Yalın görkemine adım atıyorum; Ama şu kadarını biliyorum ki; O, Petrus Meydanı’ndaki yaprakların arasında kaybolmadı. O, Atheneum’daki kül kavanozlarının arasında değil. O, senin Çin bezemeleriyle dolu mavi tapınağında da değil. Vronski’nin heybesinde değil; 30. senenin ilk dörtlüğünde de; Yirmi yedinci ciltte de… O Nerede Şimdi? Kont Aleksander Rostov - 1913 mahkeme edilmesi ile başlıyor. “- Bu şiiri neden yazdınız? - Yazılmayı talep ettiği için.” Alelade bir kâğıt gibi dağıtılan idam fermanlarının zamanında, idam beklentisi ile çıktığı mahkemede, partinin ileri gelenlerinin Kont Rostov’a duyduğu saygı sayesinde, cezası ev hapsine çevriliyor. Mahkemeye çıktığı sırada Metropol Oteli’nde kalan Rostov’un, ömrü boyunca o otelde kalması yönünde karar alınıyor. Tek bir mekânda -Metropol Oteli- 550 sayfa devam eden roman, mekân çeşitliliği olmasa da bir hikâyenin nasıl akıcı ve çekici olabileceğinin kanıtı gibi. Yazarın devamlı beslediği merak her zaman tadında ve gerçek bir aristokratı ve beyefendiyi yaşamı, davranışları ve aldığı kararları çağımızın unutturduğu sakin bir tebessümle okumak paha biçilemez. Kont Rostov, mahkeme sonunda kaldığı süitine döndüğünde, kapının sonunda bir Sovyet subayı bulur. Çünkü cezası ev hapsine çevrilmiş olsa da, bu bir süitte kalmaya devam edeceği anlamına gelmemektedir. Kont, unutulmuş bir koridorda, unutulmuş birkaç odadan birine yerleştirilir. Bazı eşyalarını getirmesine müsaade edilir, kont da bu kaba adamlara bir ders vermek istercesine bütün kitaplarını odasına getirir. – Kont sonraları bu gereksiz ve yorucu hareketinden pişman olacaktır. – “Asalet çağı bitmiş, sıradan insanın çağı başlamıştır" dedi. "Bu, tarihsel açıdan kaçınılmaz bir durumdur.” “Çocuklarının içinde en çok şanssızlığı seven kader, ruhuna neşe katmak üzere harekete geçmişti.” Kont’un en başta ülkesini terk etmesini ve Paris’e gitmesini gerektiren olayı geçmişe dönüşlerle okuruz. Bir buluşmada, gözleri üzerinde toplayan bir kadınla yakınlaşan bir adamı kumar masasında yenilgiye uğratıp, sonra da kumar borcu çekini yırtıp adamı küçük düşüren Kont Rostov, gecenin sonunda kadınla yakınlaşan kişi olur. Uzun süre sonra eve döndüğünde ise aynı adamı ablasıyla flört eder hâlde bulur. Ablasına gidip tüm bunların kendisiyle alakalı olduğunu ve adamın aslında kendisinden intikam almaya çalıştığını söylemek istemez, ama ikisini hep göz hapsi altında tutar. Tabii ki bu çaba boşunadır, çünkü ablası bir gün eve tecavüze uğramış şekilde gelir. Ablasını gördükten sonra silahına sarılan Rostov, adamı vurur. Adam ölmese bile, başına gelecekleri bilen Kont, ülkesini terk eder. İleriki zamanlarda ise riskleri bilerek evine döner, çünkü Rusya evidir. “Genç kadınlar aşk acısı yüzünden ancak kitaplarda ölürler Charles. Ablam kızıl hastalığı yüzünden öldü.” Kont Rostov, otelde kaldığı süre boyunca otel çalışanları iyi ilişkiler kurmuş, herkesin sevdiği ve takdir ettiği, her şeyi zamanında ve yerinde yapan bir adamdır. Kitap boyunca çeşitli karakterlerle kurduğu ilişkiler olur. Emile Zhukovsky, Boyarski restoranının şefidir ve Kont’a olan saygısı yiyecek ve içeceklere olan bilgisini fark etmesiyle başlar, aralarındaki ilişki sona kadar saygı ve sevgi