Gönderi

158 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 10 days
Yüreğiniz Sizi Bu Kitaba Götürsün ve Ona Orada Özel Bir Yer Açın
Nasıl başlasam bilemedim âşık olduğum nadir kitaplardan birisi,bu aşkı siz de tatmalısınız kesinlikle tavsiye ediyorum ayrıca şu an tavsiye ederken kıskanma hissi oluştu bu kitabı sizlerle paylaşmak bir hayli zor olacak. İncelemelerimde genelde kitabın yazarından bahsetmem ama bu kitabın yazarı Susanna Tamaro'dan biraz olsun bahsetmek istiyorum. Susanna Tamaro 1957 yılında İtalya'da soylu bir ailenin kızı olarak dünyaya gelmiştir.Yazmaya 27 yaşında başlayan Tamaro'nun çocukluk dönemi bir hayli zor geçmiştir.1976'da, 18 yaşındayken Friuli'de tanık olduğu deprem ve 25 yaşındayken geçirdiği ölümcül hastalık, Tamaro'da derin izler bırakmıştır.İlk kez 1994'te yayımlanan Yüreğinin Götürdüğü Yere Git adlı romanı ise aylarca liste başı oldu, birçok dile çev rildi. yazarı büyük üne kavuşturdu ve 1995'te beyazperdeye uyarlanmıştır ve benim hemen bu filmi izlemem gerekkk.2006'da Yüreğinin Götürdüğü Ye re Git'in devamı niteliğindeki Yüreğimin Sesini Dinle yayımlandı ve bu kitabı da bir an önce okumam lazım eğer okumazsam aşkıma ihanet ermiş olurum. Şimdi kitabın içeriğine geçmek istiyorum ilk olarak bu kitabı hak ettiği gibi anlatamazsam başta kitap olmak üzere kendimden de özür diliyorum. Seksen yaşındaki bir büyükannenin okumak için kendisinden uzaklara giden torununa yazdığı mükemmel mektuplardan oluşuyor. Her mektupta farklı hazlar yaşatıyor insana.Gerek itiraflar gerek öğütler gerek pişmanlıklar gerek özlemler gerek mutluluklar gayet sade ve samimi bir şekilde anlatılıyor. İlk mektubun içeriğini biraz olsun buraya aktarmak istiyorum çünkü içinde Küçük Prens yer alıyor diğer büyük aşkım bundan bahsetmesem olmazdı. Hadi ilk mektubun içeriğine göz atalım: Opicina, 16 Kasım 1992 Gideli iki ay oldu ve iki aydan beri, hâlâ yaşadığını bildirdiğin bir kartpostal dişinda senden hiç haber almadım. Bu sabah, bahçede senin gülünün önünde durdum uzun uzun. Sonbaharın iyice ilerlemiş olmasına karşın, artık solmuş olan öteki bitkilerin arasında o eflatun rengiyle mağrur ve yapayalnız ayakta duruyor. Onu ne zaman ektiğimizi hatırlıyor musun? On yaşındaydın ve Küçük Prens'i henüz okumuştun. Sana sınıf geçme armağanı olarak almıştım o kitabı. Öyküye bayılmıştın. Bütün tipler arasında senin sevdiklerin gül ve tilkiydi; baobab's, yılanı, pilotu ve o minnacık gezegenlerinde avare oturan kendini beğenmiş boş adamları hiç sevme- miştin. Böylece bir sabah kahvaltı ederken şöyle de yiverdin: "Bir gül istiyorum." Zaten pek çok gülü muz olduğunu söyleyerek karşı çıktıysam da sende yanıt çoktu: "Ben, yalnızca bana ait olan bir gül isti yorum, ona bakmak, onu büyütmek istiyorum." Doğal olarak gülün yanı sıra bir de tilki istiyordun.