Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Mobbing Bank Diyor ki;
Kayırmacı Yönetim Anlayışı Devlet Yıktırır 104 yıl önce biz Anadolu ve Türk ulusunun kaderini değiştirmek için Samsun'a neden çıktık? Tarihi her zaman kazananlar yazmıştır. Kötüler de iyiler gibi kazanabilir ve tarih yazarlar. Napolyon Bonapart’a göre: “Tarih, üzerinde anlaşmaya varılan bir masaldan başka nedir ki?” Gerçekten de yeryüzünde devletlerin resmi tarihi, kendi halklarına coşku verecek biçimde yanlıdır ve o eksende tarih okuması yapmak, tarihin öğretebileceği önemli dersleri kaçırmamıza sebep olur. Mustafa Kemal'i Samsun’a yönelten sürecin arka planına bakmak gerekir. Çünkü o arka plan, nesnel gerçekler olarak gözümüzün önünde kavranmayı ve aynı hatalara yeniden düşmememiz için bize yol göstermeyi bekliyor. Bu amaçla Osmanlı İmparatorluğu'nun neden başarısız olup işgale uğradığı ve çöktüğünün nedenlerini anlamlı ve yansız bir bakış açısıyla irdelemek gerekir. Osmanlı İmparatorluğu, tarihteki en uzun ömürlü imparatorluklardan biridir. Devrinin emperyalist devleti demekte mümkündür. Yok olma sebebi de budur. Karşı emperyalizm tarafından yutulmak istendi. Türkiye Cumhuriyeti emperyalist bir devlet olmayı bu sebeple tercih etmedi. Bugün ki emperyalist devletlerin yok olma sebepleri de aynı olacaktır. Osmanlı imparatorluğu zamanla saç örgüsü gibi birbirine dolanan iç ve dış etkenlerin birleşimiyle çöküşe sürüklendi. Bu çöküşün en önemli nedenlerinden biri, 17. ve 18. yüzyıllarda yaşanan önemli askeri yenilgilerdir. Viyana Kuşatması ve Rus-Osmanlı Savaşları gibi büyük savaşlardaki mağlubiyetler, imparatorluğun askeri gücünü zayıflamaya yönelik bilinçli bir niyetin oyuncunun bir parçasıdır. Savaş ve borç. Emperyalizmin en önemli iki silahıdır. Osmanlı imparatorluğu kayırmacı akıl ile yönetildiği için savaş ve borç tuzağına düşürmüştür. Elbette bu yenilgilerin de nedenleri vardı. Osmanlı İmparatorluğu, Avrupa’daki hızlı ekonomik gelişmelere ayak uydurmakta zorlanıyor, tarıma dayalı ekonomisi ve endüstrileşme eksikliği, küresel ölçekte rekabet edememesine yol açıyordu. İmparatorluğun yönetim ve idare alanında karşılaştığı zorlukların temelinde ise, yolsuzluk ve sıkı bürokratik sistem nedeniyle büyük bir coğrafyada çok çeşitli nüfusu yönetme zorluğu vardı. Osmanlıda nepotizm çok yaygın bir sorundu. Nepotizm, akrabalık ilişkilerine dayalı kayırmacılık veya torpil anlamına gelir. Bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük sorunu kayırmacılık ilişkilerinin devlet yönetme yetkisi almış olmasıdır. Borç ve savaş süreci birlikte tamamlanır ise devletin sonunu da Osmanlı imparatorluğu hayranlığı aynı kaderi yaşatanlar olarak tarihe geçecekler. 19. yüzyılda yükselen milliyetçilik akımlarının etkisiyle, imparatorluk içindeki farklı etnik grupların arasındaki gerilimler artarken, Yunanlar, Ermeniler, Araplar gibi farklı etnik ve dini grupların daha fazla özerklik veya bağımsızlık talep edişi, milliyetçi hareketlere ve isyanlara yol açıyordu. Hem kötü yönetim, hem savaş yenilgileri ve isyanlar sonucu toprak kaybedilirken, farklı etnik gruplar yabancıların etkisi altına giriyor, bu güçler, imparatorluğun zayıflıklarından faydalanarak toprakları üzerinde etki/yetki sahibi olmak istiyorlardı. Bugünde Kürt kardeşlerimizi ve ithal yurttaş ile getirip demografik yapı değişikliği sonrası isyanlar ile ulus bütünlüğünü aynı Osmanlı İmparatorluğu'nda olduğu gibi bozmaya yönelik çabalar olarak görmek gerekir. Osmanlı İmparatorluğunun, modern çağda gerçekleşen teknolojik ve askeri taktiklerdeki hızlı değişime uyum sağlamakta zorlanmasında rol oynayan temel faktör, muhafazakâr ve gelenekçi yaklaşımın, gerekli reformları ve modernleşme çabalarını engellemesiydi. Eğitim sistemi, bilimsel araştırma ve eğitim için gerekli altyapıyı sağlamakta yetersizdi. Eğitim kurumlarında daha çok dini eğitim ve klasik bilimlere odaklanılıyor, deneysel ve modern bilimlere gereken önem verilmiyordu. Askeri ve idari konuların yanı sıra ticaret daha öncelikli olarak görülürken, bilimsel araştırmalara yeterli destek sağlanmıyordu. Seksen beş yıldır köy Enstitülerini kapatan zihniyet iman hatip okulları ile bize ne dayatıyorlar? Napolyon'u hiç sevmem yalnız doğru söylediklerine de kulak vermeyi yeğlerim. Bir sözünde yine diyor ki; "Dünyada iki güç vardır, kılıç ve akıl. Uzun vadede akıl her zaman kılıcı yener." Umarım tarihten gerekli dersleri alır aklın kılıcı yendiğini unutmaz ve bir daha Samsun’a çıkmak ihtiyacı duymayız. Çıkmak zorunda kalacağımız gerçeğinin çok daha ağır bastığı gerçeği ile yüzleşmek zorundayız. Çünkü bizi borç ve savaş sürecine sürükleyen zihniyete ülkenin ve toplumun geleceğini teslim etmek için ikiye bölünmüş bir kötülüğün pençesinde kıvranıyoruz. ] Önder KARAÇAY [
İkinci Adam YayınlarıKitabı okudu
·
63 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.