çerçevesinde gelişir. Genç çalışan Andrey, terzi Marina, çiçekçi Fatima, çocukluk arkadaşı Mihail Fyodoroviç Mindiç (Mişka), Anna Urbanova ve kontla tanıştığında küçük bir kız olan Nina Kulikova. Hepsi kontun hayatına, koca bir ömür geçirdiği bu otelde kendi tarzında dokunur. “Ruhlar gecenin koridorlarında geziniyorlarsa, bunun nedeni sıkıntı veya canlılara duydukları haset değil, onları kesinlikle görmek istememeleridir.” Nina Kulikova ile Kont, Boyarski’de bir yemekte karşılaşırlar. Otel berberinde çıkan bir karmaşada bıyıklarından olan Rostov’un yanına gelen Nina, Kont’a “Bıyıkların nereye gitti?” diye sorar ve Kont Rostov’un hayatı geri dönülmez bir şekilde değişir. Kont ve Nina, Nina’nın otelde kaldığı neredeyse her gün buluşur. Kont ondan yenilikleri, heyecanı ve yeniden çocuk olmayı öğrenir, Nina da Kont gibi bir beyefendiden nezaket ve görgü kurallarını öğrenir. “Bir erkek geri kafalı olup olmadığından asla emin olamaz. Bu, koşullara göre değişir.” İlerleyen yıllarda Nina çocukluktan ergenliğe, ergenlikten gençliğe Kont’un gözleri önünde ilerler. Kont, yıllar sonra Nina’yı en son gördüğünde, yanında küçük bir kız çocuğu görür. Nina, Kont’a kocasının sürgüne gönderildiğini, onun yanına gitmek zorunda olduğunu, bu sürede kızına bakması için başka kimseye güvenemediğini söyler. Kont Rostov’un kitabın sonunda, “Doğduğum günden beri, hayat bana belli bir zamanda ve belli bir yerde bir kez ihtiyaç duydu; o da annenin seni Metropol’ün lobisine getirdiği zamandı. Ve ben o gün, o saatte, o anda orada olmayı, Rusya çarı olmaya değişmem.” diye anlattığı o an, işte bu andı. Küçük kız Sofya, işte o gün Kont Rostov’un himayesine girer. Günler, haftalar, aylar ve yıllar geçer, ancak Nina geri dönmez. Sofya, Kont Rostov ile birlikte Metropol Otel’de büyür. Kitapta Sovyet dönemine dair birçok eleştiri bulunuyor. Rusların düello kültürüne olan düşkünlüğünün konuşulduğu bir pasajda, bir şeyleri yakıp yıkmaya ne kadar yatkın ve istekli olduğu konusunun altı çiziliyor. “Rengarenk çan kuleleri ve inanılmaz kubbeleriyle, dünyanın önlerinde saygıyla eğildiği kiliselerimizi teker teker yerle bir ettik. Eski kahramanlarımızın heykellerini yıktık, adlarını, hahal dünyamızın birer ürünüymüş gibi sokaklarımızdan sildik. Şairlerimizi ya susturduk ya da kendi kendilerini susturmalarını bekledik.” “Bu dediklerimi bir kenara yaz dostum. Bu Moskova'yı son kez yakıp yıkışımız değil bizim.” Abd’lilerin sinema kültürünü, daha genel olarak da batılıların davranışlarını Kont Rostov ile çalışan bir Komünist Parti yetkilisinin de, izlediği Abd sinemalarında Kapitalizm eleştirisi bulunca geçirdiği şaşkınlık da, özgür düşüncenin Sovyetlerde bulunmadığını alt metninde barındırıyor. “Yankiler, sinemayla birlikte beş sent karşılığında işçi sınıfının öfkesini yatıştırmanın yolunu da keşfetmişlerdi anlaşılan. Buhran Dönemi'ne bakman yeterli." demişti Osip. "Başlangıcı ile sonu arasında on yıl var. Proleteryanın kaderine terk edildiği, sokaklarda otlakçılık, kilise kapılarında dilencilik yapmak zorunda bırakıldığı on yıllık bir süreç... Amerikan işçilerinin boyunduruk altına girdiği bir dönemdi kesinlikle. Ama Amerikan işçileri sınıf kavgası veren diğer arkadaşlarına