Çocuklara özgü kurnazlıkla, basit arzunu, o neredeyse olanaksız olanından önce dile getirmiştin. Bir güle olur dedikten sonra seni bir tilkiden nasıl yoksun bı rakabilirdim ki? Bu noktada uzun uzadiya tartıştıktan sonra bir köpek edinme konusunda anlaştık. Onu almaya gitmeden önceki gece gözünü kırpmadın. Yarım saatte bir kapıma vuruyor. "Uyuyamıyorum," diyordun. Sabah yedide kahvaltını etmiş,yıkanmış,giyinmiştin bile.Kafesin önüne geldiğimizde, bütün köpekler bize. doğru koşarken, o başını bile kaldırıp bakmadan ye- rinde kaldı. "Şu işte," diye bağırıverdin sen, minik parmağınla göstererek. "Şu köpeği istiyorum." Kadının yüzündeki müthiş şaşkınlığı hatırlıyor musun? Nasıl olup da böylesine çirkin bir köpeği sahiplenmek istediğini anlayamıyordu bir türlü. Gerçekten de Buck ufak bir hayvancıktı, ama o ufacıklığın da neredeyse dünyanın bütün cinslerinin özelliklerini taşıyordu. Kitabın sonlarına doğru geldikçe büyükanne Buck'un torununa karşı bakış açısını nasıl şekillendirdiğinden bahsediyor ve diyor ki : O dönem peşinde olan mutsuzluğun seni sonsuza dek izleyeceğini sanıyordun. Bense tam tersini düşünüyorum.Neden, seni böyle düşündüren nedir, diye soracaksın. Buck yüzünden tatlım, hep ve yalnızca Buck yüzünden. Çünkü sen köpek çiftliğinde onu seçtiğin zaman, yalnızca pek çok köpek arasından birini seçtiğine inanıyordun.O üç gün boyunca, gerçekte sen iç dünyanda daha kararlı bir savaş sergiledin: görüntü ve yüreğin sesi arasında, sen hiç kuşku duymadan hiç kararsızlık çekmeden yüreğinin sesini dinledin diyor ve kitabın sonunda ekliyor : Ve sonra, önünde pek çok yol açılıp sen hangisini seçeceğini bilemediğin zaman, herhangi birine, öylece girme, otur ve bekle.Dur, sessizce dur ve yüreğini dinle. Seninle konuştuğu zaman kalk ve yüreğinin götürdüğü yere git. Kitapta bir sürü itiraf,öğüt yer alıyor.Torununa annesinden,annesinin gerçek sandığı ama gerçek olmadığı babasından daha bir sürü şeyden bahsediyor bunlardan tek tek bahsetmem saçma olurdu onları size bırakıyorum lütfen okuyun. Umarım incelememi beğendiniz ve yine umarım ki bu kitabın hakkını verecek şekilde bir inceleme yapmışımdır en azından bu kitaba karşı sevgimi sizlere yansıtarak 3-4 kişinin de olsa bu kitabı okuyup sevmesine vesile olmuşumdur. Kendime Not:Nisa bu sevgine sadık olmanı dileyerek bu kitabın devamı olan "Yüreğimin Sesini Dinle" kitabını okumanı,bu kitabın filmini izlemeni ve bu kitabı her özlediğinde arayı açmadan tekrar tekrar okumanı istiyorum
Yüreğinin Götürdüğü Yere Git
Yüreğinin Götürdüğü Yere GitSusanna Tamaro · Can Yayınları · 200816.8k okunma
·
145 views
Nisa Nur okurunun profil resmi
Unutma Nisa! Ve sonra, önünde pek çok yol açılıp sen hangisi ni seçeceğini bilemediğin zaman, herhangi birine, öylece girme, otur ve bekle.Dünyaya geldiğin gün nasıl güvenli ve derin derin soluk aldıysan, öyle soluk al, hiçbir şeyin senin dikkatini dağıtmasına izin verme, bekle ve gene bekle. Dur, sessizce dur ve yü reğini dinle. Seninle konuştuğu zaman kalk ve yüre ginin götürduğu yere git🦋
Çiçek okurunun profil resmi
Ağzına ve eline sağlık👏🏻 çok güzel olmuş çok etkilendim desem ...
Nisa Nur okurunun profil resmi
Teşekkürler,sevindim🌸🎉
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.