katılıp onlarla birlikte mücadele ettiler mi? Hayır! Bunun yerine ayaklarını sürüye sürüye en yakın sinemaya, en son fantezilerin önlerinde salındığı yere gitmeyi tercih etmediler mi? Evet Aleksandr; bize de sinema denilen bu olağanüstü olayı incelemek yakışır.” Arkadaşı Mişka’nın da, Sovyetlerdeki sansür kültürünün bir sonucu olarak neler yaşadığı da şöyle anlatılıyor: Mişka’nın, Çehov’un mektuplarını yayımlama görevindeyken, bir komünist parti yetkilisinin, Çehov’un Rusya’nın dışındaki ekmekleri övdüğü bir pasajı çıkarmasını istemesinin ardından, bağırıp çağıran ve bunun kabul edilemez olduğunu söyleyen Mişka’nın sürgüne gönderildiği, sürgünden sonra da öldüğünü okuruz. Mişka’nın ölüm haberini Kont’a getiren kadınla olan konuşması sırasında, Rostov’a ev hapsi getiren şiirin de Mişka’ya ait olduğunu, Kont Rostov’un pozisyonu gereği ona bir şey yapamayacaklarını düşündükleri için Mişka’nın şiirlerini Rostov’un adıyla bastırdığını öğreniriz. Kont Rostov arkadaşını asla ele vermemiş, idama giderken bile ağzını açmamıştır. Kont bir ömrü, kızı Sofya, sevgilisi Anna, çalışma arkadaşları -Kont bir süre sonra Boyarski’nin şef garsonu olur- ile geçirir. Kızı Sofya’nın doğuştan bir müzik dehası olduğu ve piyanoyu doğal bir yetenekle çaldığı fark edilince, Sofya ülkenin senfoni orkestralarıyla konser vermeye başlar. Paris’e gönderilecek konser ekibi ile ülke dışına çıkacağı kesinleşince, Kont, kızının bir daha ülkeye dönmemesi için bir plan hazırlar. Metropol’de tanıştığı bir Amerikalı ile arkadaş olduktan sonra, Amerikalı ondan baş garson olarak çalıştığı otelde duyduklarını ve izlenimlerini kendisine aktarmasını rica eder. Kont, bunun casusluk olduğunu düşündüğünü söyleyerek bu teklifi reddeder. Ancak planı, bu Amerikalı’yı da kapsamaktadır. Sofya, Paris’teki konserinden sonra bir boşluk yakalar, saçlarını boyar, keser, elbiselerini değiştirir ve Paris’i avucunun içi gibi bilen babasının çizdiği haritayla Amerikan elçiliğine kaçar. Babasının Sovyet önde gelenleri hakkındaki okumalarını ve düşüncelerini içeren dosyayı işte o Amerikalıya teslim eder. Tüm otel personelinin bir anda meşgul olmasını sağlayıp otelden kaçmaya karar veren Kont ise, o gece lobide oturmaya ve beklemeye başlar. Paris’teki ABD elçiliğinden aranmaları sonucunda, otelde bulunan yüzlerce telefon bir anda çalmaya başlayınca tüm personel, kapıda duranlar bile telefonlara bakmaya ve işlere yetişmeye çalışır. Bu karışıklıktan faydalanan Kont Rostov, Metropol Oteli’ni sonsuza kadar terk eder. Finalde başka bir şehirde, alelade bir Rus hanında, kendisini Anna Urbanova beklemektedir. “Aşk hayatında bir adım ileride olmak çok yorucu bir işti. Peki ya bir adım geride olmak? Ayartılmak? İnsanın oturduğu yerde arkasına yaslanması, şarabını yudumlaması ve sorulan soruya aklına gelen ilk cevabı vermesi yeterliydi.” “Eskilerden beri erkekler, hâlden anlayan kişilere dertlerini açmak üzere barlara gelirler.” “Meslek sahibi olmak, bir beyefendinin işleri arasında değildir.” “Çünkü Tanrı ne verdiyse, bir süre sonra geri alır.”
Moskova'da Bir Beyefendi
Moskova'da Bir BeyefendiAmor Towles · Hep Kitap · 2018207 okunma
·
448 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.